‘Doğruları söylemek’ yetmez...
En “tehlikeli” siyasetçi tiplerinden biri “kaçak dövüşen”dir, benim için...
“Sempati siyaseti” yapar böyleleri...
Bu siyaset yapısındaki “gizli” hedef, sürekli seçilmek, mutlak sevilmektir...
Çünkü, siyasetin bu uygulayıcıları, “yanlışları” illa ki söyler...
Ama hepsi o kadar...
Söyler sadece...
İş bu yanlışlar yaşanırken, bir parçası olduğuna aldırmaz, engellemek için rüzgara karşı yürümez, fazla ortada görünmez, kimselerle çekişmez, tam da zamanında elini masaya vurmaz...
Kitleleri harekete geçirmez, kazan kaldırmaz böyleleri...
Ve gerekirse çekip, gitmez...
“Ürkektir”...
Ama “gülümser” günün sonunda...
“İyi insan” derler ya, yeter...
***
“Doğru konuşuyor” denir...
“İyi insan” denir, böyleleri için...
Ama değiştirmez, “oyun bozmaz”...
Durur, bekler ve yanlışa yanlış der, doğruya doğru...
Yalnızca der...
Kavgaya girmez...
Siner... Susar... Kazanır...
Suyla sabunla olmaz işi...
Masumlaşır...
Kendini “görünmez” kılar...
İnsanlar O'nun ağzından hep duymak istediklerini duyar böylece...
Sevecendir...
Dert babası, fakir anasıdır...
Hep “dışarıdan biri” gibi üzülür, öfkelenir, endişelenir, dertlenir...
Oysa hep “içerdedir”...
***
“Tatlı su balığı siyasetçi” tiplerini, genelde sever toplum.
İyi de bizim en fazla “bulanık” suyu temizleyecek “yaratıcı” ve “cesur” yüreklere ihtiyacımız vardır...
Bilge ama kararlı isimlere...
“Yanlış”a yanlış demekle kalmayan, ortak olmaktan da kaçan, cesaretle tepki koyan, yaşamı dönüştürmek için risk alan ve bundan korkmayan, “eleştirmekle” yetinmeyerek çözümler üreten siyasetçi modellerine...
Belki daha az seveceğimiz ama bu yurdu hepimiz için anlamlandıran, güzelleştiren, iyileştiren...
Daha samimi...
Ama daha radikal...
Çok daha şeffaf ve eşitlikçi...
Yani kahvede oturan ve ‘sorunları çözme kabiliyeti’ olmayan insan gibi sadece ‘söylenen’ değil, sonuca da yürüyen siyasetçilere...
Çünkü gördük ki “sırt sıvazlamakla” bir arpa boyu yol alınmaz...