1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Doğal gelişimin dışındayız…
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Doğal gelişimin dışındayız…

A+A-

Türkiye’de Adamıza gelen insanla, buradan Türkiye’ye giden insanın beklentileri ve istekleri arasında fark var.

Bu da doğal bir durum aslında…

Gelenden gidenden sözederken turistik anlamda söz ediyorum.

Türkiye’den buraya gelen insan ne için gelir?

Kumarhane için…

Başka?

!!!!

Burada okuyan çocuğu için veya günlük iş ziyaretleri dışında aklıma çok da birşey gelmiyor.

Biz neden Türkiye’ye gidiyoruz peki?

Tarihini daha yakından tanımak, doğasını görmek, yerel lezzetlerini tatmak vs için…

Yani bizim gidişimiz daha turistik…

Gerçek anlamda turizm…

Türkiye’den gelenin kumarhaneye bıraktığı para var.

Kumarhanenin devlete ödediği bir vergi var tabii…

Başka bir yere bıraktığı para var mı peki!

Herşeyi beş yıldızlı otelde yapıyor, dışarıya çıkmıyor bile…

Biz para bırakıyor muyuz gidince…

Oooo… Hem de ne kadar?

Girmediğimiz, gitmediğimiz, para harcamadığımız yer kalmaz.

En gizli yerleri, saklı yerleri bir gezgin gibi bulur, bilinmeyen lezzetleri bir gurme gibi tadar, sosyal medyada da paylaşırız.

***

Bu gibi ilişkiler güzel tabii…

Gelişler sadece kumarhane için olsa bile…

Sonuçta kumarheneden dolayı devletin de aldığı bir para vardır herhalde…

Maaşların bütçesine yansıyan…

Ancak diğer anlamda, yani siyasal ve toplumsal süreç içinde çok da eşit şartlarda gidemiyoruz ne yazık ki…

Dünkü gazetemizde Kıbrıslı Türk Psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan; “Kimlik konusunda toplumda değişim var. Bunun incelenmesi gerekir. Kıbrıslı Türkler Kuzey Kıbrıs’ta azınlıktadır. Kuzey’de halk artık başka bir topluluktur. Bu bir gerçektir” dedikten sonra “Farklı kimliklerin süreç içinde birbiriyle etkileşeceğini ve farklı bir Kıbrıslılık kimliğinin ortaya çıkacağını” da ekliyor.

Dünyada da böyle olduğunu söylüyor Prof. Volkan, kimliklerin birbirini etkilediğini ve yeniden şekillendiğini…

Mutlaka ki öyledir.

Dünyada nüfus dolaşımı yoğunlukla var ancak bizdeki gibi değil.

Dolaşan nüfus gittiği yerin kültürüyle karışır, ona asimile olur ve gittiği yerde uyumlu bir şekilde yaşar… Bu olurken de giden insanların kültürleri, yedikleri-içtikleri, yaşam biçimleri de gittikleri yeri etkiler, onlar da oranın bir parçası olur.

Yani bir ucundan o yaşamın içine entegre olur…

Oysa burada!..

Bize gelen entegre olmuyor, gelenin kafasında “Türkiye’nin herhangi bir yerine gidiyorum, orası da bizim” gibi bir algı olduğu için azınlıkta kalan biz gelen çoğunluğun bir yerine entegre olma durumunda kalıyoruz.

Yani dünyadaki doğal gelişimle bizdeki aynı değil.

Hem de hiç.


foto-012.jpg

Zanaattaki emek ve karşılığı…

El işlerimiz, kültürel dokularımız herkesin bildiği gibi ne yazık ki günden güne azalıyor, yokoluyor… Zanaatkarlarımız da unutulan kültürel değerlerimiz yüzünden o becerilerini korumak için büyük gayret sarfediyorlar… Köylerimizde düzenlenen panayırlar, festivaller aracılığıyla da o el ve göz emeklerini toplumla buluşturmaya çalışıyorlar… Karşıyaka Plaj Şenliği de bu yerlerden biri oldu. Kalkanlılı Besim Doğmaz, 12 yaşından beri yaptığı, ördüğü, işlediği sandalyelerini Şenliğe taşıdı. Örgü yeteneğini orada da sergiledi. Dile kolay, şimdi 65 yaşında olan Besim usta, 53 yıldır sandalye yapıyor… Tabii ki dertli; İnsanların artık resimde görülen kültürümüzün bir parçası sandalyeleri/iskemleleri artık tanımadığından yakınıyor… Bu zanaatı devam ettirecek gençlerin olmamasından da şikayetçi… “Geliyorlar, bir gün, bir hafta, daha sonra gidiyorlar. Kalmıyorlar. Gençler sadece anne-babalarından para istemeyi biliyorlar. Öğrenmek isteyen yok” diye sanki de yarasına tuz basmışınız gibi sandalyesini örmeye devam ederken, dert de yanıyor… Çok geliri yok artık bu işin, “eh işte!” diyor Besim usta… Soruyorum fiyatlarını; Bildiğimiz sandalye 300 tl, küçük sandalye 250 tl. Eğer sandalyeniz varsa, yıpranmışsa, örgü istiyorsa onu da 120 tl’ye yapıyor… O işi görünce, emeği izleyince bu fiyatların çok fazla olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Hem de kerestesini, cilasını her aldığında artışlı olmasına rağmen O, fiyat artıramıyor… Kültürümüzü, zanaatımızı yaşatmak için fazla para değil. O paraları nerelere, hem de boşuna vermiyoruz ki!


Hint kumaşı Alanlı…

UBP-HP Hükümeti Hüseyin Avkıran Alanlı’yı “hizmetlerine ihtiyaç duyulduğu” gerekçesiyle Eğitim Bakanlığı’nda sözleşmeli statüde istihdam edildi. Ne bulunmaz hint kumaşıymış şu Alanlı… Eğitim Bakanlığı Alanlı’sız yapamamış, ona ihtiyaç duymuş ve istihdam etmiş. Dörtlü koalisyonu ‘rahatsız’ bulan ve bozan Kudret Özersay’a duyurulur. Gerçi haberi var tabii çünkü Bakanlar Kurulu atamış, yani kararın altında imzası var.


Korktular!

Yaşar Ersoy’un oyunu yasaklandı/oynatılmadı/sansürlendi/uygun bulunmadı… Ne derseniz deyin. Devlet Tiyatroları, Ersoy’un oyununu sakıncalı buldu. Eleştiri ve hicivle dolu ve hayatın geldiği noktayı ortaya koyduğu belirtilen oyun “devletin kendini koruduğu” gerekçesiyle uygun bulunmadı. Hükümet, Devlet Tiyatroları, Edebi Kurul (her ne demekse) birilerinin kızmasından korktu. İşin özeti bu.


Konuştuğun zaman sadece bildiklerini tekrar edersin; ama dinlersen, yeni şeyler öğrenebilirsin.

Dalai Lama

Bu yazı toplam 1501 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar