Doğuda KOBANE Batıda SİRİZA ‘YANIBAŞIMIZDA TARİH YAZILIYOR’
• Kobane’deki olağanüstü direniş, dünyada büyük yankı uyandırdı. Ama Kürtleri esas olarak, siyasi ve toplumsal yaşama getirdikleri model ayrıcalıklı kılıyor.
Kobane ve Siriza ile gerçekten tarih mi yazılıyor?..
Eğer gerçekten öyleyse, bu ayni zamanda Ortadoğu’nun, 2 bin yıl sonra yeniden uygarlığa yön verdiği anlamına geliyor. Uygarlığın beşiği Ortadoğu ne yazık ki yüzyıllardır kanlı bir karanlıklar coğrafyasına dönüşmüş durumda.
Bir başka ilginç nokta da Batı’ya ışık saçan Siriza ile Doğu’ya ışık saçan Kobane arasının çok yakın olması. Yunanistan’ın en doğudaki parçası Meis adası ile Suriye’deki sembol Kürt kenti Kobane arasında sadece 788.62 km mesafe var.
Bu arada belirtelim, Kıbrıs- Meis arası 350, Kıbrıs- Kobane arası ise 400 kilometreden daha az bir mesafe. Yani yanıbaşımızda tarih yazılıyor; tıpkı 2 bin yıl öncesi gibi.
Gazeteciler ve tarih yazmak
Bölgemizdeki tarihi gelişmeleri tanımlamadan önce, tarih yazmak kavramı üzerinde biraz durmak gerekiyor.
Gazeteciler, ‘tarih yazmayı’ çok seviyor. Özellikle spor basınında, bir başarı önemsetilmek istenirse, ‘filan takım tarih yazdı’ başlığı kullanılıyor.
Gerçekte ise basının asıl görevi tarihi değil günceli yazmaktır. Ama bu gazetelerin tarih yazımıyla ilgisi olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine, tarih yazıcılarının en önemli kaynağı gazete arşivleridir. Tarihçi, bir zamanlar günlük gelişme olarak kaydedilen haberleri inceler ve bazılarını tarihe kayıt düşer.
Tarihe kaydedilen olaylar arasında ayırdedici olanlar da vardır. Dünyayı, siyaseti, toplumları derinden etkileyen, çığır açan, yön veren olaylara ‘tarihi olaylar’ denir.
Bu kategoriye giren olaylar, doğallıkla, sonradan etkileri görüldükten sonra ‘tarihi’ diye nitelenir. Mesela 1789 Fransız Devrimi’ni ele alalım. Fransa kralının, bir halk ayaklanmasıyla devrilmesi o yıllarda da önemliydi elbette ama devrimin, çağdaş dünyayı biçimlendiren en önemli olay olduğu çok sonraları saptanacaktı.
Tarihi bugünden görmek
Bugün durum biraz değişti; dünya, tarih, siyaset üzerine sahip olunan entegre bilmsel bilgi ve hızlı global enformasyon akışı, tarihi olaylarla ilgili daha erken tahmin yürütmemize imkan veriyor.
Mesela yıllar sonra Ortadoğu tarihi yazılırken, Halep’teki çatışmalara pek fazla yer verilmeyecek ama savaşın kaderini değiştiren Kobane direnişine kesinlikle önemli bir yer verilecek. Bunu bugüünden görebiliyoruz.
Gelelim Kobane ve Siriza’ya
Her ikisinin de tarihi olaylar olduğu medyada yaygın kabul görüyor. Siriza, neo liberal politikaların kısır döngüsüne saplanmış, krizden krize sürüklenen gelişmiş Batı’da taşları yerinden oynatıyor ve arayışın sembolü oluyor.
Okur Temsilcisi sayfasında 3 Şubat’ta Siriza olayını incelemiştik (https://www.yeniduzen.com/Yazarlar/ibrahim-ozejder/siriza-ya-anlam-vermek/5728). Tek bir hatırlatma yaparak geçelim; Siriza’nın hükümet programı büyük oranda başarısız olabilir. Onu asıl tarihi sembol haline getiren, dayanışma, enternasyonal ruh, çok seslilik ve direniş kararlılığıyla kapitalist dünyada benzer hareketlerin önünü açmasıdır.
Öte yandan Kürtler, siyasetin hanedanlar, krallıklar, emirlikler, militaristler ve din ekseninde sürdürüldüğü, kana bulanmış karanlıklar coğrafyasında, demokrasinin, eşitliğin, hoşgörünün sembolü olarak parlıyor. Kobane direnişi de bu ışığın sembolü haline geldi.
Öyle görünüyor ki Ortadoğu ve doğu dünyası bundan sonra Kürtlerin ortaya koyduğu model ile şekillenecek. Bu elbette çok kolay ve bir anda olmayacak. Ama artık ortada bir ‘Kürt modeli’ var.
Kürtler ne yaptı?
Şimdiye kadar yapılmayan bazı işler yaptılar. Öncelikle askeri alanda, bölgeyi daha da karanlığa boğabilecek IŞİD ilerlemesini Suriye’de ve Irak’ta Kürtler durdurdu. Özellikle Kobane’deki olağanüstü direniş, sadece bölgede değil, dünyada büyük yankı uyandırdı.
Ama Kürtleri esas olarak askeri başarıları değil, siyasi ve toplumsal yaşama getirdikleri model ayrıcalıklı kılıyor. Türkiye’de kurdukları partilerde uyguladıkları eş başkanlık sistemi ile kadınlara siyasette eşitliğin yolunu açtılar. Suriye Kürtleri de ayni modeli uyguladılar ve iç savaşta özerklik ilan ettikleri bölgede uygulamayı tüm topluma yaydılar.
Demokrasi özlemine yanıt
Suriye’deki özerk Rojova Kürt bölgesinde, Ortadoğu’da bugüne kadar görülmeyen demokratik bir yönetim kuruldu. Azınlıklara, etnik ve dini bütün gruplara tüm toplumsal hakları verildi. Bölgede insan yerine konmayan, aşağılanan, öldürülen gruplar, Süryaniler, Ermeniler, Hristiyanlar, Ezidiler, Keldaniler v.s. Rojova kantonları yönetiminde kendilerine özgürce yer buldular.
IŞİD tehdidine karşı Irak ve Suriyeye’de umud olan Kürtler, beklenmedik bir şekilde Türkiye’de de kurtarıcı rolünü üstleniyorlar. CHP, Türkiye’yi totaliter bir rejime doğru sürükleyen Erdoğan-AKP siyasetini bir türlü engelleyemezken, bu partiden umudunu kesen kamuoyu son zamanlarda, karanlıklara doğru gidişi engelleyecek tek siyasetin Kürtlerin partisi HDP olacağını düşünmeye başladı.
Yakın zamanda yapılan bir ankette, % 26 oranında bir seçmen kitlesi, HDP’ye ‘oy verebileceğini’ belirtti. Bu kadar yüksek oyun HDP’ye yönelmesi çok olası görünmüyor ama eğilimi gösteren rakam gerçekten çok önemli.
Fotoğrafın anlamı
Evet, artık tarih sahnesinde Kürtler var, üstelik hem silahlı direnişleriyle, hem de demokratik eşitlikçi modelleriyle Ortadoğu haklarının umudu haline geldiler.
Kürtlerin, Ortadoğu ve dünya siyasetindeki hızlı yükselişlerinin sembol görüntüsü, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın, biri gerilla kıyafeti, diğeri geleneksel kıyafetle gelen iki Kobaneli Kürt kadını, Elesee Sarayı’nda Kabul ettiğini gösteren fotoğraftır.
-------------------------------------------------
Hatırlayalım
UKRAYNA’DA DÜŞEN UÇAĞA NE OLDU?
17 Temmuz 2014’te Güney-Doğu Ukrayna’da isyancıların kontrol ettiği bölge üzerine düşen Malezya uçağı, insan hayatının nasıl acımasızca propaganda savaşlarına kurban edildiğinin bir örneği olarak tarihe geçti.
28 Temmuz 2014 tarihinde okur temsilcisi sayfasında ‘Ukrayna’da Malezya uçağını kim vurdu?’ başlığıyla konuyu ele almış ve kuşkularımızı ifade etmiştik(https://www.yeniduzen.com/Yazarlar/ibrahim-ozejder/ukrayna-da-malezya-ucagini-kim-vurdu/4396).
Ana akım Batı medyası(ki dış haberlerde Türkçe medyanın da esas beslendiği kaynaktır), olayla ilgili ilk haberleri, uçağı Rusların vurduğu algılanacak şekilde biçimlendirdi. Farklı algılamalara yolaçacak bilgiler ya es geçildi, ya da önemsiz ayrıntılar gibi aktarıldı.
Ruslar, yolcu uçağını Ukrayna savaş uçaklarının düşürdüğünü öne sürmesine ragmen, Ukrayna rejimi ve onu destekleyen Batı ülkeleri, propaganda savaşında bir adım öne geçmişlerdi. Gerçeğin ne olduğu, uçak enkazı ve kara kutunun incelenmesiyle ortaya çıkacaktı.
Önce cesetler, sonra enkaz ve kara kutu Hollanda’ya taşındı ve batılı uzmanlar incelemeye başladı. İncelemeler sürerken yapılan ender açıklamalarda ‘uçak, dışardan gelen bir cisimle düşürüldü’ denildi. Hepsi o adar. Giderek olayla ilgili haberler azaldı ve neredeyse konu kapandı.
Bu arada araştırmayı sürdüren uzmanlardan biri, ellerindeki uydu görüntülerinin eksik olduğunu, bazı ülkelerin görüntü vermediklerini söyledi. Ama hangi ülkeler olduğunu belirtmedi.
Bütün bunlardan şunu anlıyoruz: Uçağı Rusların vurduğu yönünde kesin kanıt bulunsaydı, batılı otoriteler bunu kesinlikle saklamazdı? Tam tersine; güdülen propagandaya katkıda bulunacağı için anında açıklanırdı.
Ya tersi olduysa? Yani, Ukrayna, isyancıları dünya kamuoyu önünde zor durumda bırakmak için, ‘Malezya uçağını normal rotasından çıkarıp, isyancıların kontrolündeki bölgeye yönlendirip savaş uçağından atılan füze ile vurdu’ ise?..
İşte, olayın asıl korkunç tarafı da bu değil mi? Ukrayna’daki iç savaşla uzaktan yakından ilgisi bulunmayan 298 yolcu(insan), propaganda savaşına malzeme yapılmak için bir çırpıda katledilebiliyor.
Araştırmanın uzayıp gitmesi dikkatli okurlar için kuşku yaratabilir. Ama propaganda uzmanları biliyor ki yalan ne kadar uzun sürerse o kadar inandırıcı olur. Amaca ulaşıldı. Dikkatli okurlar hariç, geniş medya izleyicisinin kafasına çoktan yerleşti bile:
Rus isyancılar o kadar vahşidir ki bir yolcu uçağını gözlerini kırpmadan vurdular. Onun için mutlaka durdurulmalıdırlar.