Doğru eş, doğru iş ve iki kısa film
Hem birbirlerine hem de sinemaya. Bir evde aşk/sevgi varsa, arkasından başarı da gelir huzur da mutluluk da.
Her insanın hayattaki önceliği farklıdır. Kimisinin büyük bir ev hayali vardır, kimisinin araba. Kimisi tüm dünyayı gezmek ister, kimisi mobilyalar. Bazıları ise hayalini kurduğu filmi yapmak için varını yoğunu ortaya koyar. Doğuş Özokutan-Vasvi Çiftçioğlu çifti gibi.
Bir insanın seveceği, bir ömür birlikte yaşamak isteyeceği ve birlikte üretmekten keyif alacağı biri ile karşılaşması bana göre mucizedir. Doğuş ve Vasvi çiftinin ürettikleri filmlerle başarılara imza atmalarının arkasında birbirlerine olan aşklarının büyük katkısı olduğuna inanıyorum ben. Hem birbirlerine hem de sinemaya. Bir evde aşk/sevgi varsa, arkasından başarı da gelir huzur da mutluluk da. Ve mutluluk bulaşıcıdır. Onların mutluluğu bize de bulaştı. Onların başarıları ile bizler de sevindik, coştuk.
OLAĞAN DENEMELER VE BAŞARILARI
Senaryosunu Doğuş Özokutan’ın yazdığı yönetmenliğini ise hem Doğuş hem de Vasvi’nin birlikte yaptığı ilk kısa filmleri “Olağan Denemeler” tamamen kendi imkânlarıyla çekildi. Bu film; ikisi ABD’den, biri Brezilya’dan olmak üzere üç uluslararası ödül kazanmıştı. 23 farklı ülkede toplam 41 uluslararası film festivalinde gösterilen Olağan Denemeler, ‘Oscar Seçmeleri’ne katılan ilk ve tek Kıbrıs Türk yapımı kısa film olma özelliğini taşıyor. Hayatın anlamını sorgulayan bir kadının başarısız intihar girişimlerini konu alan Olağan Denemeler’in başrolünde Hatice Tezcan yer almıştı. Şahane performans sergilemişti Hatice Tezcan.
KISMET VE BAŞARILARI
Doğuş Özokutan ve Vasvi Çiftcioğlu’nun ikinci kısa filmleri Doğu Akdeniz Üniversitesi sponsorluğunda çekilen Kısmet, aralık ayı başında Brezilya’da bu yıl 9’uncusu düzenlenen Brazil Cinefest adlı festivalden İzleyici Ödülü kazandı. Dünya prömiyeri sayılan ilk uluslararası gösterimini 18 Ekim’de ABD’de yapan Kısmet, bugüne kadar seçildiği 12 uluslararası festival çerçevesinde 20 farklı ülkede gösterildi.
Kısmet’in kazandığı ödül dışında elde ettiği en önemli başarı ise, Kasım ayında İngiltere’nin Londra dışında yapılan en büyük film festivali olan Leeds Uluslararası Film Festivali’nde İzleyici Ödülü’ne aday gösterilmesi oldu. Leeds, hem Amerikan Akademi Ödülleri (OSCAR) hem de İngiliz Akademi Ödülleri (BAFTA) için seçmeler yapıyor. Kıbrıs Türk yapımı bir kısa film ilk kez hem BAFTA hem OSCAR’a akredite bir festivalin resmi seçkisine girdi. Ölünce yakılmayı vasiyet eden bir adamın, karısı ve oğlunu imkânsız bir görevle baş başa bırakmasını konu alan Kısmet’in başrollerinde Deniz Çakır, Osman Ateş ve Mehmet Kumser yer alıyor.
OSCAR BU ADAYA GELECEK!
Doğuş ve Vasvi Sinema sektörünün olmadığı bir adada film yapmış, hem ilk filmleri “Olağan Denemeler” hem de “Kısmet” kısa filmleriyle birçok başarıya imza atarak bizleri gururlandırmış ve birçoğumuza da ilham kaynağı olmuştur. Bunca imkânsızlığa rağmen böyle başarılar elde ettilerse daha çok destek ile adaya bir “Oscar” kazandıracaklarına eminim. Neden olmasın?
Hem ‘Olağan Denemeler’ hem de ‘Kısmet’ filminin başarıları ile sevinen, heyecanlanan ve gururlanan bir arkadaşları olarak Galayı bekleyemedim. Beni kırmayıp evlerinde minik bir gala gecesi yaptık. Kısmet kısa filmini izledikten sonra inanılmaz etkilendim ve açıkçası biraz da sarsıldım. Çünkü aynı duyguları yaşıyorum ben de. Küçücük bir ülkede yaşayan bireyler olarak toplumsal dayatmalara maruz kalarak büyüdük ve hayatlarımızı şekillendirdik. Bu kadarı yetmezken öldükten sonra bile bedenlerimizin ne olacağı konusunda karar veremiyoruz. Böyle toplumsal bir sorunu 3 dakikalık bir kısa filmle anlatmak özel bir yetenektir bence.
FİLMLERİ ANLATTILAR;
Buyurun hem ‘Olağan Denemeler’i hem de ‘Kısmet’ kısa filmlerini onlardan dinleyelim…
FİLİZ: ‘Kısmet’ filmine konu olan “öldükten sonra yakılmak” vasiyeti ile ilgili bir senaryo yazmak nasıl aklına geldi?
DOĞUŞ: Aslında ben de klostrofobik bir insanım, kapalı bir yerde durmayı pek sevmem. Gömülmek, toprağın altında olma düşünceleri çok güzel hisler değil elbette ancak ‘Kısmet’ aslında sadece öldükten sonra yakılmak isteyen bir adamın öyküsünü anlatmaz, aynı zamanda toplumun sana dayattığı yaşama biçimini anlatır. Toplum öyle bir baskı kurar ki bireylerin üstünde sadece nasıl yaşayacağın değil öldükten sonra bedenine ne olacağı gibi tamamen şahsi bir olayın bile kararını kendinizin alamamasını işleyen bir film.
FİLİZ: Dini dayatmaların da rolü var aslında değil mi?
DOĞUŞ: Din, yalnızca toplum bu dayatmaları yaparken kullandığı unsurlardan sadece biri. Ve birçok toplumda farklı dinsel unsurlar var. Ortodoks olan biri de Müslüman gelenekleriyle gömülemez mesela.
VASVİ: Kısmet aslında toplumun insan üstündeki dayatmalarını konu alan kısa bir film. Bu herhangi bir toplum için de olabilir. Her toplumun kendi içinde bireylere farklı farklı dayatmaları var. Toplumun birey üzerindeki baskısı evrensel bir sorundur ayrıca.
DOĞUŞ: Bizler bu toplumda yaşadığımız için bu dayatmaların sadece birini yansıttık. Biz başka bir toplumdaki toplumsal dayatmayı anlatsak komik olurdu. Ben kendi olduğum noktadan anlattım sadece.
FİLİZ: Toplumların bir arada yaşayabilmesi için bazı yazılı olmayan kurallar var ancak baskılar da çok fazladır. Özellikle de küçük toplumlarda.
DOĞUŞ: Bir arada yaşayabilmemiz için belli kurallara uymak şarttır tabii ama bir noktadan sonra şahsi olan sınırların içine giriliyor ve işte sorun orda başlıyor.
FİLİZ: Bu kadar önemli bir konuyu 3 dakika içine sığdırarak anlatmak ve yüreklere dokunabilmek inanılmaz bir şey. Ben çok etkilendim.
DOĞUŞ: Aslında bu kısa film baştan sona kurulu bir öykünün parçasıdır. Kısmet içinde bir çok öykünün yer aldığı bir film ve biz bu filmden 3 dakikalık bir versiyon için bu öyküyü aldık. Uzun metrajlı film için de iki senarist arkadaşımız Necip Güleçer ve Müjgan Tekin ile birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Şu an senaryoyu yazıyoruz. 3 dakikalık bölümünü çekmemizin tek nedeni ise tamamen maddi sebepler.
“FİLM ÇEKMEK ZOR AMA İMKÂNSIZ DEĞİL”
FİLİZ: KKTC sınırları içerisinde sinema filmi çekmek imkânsızdır gibi bir önyargı var. Siz burada film çektiniz ve bu filmi birçok ülkede izlettirerek birçok başarıya imza attınız. Bu inanılmaz bir şey. Nasıl başardınız?
DOĞUŞ: Bizde film yapılmaz demek haksızlık olur çünkü Derviş Zaim gibi Türk sinemasında devir açan bir insan çıkarmıştır bu coğrafya. Olanaklarımız çok sınırlıydı ama imkânsız değildir.
FİLİZ: Film çekilirken teknik materyalleri burada bulabildiniz mi yoksa başka ülkelerden mi temin ettiniz? Sinema sektörünün olmaması işleri zorlaştırmış olmalı…
DOĞUŞ: Sinema sektörü yok evet ve bunun çok sıkıntılarını yaşadık biz de. Teknik materyal ve ara eleman burada yok maalesef.
VASVİ: Sinema çekmek için kamera ışık ve bunun gibi teknik malzemeler adanın kuzeyinde yok. Bizler ışık ve kamera gibi malzemeleri Kıbrıs’ın güneyinden kiraladık. Ekibimiz uluslararası bir ekipti. Görüntü yönetmenimiz Hollandalı Peter. Kurgucu arkadaşımız Hollanda’dan ve filmin ses dizaynı da Hollanda’da yapıldı. Ama filmi burada çektik. Seti buradaki ekip arkadaşlarımızla kurduk. Oyuncular zaten Kıbrıslı oyunculardı. Ancak sinema için yetişmiş insan bulmak gerçekten çok zor.
FİLİZ: Artık dünya çok küçük ve iyi bir film için illaki ülkedeki insanlarla çalışmak şart değil. Dünyanın birçok ülkesinden insanlara ulaşmak mümkün değil mi?
DOĞUŞ: Bizim filmimiz için Hollanda’dan gelen arkadaşımız bizden önce Japonya’daydı. Ondan önce Kanada’da film çekti. Evet bulmak kolay ama masraflar artıyor tabii ki.
“TANIŞIKLIKLAR SEKTÖRÜ GELİŞTİRECEK”
VASVİ: Biz Peter ile başka bir filmin setinde tanıştık. Tamer Garip’in film çekimlerinde.
DOĞUŞ: Sinema ile ilgili sektör işler yapıldıkça oluşacak. Bunun için bir yerden başlamak gerekir. Bizim setimizde de başka insanlar tanışıp başka işler yapacaklar. Bundan ekmek parası kazanan insanların olması gerekir. Bu işe gereken önemi vermek lazım. Bu işten para kazanılmaya başladıkça da ara elemanlar yetişecek ve böylece sinema sektörü oluşacak. İnsanlar kazandıkça teknik materyallerini satın alacaklar ve stüdyolar kurulacak.
FİLİZ: Kıbrıs’ta sinema çekilmez inanışı bundan olsa gerek. Teknik elemanları ve aletleri kiralamak ya da insanları başka ülkelerden getirmek hayli külfetli olsa gerek. Burada sektör oluşsa işler daha kolay olacaktır.
VASVİ: Kesinlikle doğru biz çok sıkıntılar yaşadık bu anlamda. Ve 3 dakikalık bir film için bile çok paralar harcadık. Başka ülkeden getirttiğimiz arkadaşlarımız nedeniyle çekimleri 2-3 güne sığıştırdık. Oysa teknik elemanlar burada olsaydı bütçe biraz daha düşük olabilirdi.
FİLİZ: Bir sinema filminde oynayacak oyuncular bulmak kolay oldu mu? Bu alanda Lefkoşa Belediye Tiyatrosu oyuncuları çok iyi yetişmiş oyuncular ve siz de onlardan destek aldınız.
DOĞUŞ: Oyuncular konusunda hiç sıkıntı yaşamadık. Özellikle ‘Olağan Denemeler’ filmi için aklımızda Hatice Tezcan vardı ve onun oynayacağını hayal ederek yazdım senaryoyu. ‘Kısmet’ filminde ise Osman Ateş ve Deniz Çakır’ı düşünmüştük, bizi kırmadılar ve kabul ettiler. 2 kişinin oynayacağı bir filmde çok da tanımadığınız oyuncularla çalışmak çok riskli aslında. Bu yüzden bizler çok şanslıydık oyuncu konusunda. Onları önceden tanımak ve işlerini bilmek işimizi çok kolaylaştırdı diyebilirim. Güzel bir ekip çalışması oldu.
KISADAN UZUN METRAJA GEÇİŞ
FİLİZ: Tiyatro ve sinema iki ayrı sanat dalıdır. Tiyatro oyuncusu ve sinema oyuncusu farklı eğitimlerden geçerler. Sinema deneyimi farklıdır.
VASVİ: Evet. Tiyatro oyuncusu en arkadaki seyirciye bile kendini duyurmak için büyük oynar. Ama en iyi filmlerde oynayan ve başarılı performanslarıyla beğendiğimiz oyuncuların alt yapısında tiyatro vardır.
FİLİZ: Kısmet’in uzun metrajlı filminde sizlere daha çok oyuncular gerekecek. Daha çok teknik eleman da. Bu konuda bir çalışma başlattınız mı?
DOĞUŞ: Uzun metrajlı filmlerde süreç uzun yıllara yayılır. Şu an senaryo yazım aşamasındayız. Ve senaryo taslakları defalarca tekrardan geçer. Kasting aşamasına gelmemize daha çok var. Oyuncu seçimi senaryo tamamlandıktan sonra yapılacak.
FİLİZ: Kısmet 3 dakikalık kısa filmdi fakat sanırım büyük bir bütçe gerekti. Nereden temin ettiniz?
VASVİ: Her iki kısa filmimiz için de konuşacak olursam dünya standartında bir film yapmak için hayli fazla bütçe lazım oluyor. İlk filmimizin bütçesini kendimiz karşıladık. Kısmet filmi için de Doğu Akdeniz Üniversitesi sponsorumuz oldu.
FİLİZ: Olağan Denemelerde de oldukça dikkat çeken ve hayli de riskli bir konuya değindin. Ölüm de intihar da ölümden sonrasını konuşmak da hep korktuğumuz şeyler aslında.
DOĞUŞ: Zaman zaman birçok kişinin aklından geçen ve ölsem de kurtulsam dediği zamanlar olmuştur diye düşündüm. İntiharların çeşitli nedenleri vardır. ‘Olağan Denemeler’deki intiharın kökeninde; kadının, toplumun biçtiği rolleri üstüne giyememesidir. Filmde kadının söylediklerine bakacak olursak “bir derdim yok” diyor kadın. Toplumun kadına biçtiği roller vardır. Kadın eğitimini tamamladıktan sonra evlenir, anne olur, çalışır, evi temizler, yemek yapar gibi. Kadın bu rollerini alıp kabullendiğinde sorun yok. Ama bir kadın olarak bu rolleri sorgular ve üstüne giymezsen ortada bir boşluk oluşuyor. Bu boşluğu dolduramazsan işte orada sorunlar başlar. Kendi hayatının anlamını kendin oluşturamazsan sorun yaşarsın. ‘Olağan Denemeler’deki kadının durumu da budur ve benim etrafımda gözlemlediğim bir sorundur bu. Filmden önce bu kadar çok kadının ya da erkeğin bu durumda olduğunu bilmiyordum. Sadece bizim ülkemizde de değil birçok ülkede benzeşen insanlar var. Bu yüzden bu kısa film çok beğenildi. 2. Film ‘Kısmet’te de ana tema aynıdır. İkinci film ilk filmin devamı gibi oldu. Bu filmler 3 ana başlık altında planlanmıştır. Kader ve ölüm temasını tamamlayan 3. film de gelecek. Ölüm teması sanat için çok önemli bir temadır ayrıca. Ölümün kendisinden ne kadar kaçılabilir ki zaten.
“İNTİHARDAN ÖLENLER SAVAŞTA ÖLENLERDEN DAHA FAZLA”
VASVİ: Film 23 ülke gezdi ve bazı ülkelerde birden fazla kez oynadı. Hepsine gidemedik ama ödül aldığımız bazı gösterimlere bizler de katıldık ve gösterim sonrası söyleşiler, sohbetler oldu. Örneğin Seattle kentinde Doğuş’a bir saatten fazla soru cevap yapıldı. Koridorda kahve molasında bile sorular sordular. İnsanlar geri bildirim verdiler. Hayatın anlamını sorgulamak, sıkışmışlık hissinden bahsettiler. Çok da ilgi çeken bir konu aslında ve evrensel bir sorun bu da. Herkes için aklından ölüm geçer diyemeyiz belki ama herkes zaman zaman hayatın anlamını kendi içinde sorgular. Bu film de bunu konu alan bir filmdi. Ayrıca bir makalede okumuştum; dünyada intihar ederek ölenlerin sayısı savaşlarda ölen insandan çok daha fazla. Bu nedenle evrensel bir sorun bu.
FİLİZ: 3. Kısa film ne olur hayal bile edemiyorum…
VASVİ: Kader ve ölüm temasını tamamlayan bir film olacak.
FİLİZ: Kısmet’in bu kadar ödül alması ve birçok festivalden kabul alacağını bekliyor muydunuz?
VASVİ: Beğenilmesini bekliyorduk. Bu kadar beğenilmesi ve festivallerden kabul alması bizi gururlandırdı. Ancak bunun da ötesinde insanların bu başarılardan dolayı sevinmesine, bizi tanıyan tanımayan birçok insanın bizi yolda çevirip kutlamasına, sosyal medyalarımızdan gelen yorumlara ve mesajlara daha çok sevindik, mutlu olduk.
DOĞUŞ: Ülkemizdeki insanların sevinmeleri bizi çok mutlu etti ve “bu halk bir Oscar ödülünü hak eder” dedik Vasfi ile. Toplumsal olarak mutlu olmaya gururlanmaya çok ihtiyacımız var gerçekten. Ve insanlar bizim sayemizde sevinmişse ne mutlu bize.
SPONSOR SORUNU
FİLİZ: Bu kadar imkânsızlıkla bütçeniz olmadan bu başarıyı elde etmeniz çok değerli. Devlet bu filmler için sizi destekledi mi? Kültür Dairesi ya da Turizm Bakanlığı? Çünkü iki filminizle de birçok ülkede ülkemizi tanıttınız. KKTC’den bahsedildi. Hatta Kıbrıs adına aldınız bu ödülleri siz.
VASVİ: Birinci filmimizin tüm masraflarını kendimiz karşıladık. Kültür dairesinden destek için dernekler üzerinden başvuru yapılması gerekiyor ve maalesef biz de dernek olmadığımız için devlet desteği alamadık. Şu an bu yıl o da bitti. DAÜ desteklemese Kısmet filmini yapamazdık. Sinemacılara destek veren bir fon yapımız yok hala. Bizlerin sinemacıların da desteklenmesi gerekiyor. Böyle bir sistem kurulması gerekiyor. Elbette tüm sinemaların masrafları karşılanmaz ama bir kurul oluşturulup yapacağınız projeye göre destek olunması gerekmektedir. Türkiye ve Güney Kıbrıs’ta böyle yapılıyor. Kurul karar veriyor hangi filme ne kadar para verileceğine. Objektif bir kurul olmalı. Devlet bazı fuarlara, bazı derneklere ve bazı reklam filmlerinde destek verebiliyor. Folklorün desteklendiği kadar sinema da desteklenmeli. Kaynak var sadece eşit dağıtılmıyor. Örneğin Kısmet filmi Brezilya’da ödül aldı. Ve Brezilya basınında da filmimiz haber oldu ancak ödülümüzü almaya biz gidemedik. Her defasında DAÜ’nün kapısını çalmamız doğru olmaz. Ayrıca sponsor olduğu halde hiç filme karışmadılar bu yüzden onlara teşekkür ederiz. Olağan Denemeleri çekmek için kapısını çalmadığımız kurum ve özel şirket kalmadı ancak hiç biri bize sponsor olmadı.
“FİLMLERLE KIBRIS’I DA ANLATTIK”
FİLİZ: Bir sinema filmine destek olacak vizyona sahip bir özel şirket ya da kurum yok mu KKTC’de?
DOĞUŞ: Yoktur varsa senin aracılığın ile bize ulaşsınlar lütfen.
VASVİ: Bir şirket sponsorluk verdiği zaman vergiden düşer aslında. Bu durum vergi ödemedikleri için sponsor da olmadıklarını düşündürüyor bize. Ya da komik önerilerde bulunanlar oldu. Olurum ama şirketin logosunu filmde kullanacaksınız diyenler oldu. Olmasınlar daha iyi.
FİLİZ: İki kısa film de dünyanın birçok ülkesine gitti ve izleyiciyle buluştu. Bundan daha iyi tanıtım mı olur?
VASVİ: Kesinlikle öyle. Yıllardır tanıtım adı altında dünya kadar paralar harcanıyor. Ne kadar tanıtıldığı ortada. Sinemanın dünyada ne kadar önemli olduğunun farkında değiliz maalesef. Umarım bundan sonra değişir. Devlet de vizyonunu değiştirip sinemaya da değer verir. Sinema için çalışan insanlar üvey evlat değildir. Dernekler de desteklensin, sinemalar da.
DOĞUŞ: Dünyanın birçok ülkesinde bırakın KKTC’yi, Kıbrıs nerede bilen yok. Her gittiğimiz ülkede 1 saat Kıbrıs’ı da anlattık.
FİLİZ: Filmlerinizin göstermiş olduğu başarılarla bizi sevindirdiniz, umutlandırdınız. Umarım daha çok destek bulur daha çok filmler yaparsınız. Çok teşekkür ederim her ikinize de. İyi ki varsınız…
DOĞUŞ-VASVİ: İlgin ve alakan için biz çok teşekkür ederiz.
Röportaj fotoğraf: Umut Hıdırer