DOĞUM GÜNÜ DENİZİ
DOĞUM GÜNÜ DENİZİ
Gürgenç Korkmazel
Dağ yolundan arabayla inerken, uzaktan sakin görünüyordu deniz, ama kıyıya yaklaşınca kocaman dalgaların birbiri ardınca kumsalda patladığını gördüm. Denizin gökyüzünün aynası olduğu yanılgısının kanıtıydı bu, tek bir bulut bile yoktu gökte.
Gölgesine ihtiyacım olmayacaktı, yine de narları, tişörtümü, sandaletlerimi, cüzdanımı ve güneş gözlüğümü şemsiyenin altına bıraktım… Dokuzu birkaç dakika ancak geçmişti. Herkes işinde okulundaydı veya yataktan çıkamamıştı daha. Üç yaşlı Rus kadından başka kimse yoktu henüz plajda. Kadınların üçü de kısa saçlı, sarışındı. Dalgaların sesini bastırmak için yüksek sesle konuşuyorlardı… Birisi zayıf, ikisi şişmandı. Şişman olanlardan birinin kolları bacakları kadar kalındı.
Hiç beklemeden girdim Ekim denizine. Soğuk değil, serindi su. Her zamanki gibi canlandırıcı, tazeleyici, iyileştiriciydi 100 doktora bedel deniz... Dalgalara karşı yüzmeye başladım, ama yavaş ilerliyordum. Her gelen dalga üstüme çarpıp devirmek istiyor veya kıyıya doğru itiyordu beni. Her zaman berrak olan su karışık, bulanık, kirli gibiydi bugün. Ve köpükler bu kirli görünümün üstüne örtmeye çalışıyordu sanki.
Su durgunken gelip bacaklarımdaki ölü derilerimi ısırıp koparan, gıdıklayan o küçük balıklar yoktu ortalıkta.
Aynı anda hem denizin hem de dağın kokusu doluyordu içime. Açıkta denizle bir uçuyordu bir gurup kuş, doğuya doğru. Ne kuşu olduklarını anlamak için onları izlemeye çalıştım bir süre, fakat ne beni altına almaya çalışan dalgalar ne de kısalan görme mesafem izin vermedi buna.
Kıyıya dönünce gölgelerden uzağa serdim havlumu. Sırt üstü yattım. Gözlerimi kapadım. Gereksiz konuşmalar duyulmuyordu. Hiçbir eksiğim yoktu, tamdım. Herkes olmasa da, her şey burada, yanımdaydı… Hava, su, toprak ve ateş bütün elementler buradaydı. Hepsini hissediyordum. Onların birleştiği yerde yatıyordum. Kıyıda patlayan dalgaların sesi her şeye hükmediyordu. Önce karadaydım, sonra suda. Şimdiyse ne karada ne de suda hissediyordum kendimi, kara ile su arasındaki boşluktaydım.
Dikkatimi dağıtacak, uyaracak hiç kimse de yoktu ayrıca plajda. Kulaklarım dalga seslerine doyunca, tenim güneş ışınlarıyla ısınınca o kadar gevşedim ki direnemedim, uykuya dalar gibi oldum bir an… Zamanım kısıtlıydı, uyuyarak geçirmek istemiyordum bu zamanı. Kalkıp oturdum.
43 bitti, 44 başladı. Her doğum günümde aynı şarkıyı yeniden dinliyorum sanki ve her dinleyişte yeni şeyler fark ediyorum bu şarkıda… Her sabah 12 yaşında uyanıyorum. Evden dışarı atınca adımımı hızla yaşlanmaya başlıyorum… Bazen gerçekten de fazla geliyor dünyanın dört bir tarafından gelen kötülük haberleri. Küresel oymuş, küresel buymuş, hikaye küresel olan bir şey varsa o da insanın en büyük kusuru olan açgözlülük! Hiç de uzaktan gelmeyen savaş, çatışma haberleri; birileri daha çok para kazanacak diye ölüp giden yoksul insanlar… Hiçbir şey kitle kadar yormuyor, hatta hasta etmiyor beni artık. Yaşlandıkça daha uzağa kaçmak istiyorum kalabalıktan, daha çok yalnız kalmak istiyorum.
43 senenin muhasebesini yaparken, onca rüzgara rağmen, alıç çiçeği renginde bir kelebek geçiyor denizle aramızdan. Muhasebeyi bir yana bırakıp kaybolana kadar arkasından bakıyorum.
Saat ikide daha arkamdaki yamaçtaki çam ağaçlarının gölgesi düşüyor üstüme. Gölgenin düştüğü yer denizden daha soğuk.
Kuşlar, kelebekler burada, ama karanlık oluncaya kadar denizden dışarı çıkmak istemeyen, kahkahalar atarak dalgaların salıncağında sallanan çocuklar yok. Hepsi de okulda… Okul günleri boşum, yedi saat kesintisiz yalnızım. Kafamı dinliyorum, okuyorum, yazıyorum, film seyrediyorum, gerekirse uyuyorum, ev içinde anadan doğma dolaşıyorum, kendi kendimle oynuyorum, bahçe ile uğraşıyorum…
Sonbahar – her gün bir nar! Kendime aldığım doğum günü armağanı narları soyuyorum. Ağzımdaki çıtırtıları, mayhoş tadı yaşama sevinci… Çok hoş görünüyor altın renkli kumdaki tek tük kızıl taneler. Karıncalar çıkıp geliyor sonra dökülen tanecikleri çekip yerin altına götürüyorlar.
Vakit geldi, gidip çocukları ve karımı almam gerekiyor okuldan, saçlarımda, tenimde tuz, ayak parmaklarımda kum, yüzümde büyük bir gülümsemeyle…