1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Doğa sınır tanımaz”
“Doğa sınır tanımaz”

“Doğa sınır tanımaz”

Orman Mühendisi Can Conkbayır, doğanın sınır tanımadığının altını çizerek, Kıbrıs’ta iki toplumun yangınlara, felaketlere karşı birlikte savaşmanın yolunu bulması gerektiğini söyledi

A+A-

• “Doğa sınır tanımaz. Ağacın, hayvanın, toprağın, suyun ve havanın yani kısaca doğanın milliyeti yoktur. Kuzeyden uçan tohum güneyde de çimlenir, güneyden uçan tohum kuzeyde de çimlenir. Artık yangınlara, felaketlere karşı birlikte savaşmanın yolunu bulmalıyız”

• “Hayalim; günün birinde, yeşil bir kalemle çizildiği için adı yeşil hat olan ara bölge topraklarında adayı baştan sona kat edecek ve iki toplumun rekreasyon alanı olarak kullanımına sunulacak büyük bir orman parkı yaratılmasıdır. Umarım günün birinde iki tarafın da dünyayı algılayış biçimi değişir,ortak geleceğimiz için bu ve benzeri hayallerimizi birlikte gerçekleştiririz”

• “Yangının doğa ve insana faturası; eski haline getirmek için onlarca ve hatta belki de yüzlerce yıl uğraşılmasını gerektirecek, doğal hayatın tamamen bittiği binlerce hektarlık bir enkaz, ekonomik açıdan bakıldığında ise kaybedilen binlerce metreküp ağaç serveti ile sahanın temizlenmesine harcanacak, yeniden ağaçlandırma ve orman bakım faaliyetlerine harcanacak çok büyük emek ve paradır”

• “Kaybedilen ağaç servetinin faturasını, ki burada kastettiğim odun emvalidir, hesaplamak kolaydır ancak esas önemli olan yangında kaybedilen biyolojik çeşitliliğin ve bu biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu ekolojinin faturasıdır. Kaybedilen doğal dengenin, ekolojinin, doğal habitatın, flora ve faunanın maddi değerini hesaplamak ise imkansızdır”

Ödül AŞIK ÜLKER

  Orman Mühendisi Can Conkbayır, doğanın sınır tanımadığının altını çizerek, “Ağacın, hayvanın, toprağın, suyun ve havanın yani kısaca doğanın milliyeti yoktur. Kuzeyden uçan tohum güneyde de çimlenir, güneyden uçan tohum kuzeyde de çimlenir. Artık yangınlara, felaketlere karşı birlikte savaşmanın yolunu bulmalıyız” diye konuştu.

   Her yangının dünyadaki doğal denge üzerine mutlaka bir etkisi olduğunun altını çizen Conkbayır, yangının sonrasında söz konusu alanı eski haline getirmek için onlarca, hatta yüzlerce yıl gerekeceğini söyledi.

   Conkbayır, “Hayalim; günün birinde, yeşil bir kalemle çizildiği için adı yeşil hat olan ara bölge topraklarında adayı baştan sona kat edecek ve iki toplumun rekreasyon alanı olarak kullanımına sunulacak büyük bir orman parkı yaratılmasıdır. Umarım günün birinde iki tarafın da dünyayı algılayış biçimi değişir, ortak geleceğimiz için bu ve benzeri hayallerimizi birlikte gerçekleştirir, Trodos’ta, Beşparmak’ta yaşanan yangınlar gibi doğa felaketlerinin yaralarını sarmak için Rum meslektaşlarımızla birlikte çalışırız” diye konuştu.
  
Orman Mühendisleri Odası eski Başkanı Conkbayır, Orman Dairesi’nin makine-araç-gereç parkı ve teknik imkânlarının beşparmak yangının çıktığı 1995’le kıyas kabul etmeyecek düzeyde olduğunu ancak daimi işçi, şoför, teknisyen, orman memuru ve özellikle de en önemli idari ve teknik personel kadrosu olan orman mühendisi mevcudiyetinin 1995 yılından geri olduğunu anlattı.

“Onlarca, hatta belki de yüzlerce yıl gerekecek”

• Soru: Trodos dağları eteklerinde geçen hafta başlayan yangın nihayet söndürüldü ve ilk belirlemelere göre 2000 hektarlık alan kül oldu. Bu çapta bir yangının doğaya faturası nedir?
• Conkbayır:
Trodos’taki yangın bir haftanın sonunda ancak kontrol altına alınabildi. Bildiğimiz kadarıyla toplam 16 yangın söndürme helikopteri/uçağı, 55-60 civarında arazöz ve 350 kişilik yer ekibi yangını söndürme mücadelesi verdi. Yangının doğa ve insana faturası ise; eski haline getirmek için onlarca , hatta belki de yüzlerce yıl uğraşılmasını gerektirecek, doğal hayatın tamamen bittiği binlerce hektarlık bir enkaz, ekonomik açıdan bakıldığında ise kaybedilen binlerce metreküp ağaç serveti ile sahanın temizlenmesine harcanacak, yeniden ağaçlandırma ve orman bakım faaliyetlerine harcanacak çok büyük emek ve paradır. Kaybedilen ağaç servetinin faturasını, ki burada kastettiğim odun emvalidir, hesaplamak kolaydır ancak esas önemli olan yangında kaybedilen biyolojik çeşitliliğin ve bu biyolojik çeşitliliğin oluşturduğu ekolojinin faturasıdır. Kaybedilen doğal dengenin, ekolojinin, doğal habitatın, flora ve faunanın maddi değerini hesaplamak ise imkansızdır”

“Doğal denge çok bilinmeyenli bir denklemdir”

• Soru: Böyle bir yangın çevresinde ne kadarlık bir alanı etkiler?
• Conkbayır:
Bu soruya aslında tam ve kesin bir yanıt vermek pek de mümkün değildir. Çünkü dünyanın öbür ucunda bile çıksa tüm yangınların dünyadaki doğal denge üzerine mutlaka bir etkisi olmaktadır. Doğal denge öylesine çok bilinmeyenli bir denklemdir ki bu konuda kati rakamlar vermek çok zordur. En basit bir örnekle, sanayileşen ülkelerin bıraktığı karbon salınımının yol açtığı küresel ısınmanın tüm dünyayla birlikte en çok da bizim gibi sanayileşmemiş, ekvatora yakın coğrafyaları etkilediğini görüyorsunuz.  Küresel ısınma şiddetini artırdıkça ortalama sıcaklıklar değişmekte, yağış rejimlerinin dengesi bozulmakta, iklimler değişmekte, bırakın yeni orman kurmanın zorlaşmasını mevcut yaşlı ormanlarımız 2008 yılında yaşanan ekstrem kurak periyotta olduğu gibi kayıplar vermektedir. Burada dikkatinizi bir noktaya çekmek isterim, meteorolojik kayıtlara göre Beşparmak yangınının çıktığı yıl olan 1995 yılı o yıla göre asrın en sıcak yılı olarak belirlenmişti. Bu yıl bahar aylarında NASA tarafından yapılan bir açıklamada, bu yazın son 136 yılın en sıcak yazı olacağı bildirilmişti. Bundan çıkarılması gereken sonuç ise ortalama sıcaklıkların yükselmesi sonucunda çıkan yangınların “Büyük Orman Yangını”na dönüşmesi kolaylaşmaktadır. Burada bilinmesi gereken diğer bir husus ise, ormanların bulundukları yerdeki yağış rejimi, hidrolojik döngü, hava nemi, sıcaklık, rüzgar akımları vb. birçok mikroklima faktörlerini etkileyerek, o bölgelerin iklim şartlarını insanların lehine olacak şekilde yumuşattığı ve gerek insan gerekse hayvan yaşamını kolaylaştırdığıdır. Hiç orman bulunmayan tamamen çıplak bir bölgede iklim şartlarının çok sert olması nedeniyle tarım yapmak veya tarımsal verim almak çok daha zor ve insan yerleşimleri de kısıtlıdır.Yangınlar sonucu tahrip olan bölgelerde oluşan çıplak alanlar yeniden bitki örtüsüne kavuşuncaya kadar şiddetli erozyona maruz kalır; yaban hayatı, flora, hidrolojik döngü hatta yanık saha içerisindeki derelerde akan su miktarı ile taşıdıkları sediment miktarı dahil burada sayılamayacak kadar çok fizyolojik ve biyolojik öğe etkilenir veya değişir.

Yangın sonrasında neler yapılmalı?

• Soru: Böylesi bir yangının sonrasında ne yapılması gerekir ve etkileri ne kadar zamanda telafi edebilir?
• Conkbayır:
Tüm yangınlardan sonra yapılması gereken işlemler hemen hemen aynı sırayla ilerler. Burada önemli olan üzerindeki bitki örtüsünün tamamen kalkması sonucu artık potansiyel bir erozyon sahası adayı olan yanık arazinin iş planının hemen yapılarak zaman kaybetmeden ağaçlandırma hazırlığına girişilmesidir. Bu iş planında ise ilk yapılacak şey yanık sahanın temizlenmesidir. Yangından geriye kalan ve ekonomik değeri olan odun emvali hemen çıkarılarak saha temizlenir. Temizleme kesimlerinin ardından ise doğal gençleştirme ve yapay yani insan eliyle gençleştirme sahaların ayrımları yapılır. Belirlenen ağaçlandırma sahalarında doğal gençleştirme mi yoksa yapay gençleştirme mi yapılacağına göre tespit edilecek yöntemle uygun olan tüm arazilerde mutlaka dozerlerle, makineli arazi hazırlığı çalışması yapılmalıdır. Bugüne kadar edinilen tecrübelere göre bizim gibi kurak – yarı kurak iklim kuşağında yer alan coğrafyalarda makineli alt toprak işleme yapılması yapılacak ağaçlandırma çalışmasının başarısı için ön koşuldur”

Beşparmak yangını...

• Soru: 1995 yılında Beşparmak Dağları’nda çıkan yangın 4 gün sürmüştü ve 8000 hektarlık bir alan yanmıştı. Dönemin hükümet yetkilileri, yangına müdahalede yetersiz kalındığını itiraf etmişti. Yangın sonrasında neler yapıldı, gerekli çalışmalar yeterince yapıldı mı? Orman Dairesi’nin o dönemdeki imkanlarıyla şimdikini kıyaslarsanız neler söylersiniz?
• Conkbayır:
27 Haziran 1995 tarihinde çıkan ve 4 gün süren Beşparmak Dağları büyük yangınında toplam 8069 Hektar arazi yanmıştı. Yangının tahrip ettiği bu alanın 5803 hektarlık kısmı orman alanı, geriye kalanı ise tarım alanlarıydı. Büyük Beşparmak Yangını’nda ülkemizin orman varlığının yaklaşık %10’u tek bir yangınla yok olmuştu. Öte yandan bu yangından üç yıl sonra 4 Temmuz 1998’de Rum kesiminden başlayıp, önce ara bölgeye, daha sonra ise KKTC’ye geçen ve 2 gün süren Yeşilırmak Yangını’nda ise toplam 3700 Hektar arazi yanmıştı. Bu yangının tahrip ettiği alanın ise 2742 Hektarlık kısmı orman alanı,  geriye kalanı ise tarım alanlarıydı ve bu yangın ile de ülke ormanlarının yaklaşık % 4.5’i tahrip olmuştu. En son çıkan etkili yangın ise 17 Ağustos 2013 tarihinde, yine Rum kesiminde başlayarak ara bölgeden KKTC’ ye geçen 2. Yeşilırmak Yangını olmuştur. Bu yangında ise daha önceki Yeşilırmak yangınında yanan sahanın içerisinde bulunan toplam 427 hektar alan yeniden yanmıştı ve yanan bu sahanın 187 hektarlık kısmı orman alanıydı.
 
1995 Beşparmak yangınına baktığımız zaman o dönemin kayıtlarından ve o dönemde Orman Dairesi’nde görev yapan ve şu anda emekli olan meslektaşlarımızdan dinlediklerimize göre, söz konusu dönemde Orman Dairesi; orman mühendisi, orman memuru ve işçi personel mevcudu itibarıyla çok kötü olmamakla birlikte, teknik araç ve gereçler bakımından çok çok kötü bir durumdaydı. Öyle ki, koskoca KKTC’de, Orman Dairesi’nin orman yangınlarına müdahale edebileceği sadece iki adet eski model itfaiye aracı ve bu iki aracın yanında bir tanesi doğru düzgün çalışır durumda bile olmayan iki adet su tankeri vardı. İtfaiye araçlarından biri de bir İngiliz vatandaşı tarafından kendi maksatları için kullanılmak amacıyla adaya getirilmiş ve kendisi tarafından gümrükten çıkarılamayınca da Orman Dairesi’ne hibe olarak vermişti. Düşünün ki Kuzey Kıbrıs genelindeki tüm orman yangınlarına müdahale etmek için sadece eski model 2 adet itfaiye aracı vardı. Günümüzde Orman Dairesi makine parkında 13 adet 4X4 modern Orman İtfaiye Arazözü, 4 adet su ikmal tankeri mevcuttur ve bunlara hemen hemen her yıl yenisi eklenmektedir. Bugün her yıl yangın sezonu için sezonluk olarak işe alınan ve ülke genelinde stratejik noktalara konuşlandırılan, 24 saat esasına göre rotasyon yöntemiyle çalıştırılan toplam 120 kişilik yangın ekibi o dönem mevcut değildi. Daire kendi işçilerinden oluşturduğu ekiplerle ve gönüllü olarak gelen vatandaşlarla çapa ve küreklerle yangına müdahale ediyordu. Dairenin doğru düzgün motorlu zincir testeresi bile yoktu.Emekli Orman Mühendisi bir abimizin aktardığına göre, yangın çok ilerlemeden önce, birkaç kez bazı bölgelerde etkisini epeyce kaybetmiş ancak tam da o anlarda müdahaleyi yapan arazözün suyu bittiği için ve o noktalarda da eski tip tankerlerle su ikmali yapılamadığı için tam olarak söndürülemeden yeniden canlanarak ilerlemeye devam etmiş. Arazözün yangını tam olarak söndürmesini sağlayacak bir tanker daha suları olmamasının neticesinde, çaresizlikle, ağlaya ağlaya, şiddetlenen rüzgarla birlikte yangının yeniden büyümesini seyretmek zorunda kalmışlar. Neticede yangın Alevkaya istikametinde ilerlerken, Allah’ın da yardımıyla Arapköy’ün güneyinde, Andızlı Boğaz olarak tabir edilen bölgede rüzgarın da durmasının etkisiyle sönmüş.
 
O dönemde Orman Dairesi’nin haberleşme sistemi de çok ilkel ve verimsizdi. Yangına müdahale eden ekipler arasında koordinasyonu sağlamak çok güçtü ve bu nedenle kaos ortamı hakimdi. Bugün ise Sivil Savunma Teşkilatı’nın da dahil edildiği digital telsiz sistemi mevcuttur. Ayrıca o dönem orman yangın gözetleme kuleleri de mevcut değildi ve yangın gözcülüğü Girne Kalesi vb birkaç noktaya yerleştirilen birkaç işçiyle, oralardan görülebildiği kadarıyla yapılıyordu. Bugün ise 7 gün 24 saat esasıyla ülke genelinde 13 ayrı gözetleme kulesinde bulunan yangın gözcüleri vasıtasıyla ormanlarımız yangına karşı gözetlenmektedir. Hatta AB tarafından finanse edilen Natura 2000 projesi kapsamında Orman Dairesi’ne “Yangın Harekat Merkezi” oluşturulmuştur. Bu proje kapsamında 16 noktaya merkezden izlenebilen özel yangın algılama kamera sistemi kurulmuş ve iki yıl çalışır durumda tutulabilen bu sistemle tüm ormanlar tek merkezden gözetlenebilir duruma gelinmiştir. Ancak bugün gelinen noktada kameraların bakım anlaşmaları yapılmadığı için tamamı devre dışı kalmıştır. Bu sistem yenilenerek devreye alınmalı ve bakım anlaşmaları yapılarak çalışır vaziyette tutulmalıdır. Bugün TC Orman Genel Müdürlüğü’yle yapılan işbirliği anlaşması neticesinde Türkiye güney sahilinde 1 adet helikopter KKTC’de çıkacak yangınlara da talebimiz olması durumda müdahale edecek şekilde hazır bekletilmektedir. Ancak bu konuda da bir handikap vardır ki o da ayni anda orada da yangın olması durumunda önceliğin oradaki yangına müdahale edilmesi konusudur. Bu arada geçtiğimiz gün yangın helikopteri konusunda olumlu bir gelişme yaşandı ve ilk kez TC Orman Genel Müdürlüğü tarafından kiralanan yangın helikopterlerinden birisinin KKTC’de konuşlandırılmasına karar verildi. Bu karar orman koruma açısından çok önemli ve sevindiricidir. Orman yangını büyüdükten sonra söndürmek çok daha zordur ve erken müdahale çok önemlidir. Yangın helikopteri de gerek yangına erken müdahale konusunda gerekse yangının söndürülmesi konusunda orman itfaiyesine büyük bir avantaj sağlamaktadır. Bu nedenle bu yıl devletimiz tarafından kiralanamayan yangın helikopteri sıkıntısının Türkiye tarafından kiralanarak ülkemizde konuşlandırılacak olan yangın helikopteriyle aşılması çok olumlu bir katkı olmuştur. 

“Araç- gereç var, personel yok”

   1995 Büyük Yangın felaketinden sonra KKTC Orman Dairesi’nin, TC Orman Genel Müdürlüğü’nün de katkı ve yardımlarıyla gerçekleştirmiş olduğu atılımlar devam ettirilmeli, geliştirilmelidir. Şunu da söylemek gerekir ki, bugünkü Orman Dairesi’nin makine-araç-gereç parkı ve teknik imkânları o dönemle kıyas bile kabul etmeyecek düzeydedir. Ancak çok önemli bir zaafiyet noktası vardır ki bu da mevcut daimi işçi, şoför, teknisyen, orman memuru ve özellikle de en önemli idari ve teknik personel kadrosu olan orman mühendisi mevcudiyetinin 1995 yılından bile büyük oranda geri olduğudur. Teşkilat Yasası yenilenerek kadroların dairenin gelişen makine ve iş hacmine göre arttırılması gerekirken tam tersine mevcut kadrolarının bile boşaldığı ve emekliliklerden/müşavirlikten dolayı boşalan kadroların doldurulmadığı görülmektedir. Öyle ki, 2004 yılından beridir emeklilik/müşavirlik vs neticesinde 10-11 kişi ayrılmış ancak bunların yerine bir tek mühendis dahi alınmamış, dairenin 15 kişilik orman mühendisi kadrosunda sadece 4 kişi kalmıştır. Esas icracı konumda olan 5 Orman Bölge Şefliği’nde hiç mühendis bulunmamakta ve 3 Şube Amirliği’nin üçünün de Şube Amiri pozisyonu münhal olarak durmaktadır. Yine ayni şekilde 2007 yılından beri emekli olan ve başka dairelere geçen orman memurlarının ve kadrolu işçilerin yerine yeni personel alımı yapılmamıştır. Devletin bu kadrolara yapması gereken personel alımları nedense hep “tasarruf”  önlemlerine takılmaktadır. Ancak bilinmesi gerekir ki bu yolla yapılan tasarruflar Allah muhafaza büyük bir yangın çıkması durumunda topluma kıyaslanamayacak derecede pahalıya mal olacaktır. 

“Beşparmak’taki genç ormanlar başarılı ağaçlandırma çalışmalarının eseridir”

   Yanan alanın rehabilitasyonuna/yeniden ağaçlandırılması konusuna bakacak olursak; yanan toplam 5803 hektarlık orman alanının makineli toprak işlemeye uygun olarak belirlenen kısmı olan 2366 hektarlık sahanın tamamı yangının ertesi yıl olan 1996 ve 1997 yılları içerisinde arazi hazırlığı yapılarak başarılı bir şekilde yeniden ağaçlandırılmıştır. Bu ağaçlandırma çalışması neticesinde toplam 2 milyon 518 bin 416 adet fidan dikimi gerçekleştirilmiştir. Bu arada ağaçlandırma projesiyle eş zamanlı olarak keçi yasağı olan köylerde bulunan ve ormanda serbest dolaşarak otlayan keçilerin sahiplerinden satın alınması yönünde doğru bir karar verilerek uygulamaya konmuş ve bu yolla dikilecek fidanlara keçilerin zarar vermesi önlenmeye çalışılmıştır. 58 hektarlık alanda Doğal Gençleştirme tekniği uygulanmış, 710 hektarlık sahada ise tohum desteği yapılarak doğal gençleştirme çalışması yapılmıştır. Tohum desteği yapılarak gençleştirmeye alınan sahalara genç fidanlar gelmiş ancak yeterli sıklık oluşmamıştır. Yanık saha içerisinde bulunan ancak yangından zarar görmeyen 210 hektarlık alanda herhangi bir işleme gerek duyulmamıştır. Geriye kalan toplam 2459 hektar büyüklüğündeki sahada ise gerek çok yüksek meyilli olması, gerekse kayalık olması nedeniyle herhangi bir insan müdahalesi imkanı olmamış ve bu alana doğal bitki örtüsünün gelişi doğaya bırakılarak saha doğa koruma alanı olarak ayrılmıştır. Özetlemek gerekirse, yanık sahada insan eliyle yapılması mümkün olan tüm sahalarda ağaçlandırma yapılmış ve işlem yapılabilen bu alanlar nezdinde başarılı da olunmuştur.Yangından sonra geçen 20 yıl neticesinde bugün itibarıyla Beşparmak Dağları’nın kuzey bakısında eski yanık sahada görülen tüm genç ormanlar da yapılan bu başarılı ağaçlandırma çalışmalarının eseridir”


İki toplumlu yangın önleme projesi...

• Soru: KTMMOB çatısı altında Orman Mühendisleri Odası’nın da taraf olduğu, iki toplumlu, “Ara Bölgedeki Yangınları Önleme ve İşbirliği Projesi” ne aşamada? Yetersiz yangın önleme alanları ve risk altındaki kaynakların tespitinin yapılacağı proje ilk etapta Yeşilırmak/Lefke arasında kalan ara bölgeyi kapsıyordu. Bunun genişletilmesi söz konusu mu?
• Conkbayır:
Benim oda başkanlığı yaptığım dönemden bir önceki dönemde böyle bir proje gündeme gelmişti. Bu kapsamda ilk etapta Yeşilırmak bölgesi olmak üzere,yetersiz yangın önleme alanları ve risk altındaki kaynakların tespiti iki tarafta da yapılacak daha sonra yapılan bu tespitlere göre birlikte alınacak önlemler kapsamında mevcut yangın emniyet şeritleri ve orman yolları iki tarafta da devam edecek şekilde uyumlaştırılacak ve eksiklik görülen kısımlarda ise iki tarafta da devam edecek yeni şerit ve yolların yapılması için AB finansmanıyla ihaleye çıkılacaktı. En son o dönemin oda başkanı Sayın Cemil Karzaoğlu’ndan aldığım bilgiye göre, bizim taraf söz konusu raporu hazırlayıp sundu ancak Rum kesiminin raporu bize ulaşmadı veya ulaştırılmadı ve önerilerin işlerin yapılması için de herhangi bir ihaleye çıkılmadı. Yani proje beklemeye alındı. Ancak bu arada Orman Dairesi, Orman Mühendisleri Odası’nın hazırladığı önerileri de dikkate alarak gerekli görülen bazı bölgelere 2014 yılında bazı yeni emniyet şeritleri açtı ve bazı bölgelerde ise mevcut emniyet şeritlerini genişletti. Hatta Yeşilırmak’ta 2013 yılında çıkan yangından sonra 2014 yılında yeniden ağaçlandırma çalışması yapılırken o dönem açılmasına karar verilen bu yeni şeritler de gözönünde bulunduruldu ve bu kısımlarda fidan dikimi yapılmadı. Bu projenin yeniden gündeme gelmesi ve Güney’de yapılması gereken işlemlerin de uygulanması gerekmektedir. Zira bu bölgede çıkan yangınlar, hangi tarafta çıkmış olursa olsun, iki taraf için de büyük tehlike ve felaketler yaratmaktadır. İşbirliği konusunda söylenmesi gereken olumlu diğer bir husus ise BM aracılığıyla geçtiğimiz yıl ortak yangın tatbikatı yapılmış olmasıdır. Burada taraflar birlikte, koordineli bir şekilde tam teçhizatlı bir yangın tatbikatı gerçekleştirmiştir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın yardım önerisi olumlu karşılansaydı daha önce tatbikat seviyesinde yapılan bu ortak müdahale - işbirliği çalışması bu kez gerçek hayata uygulanarak tarafların ve Kıbrıs doğasının yararına hizmet etmiş olacaktı.

“Doğa sınır tanımaz”

• Soru: Doğa sınır tanımadığına göre, bu gibi konularla ilgili iki taraf nasıl bir işbirliği geliştirmeli?
• Conkbayır:
Doğa sınır tanımaz. Ağacın, hayvanın, toprağın, suyun ve havanın yani kısaca “doğanın” milliyeti yoktur. Kuzeyden uçan tohum güneyde de çimlenir, güneyden uçan tohum kuzeyde de çimlenir. Artık yangınlara, felaketlere karşı birlikte savaşmanın yolunu bulmalıyız. Benim bir hayalimden de bahsetmeden geçemeyeceğim. Bu hayalim; günün birinde, yeşil bir kalemle çizildiği için adı yeşil hat olan ara bölge topraklarında adayı baştan sona kat edecek ve iki toplumun rekreasyon alanı olarak kullanımına sunulacak büyük bir orman parkı yaratılmasıdır. Umarım günün birinde iki tarafın da dünyayı algılayış biçimi değişir,ortak geleceğimiz için bu ve benzeri hayallerimizi birlikte gerçekleştirir, Trodos’ta-Beşparmakta yaşanan yangınlar gibi doğa felaketlerinin yaralarını sarmak için Rum meslektaşlarımızla birlikte çalışırız.

Bu haber toplam 5818 defa okunmuştur