Doğumla değil yurttaşlıkla çoğalmak
Her gün en az 2 kişiye "havadan" yurttaşlık veriliyor.
Burada doğmamış, uzun yıllar burada yaşamamış, kendini Kıbrıs'a adamamış insanlar bunlar...
İki dudak arasında karar alınıyor.
"Yurttaş" oldunuz deniyor.
Her gün en az 2 kişiye…
İşte o nedenle uzaktan talimatla "hükümet" kuruluyor.
Böyle seçiliyor "İçişleri" bakanları!
"Kabine" dedikleri tam bir "kabile" gibi yönetiyor ülkeyi…
***
Her gün en az 2 kişi "istisnai" yurttaş oluyor.
Havadan!
Bu insanların güya ülkeye olağanüstü katkıları, yatırımları ve temsiliyetleri var; ama kimse görmüyor, duymuyor, bilmiyor.
Yurttaş oluyorlar önce...
Kredi alıyorlar ardından...
Arsa, arazi, tapu...
Ganimete ortaklık...
Siyasi iradeye müdahale ediyorlar.
Size "vatan" dersi veriyorlar, "kurtarıcı" postuyla geziniyorlar ortada...
Bu rica, minnet düzeni içerisinde, Kıbrıs'a dair hiçbir gailesi, kültürü, geçmişi, değeri, anısı, bilinci olmayan en az 2 kişi "yurttaş" yapılıyor, her gün...
Her gün…
Her gün…
Her gün…
***
Bir de diğer yurttaşlıklar var tabii...
Bakanlık onayıyla verilenler...
Son bir senede 4 bin 431 "KKTC yurttaşlığı" verilmiş, doğum dışında...
Çağ nüfusumuzun üzerinde bir rakam bu!
2021'de 3 bin 614 kişi doğmuş adanın kuzeyinde…
2020'de 3 bin 685...
Çağ nüfusu da zaten 3 bin 500 dolayında…
En son istatistiklere göre liselerimizden mezun olanların toplam sayısı 3 bin 5’ti örneğin…
Yurttaşlık sayısı bunun çok üzerinde, düşünebiliyor musunuz?..
Doğumdan fazla yurttaşlık veriliyor.
Başka bir örneği var mı yeryüzünde?
***
Yurttaşlık sürecinde adalet yoksa yozlaşma olur.
Toplumsal uyumsuzluk başlar ve gerilim artar ülkede...
Hele de bu süreç siyasi hedeflerle ilerliyorsa…
Yıllardır böyle sürüyorsa…
Bir ülkenin “nüfusu” değiştiriliyorsa…
İnsanlık suçudur bu…
***
Size birkaç örnek vereyim, Almanya'da 2024 yılında beklenen doğum sayısı 681 bin dolayında…
2022 yılında yaklaşık 168 bin 500 yabancı vatandaşlığa kabul edildi.
Bu rakam ciddi tartışma konusu oldu üstelik.
Yine de “doğum sayısı” ile kıyaslandığında beşte bir gibi!
Örneğin Finlandiya'da 2023 yılında toplam 43,383 bebek dünyaya geldi; aynı yıl 12 bin 224 yabancıya yurttaşlık verildi.
Üçte biri gibi bir oran var yine karşımızda!
***
Her yıl doğum sayısından fazla “ek” yurttaşlık var ve her gün “havadan” en az 2 yurttaşlık!
Yabancılaşıyoruz giderek…
Ne huzurumuz kalıyor, ne de keyfimiz…
Çıkmaz bir sokak
Şimdi ağdaki balık gibiyiz; kökü toprakta kesilmiş bir ağaç, mikşadaki kuş gibi…
Göğe bakıyor ama uçamıyoruz.
...
Şimdi sağır gibiyiz sessizliğin ortasında ve uyuşuyor dudaklarımız, titresek de konuşamıyoruz.
Elsiz, dilsiz, nefessiz…
...
Şimdi bir patikayız uçsuzluğun kıyısında, çölde kaybolmuş bir kağnı, rotasız bir gemiyiz derin mavilerde... Şimdi yolsuz, umarsız, kayıp birer serçeyiz.
...
Şimdi yüreklerimizi astığımız bir ipiz, deniz fenerinden beşparmaklara, Afrodit taşından surlara yaslanan ölü bir deniz... Yıkık sokaklarda failini arayan ürkek bir rüzgârız şimdi, ıslaklığını inkâr eden vakitsiz bir yağmur...
...
Şimdi iç çekişlerimizi düğümlüyoruz boğazlarımıza, yorgun gözlerimize perde indiriyor, kayıp seslerimize tanık arıyoruz.
...
Şimdi içimizde çoğalan öfkemizden korkuyor, kendimize saklanıyoruz.
Ömür eskitiyoruz şimdi itirazlarda, Dereboyu’ndan İnönü’ye doğru...
...
Şimdi barikatlar yangın, merasimler utanç, tören alanları cinnet yeri...
Ellerimizden bölünmüş bir kent doğuyor şimdi, çığlık çığlığa...
...
Şimdi tarihin reddettiği bir ritim, coğrafyanın kustuğu bir yavanlık, masumiyeti ürküten bir kabadayılıkla baş başayız.
…
Şimdi Pirgo’dan uçan güvercin, Derinya’dan savrulan barış bayrağı, Ledra’da üflenen düdüğün tiz sesiyiz. Bir yalakanın salyasına toz, binbir kuklanın ipine bıçağız şimdi…
…
Şimdi anıların eskidiği, çürümüş bir arka bahçeyiz…
Gözümüzdeki yaş, içimizden Akdeniz’e akıyor şimdi…
…
Şimdi bir diktatörün gölgesi çöküyor, umudun taşlarına… Ve sözler dağılıyor sessizlikte… Şimdi yabancı bakışlardan ürküyor kuşlar…
...
Tuz muyuz, toz mu şimdi...
Çıkmaz bir sokakta...