Doğu Akdeniz’de barış için yol haritası
Böylesi bir yaklaşımın arkasındaki temel mantık Avrupa Birliği’nin ihtiyaç duyduğu alternatif enerji kaynaklarını güvence altına almak olacaktır.
Böylesi bir yaklaşımın arkasındaki temel mantık Avrupa Birliği’nin ihtiyaç duyduğu alternatif enerji kaynaklarını güvence altına almak olacaktır. Ama bu, aynı zamanda Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki mevcut durumu istikrara kavuşturmaya ve Avrupa toplumlarını ve birliğin yapısını tehdit eden göç hareketleri sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır.
Marios Eliades
Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler, özellikle de Türkiye-Libya işbirliği protokolü ve Berlin Konferansı’nda Libya’da süren iç savaşa yönelik elle tutulur bir sonuç çıkmaması tüm bölge halklarının geleceğine ilişkin karamsar bir hava yaratıyor. Özellikle de resmi ağızlardan gelen açıklamalar ve bölge ülkelerinin attığı adımlar dikkate alındığı zaman… Fakat diğer yandan, bunlara paralel başka yeni gelişmeler, bölge halklarını beraberinde sürükleyen bu savaş ve felakete doğru akışın durdurulabileceğine ilişkin ümitleri canlı tutuyor.
Geçtiğimiz ay çoğunluğu Doğu Akdeniz’de yer alan yedi ülke Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu oluşturan anlaşmayı Kahire’de imzaladı. Mısır, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya, Ürdün ve Filistin Yönetimi anlaşmayı imzalarken, AB, ABD ve Dünya Bankası da Forum’da hazır bulunarak buna destek verdiler. Forum bölgemizdeki doğal kaynakların araştırılması ve barışçıl bir şekilde kullanılmasında önemli bir rol oynamayı amaçlıyor. Bu oluşumda halihazırda kendi Münhasır Ekonomik Bölgelerinde önemli miktarda doğalgaz bulan (Mısır, İsrail ve Kıbrıs gibi) ve bulmayan (Filistin Yönetimi, Ürdün, Yunanistan, v.b. gibi) ülkeler de yer alıyorlar.
Burada daha da ilginç olan, bu forumda yer alan ülkelerin geçmişte korkunç savaşlar (İsrail ve Filistin gibi) ya da savaş benzeri deneyimlerle (İsrail ve Mısır gibi) karşı karşıya gelmiş olsalar da, barış yolunda ilerleme cesareti gösterebilmiş olmalarıdır.
Doğu Akdeniz ülkelerinin kurumsal işbirliği yaptıkları bu büyük barış projesindeki en önemli eksik Türkiye’dir. Forumu hayata geçirenlerin en dikkat çeken başarısızlığı, büyüklük, nüfus ve kıyı uzunluğu bakımından belki de bölgedeki en büyük ülke olan Türkiye’nin en başından bu Foruma davet edilmeyişidir. Bu da anlaşmanın imzalanmasının hemen ardından Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın şu sert tepkisine yol açmıştır:
“Bu forum, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminin dışında bırakma hayalleri kuran bazı ülkelerin siyasi saiklerle kurdukları, gerçeklikten uzak bir oluşumdur.”
“Bu forumun amacı gerçekten işbirliği olsaydı, kuşkusuz Türkiye ve Kıbrıs Türkleri de foruma davet edilirlerdi.”
Forumun kurucuları Türkiye’yi diğer ülkelerin yer aldığı koşullarla ve uluslararası hukuk çevresinde organizasyonda yer alması için davet etmeyi düşünmelidirler. Bunun yanında AB, ABD ve diğer uluslararası aktörlerin geliştireceği paralel bir süreç, Türkiye’yi bu alandaki tüm politikalarını gözden geçirmeye itebilir.
Türkiye, komşusu olduğu Forum üyeleriyle barışçıl bir diyaloğa ve Münhasır Ekonomik Bölgelere ilişkin uzlaşmazlıklarını çözmek için ciddi bir müzakereye davet edilmelidir. Böylesi bir müzakere uluslararası hukuğa, ve beğensek de beğenmesek de, tüm halkların ortak kaderi olan coğrafi gerçeklere göre yapılabilir ve yapılmalıdır.
Tüm beklentilere rağmen böylesi bir müzakere sorunlarımızı çözmekte başarısız olursa, o zaman, Türkiye dahil tüm Forum üyeleri, konunun nihai bir çözüm için Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na götürülmesi konusunda taahhüt vermelidirler. Ayrıca, Türkiye dahil tüm Forum üyeleri beklentilreiyle örtüşmese de Divan’ın kararlarını kabul edeceklerini taahhüt etmelidirler.
AB de Forumun başarısına belirleyici ve eşsiz bir katkı yapabilir. AB bu vesileyle ve yeni bir yapılanma çerçevesinde, ‘AB üyeleri’ ve ‘üçüncü ülkeler’ statülerine ek olarak, yeni bir ‘AB ile İşbirliği yapan ülkeler’ kategorisi oluşturabilir.
AB, bazı ülkeler arasındaki devletler-arası ilişkileri düzenleyecek bir “En Çok Kayırılan Ülkeler İşbirliği Anlaşması” veya “AB Nezdinde En Çok Kayırılan Ülkeler Anlaşması” gibi kavramları gündemine almayı düşünebilir.
Hâlihazırda veya potansiyel olarak bahsi geçen Forumun üyeleri olan böylesi ülkelere, AB nezdinde diğer üçüncü ülkelere kıyasla özel bir statü sağlayacak çift yönlü ayrıcalıklar tanınabilir. Böylesi avantajlar tüm Forum üyelerinin, özellikle de Forum’da yer alabilecek Türkiye’nin çıkarına olacaktır.
AB, yapısal/kurumsal oluşumundaki eksiklikler, dış politika, iç uyum vs gibi konulardan dolayı kendi içinde ciddi sorunlar yaşarken böylesi bir adım pek de cazip bir fikir gibi gelmeyebilir.
Fakat AB, Libya konusu da dahil olmak üzere birliğin Doğu Akdeniz bölgesindeki pozisyonuna ilişkin riskleri dikkatlice değerlendirdiğinde, öncelikle kendi güvenliği adına böyle bir adım atmaya değer olduğuna karar verebilir.
Böylesi bir yaklaşımın arkasındaki temel mantık Avrupa Birliği’nin ihtiyaç duyduğu alternatif enerji kaynaklarını güvence altına almak olacaktır. Ama bu, aynı zamanda Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki mevcut durumu istikrara kavuşturmaya ve Avrupa toplumlarını ve birliğin yapısını tehdit eden göç hareketleri sorununun çözümüne de katkı sağlayacaktır. Avrupa kıtasına doğru olan toplu göç hareketleri yüzünden tüm Avrupada yükselen aşırı milliyetçilik yaygın bir hal almıştır.
Gelecekte Libya’nın tüm Afrika kıtasından Avrupa’ya doğru gerçekleşecek devasa göç hareketlerinin ana kanalı olacağı düşünüldüğünde, Libya’daki yaranın açık kalmasının bu sorunu ne kadar daha akut bir hale getireceği ortadadır.
AB’nin müdahiliyeti bölgedeki jeopolitik varlığını önemli ölçüde genişletecek, AB’nin Doğu Akdeniz’deki enerji açılımı ve Orta Doğu ve çevresindeki jeopolitik gelişmelere müdahil olmadığı veya etkisiz kaldığı yönünde memnuniyetsizlik belirten kesimleri de rahatlatacaktır.
Uzlaşmazlıkların çözümü için huzur iklimi inşaa etmek, aşamalı olarak her iki taraf arasında çok yerinde bir tanımla “kazan kazan” olarak adlandırılabilecek bir duruma yol açacaktır. AB, Forum ve Doğu Akdeniz bölgesi sayesinde bunda daha da iddialı bir mesaj verebilir: herkes için kazan-kazan.
Avrupa’nın misyonu tam da budur.
Dünyada barışın ve temsil ettiği değerlerin yumuşak gücü olarak varlığını sürdürmek…
* Marios Eliades bir hukukçu ve Kıbrıs Cumhuriyeti ulaştırma eski bakanıdır.
Bu makale 2 Şubat 2019 tarihinde Cyprus Mail’de İngilizce olarak da yayınlanmıştır.