Doğuş yalnız değildir
Türk askerinin 1974 müdahalesi sırasında tecavüzü bir savaş aygıtı olarak kullandığı ve o dönemde sayısız Rum kadına tecavüz edildiği gerçeğini dillendiren bir kadının, bunun karşılığında ‘tecavüzle’ tehdit ediliyor oluşu, ne kadar da trajikomik bir olgudur, değil mi?
Faşizan zihniyetin kadını cezalandırma yöntem algısı, işte bu kadar açıktır;
TECAVÜZ!
Hoşlarına gitmeyen birtakım şeyler söyleyen bir kadını ‘tecavüz’ tehdidiyle susturmaya çalışan insanların, savaş ortamında neler yapabileceğini varın siz düşünün artık.
***
Evet Türk askeri, savaş sırasında pek çok Rum kadına tecavüz etmiştir.
Küçük kız çocuklarından tutun da yaşlılıktan dolayı kaçamayıp da evinde mahsur kalan nenelere kadar, sayısız tecavüz vakası vardır 1974’ün saklı tarihinde.
Evet Rum Ortodoks Kilisesi, 1974’te yaşanan tecavüz olaylarının çokluğundan, o güne değin bu konuda yürüttüğü katı politikayı değiştirip, kürtajı serbest bırakmıştır.
Ve bütün bunlar, siz Doğuş’a küfredince...
O’na sözlü cinsel tacizde bulununca...
O’nu tecavüzle tehdit edince, yaşanmamış sayılmıyor beyler!
Siz Doğuş’un üzerinden ‘erkek egonuzu’ tatmin edeceğinize, O’nun o kürsüde ne anlattığını dinlemeye ve anlamaya çalışsaydınız eğer, işte o zaman sizin için geleceğe dair bir umut besleyebilirdik bizler.
Ama siz o örümcek kafalarınızla, her fırsatta bu ada üzerine düşmanlık tohumları ekmeye devam etmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
Hele bu sefer, bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorsunuz, ne âlâ...
Hem Kıbrıslılar’ın acılarını yok sayarak, aynı acıların yeniden yaşanmaması için yürütülen her türlü barışçıl çabayı hakir görüp aşağılayarak, çözümsüzlüğün ve çatışmacı ruhun devamına katkı koyuyorsunuz...
Ve hem de hakir gördüğünüz kadını cinsel dürtülerinizle aşağılayıp, önemsizleştirmeye çalışıp, erkek egemen canavarı besliyorsunuz.
Doğuş’un Meclis kürsüsünden söyledikleri, aslında sizin korkularınızdır...
Gerçeklerle acı yüzleşmenizdir...
Bu denli saldırganlaşmanızın sebebi de budur.
Ama unutmayın ki ne Doğuş yalnızdır bu ülkede...
Ne kadınlar...
Ne de barışa gönül verenler.
Sizin küfürleriniz, bizleri sadece daha da güçlendirir, sizin gibilerin karşısında.
Küfürle, tacizle, tecavüzle ve ‘gerekli gördüğünüz durumlarda’ sarıldığınız silahlarınızla, bugüne kadar sindiremediğiniz gibi, bundan sonra da sindiremezsiniz barışa ve demokrasiye inananları.
Ve bizim size vereceğimiz en güzel cevap, size ve sizin gibilere rağmen, yılmadan, yorulmadan devam edeceğimiz barış, özgürlük ve demokrasi mücadelemiz olacaktır, bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da...