1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Doktoralı odacılar dönemi
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Doktoralı odacılar dönemi

A+A-

Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı anlattı ve yeniden yüzleştik.
Kimyager, o kadar yıl üst düzey eğitim almış, geliyor, lise mezuniyetinin yeterli olduğu bir iş için Posta Dairesi’nde münhale başvuruyor, sınava giriyor.
Özel sektörde üst düzey bir görev, kamuda en alt düzeyin altında maaş ve güvence sağlıyor.

***

Şöyle de bir çarpıklık var.
Kamu kaynaklarından özele destek ya da yatırım olursa, bu duruma “Maliye’nin kasasını çaldılar” muamelesi yapan bir kültür gelişti.
Ne toplanan vergiden payı var özel sektör çalışanının, ne de yürürlükteki yasadan!

***

Eğitim bilimci dostumuz Ahmet Güneyli şu haklı yakınmayı yapıyor:
Özelden kaçmak ve soluğu kamuda almak ister her aklıselim... İnsanca yaşamak için… Üniversite mezunudur ama devlette lise diploması ile iş bulmak ister... Yıllarını verip doktora yapan - hem de çok iyi üniversitelerde- meslektaşlarım kamuda öğretmen olmayı istiyor.
Son 2-3 yıldır en az 15-20 tane doktora yapmış arkadaşım devlette öğretmen oldu ve şu anda çok daha mutlu...”

***

Kıbrıs’ın kuzeyi uluslararası hukuk, siyaset ve ekonominin dışında kaldığı sürece özel sektörün gelişme şansı yoktur.
Dünyaya kapalı, tanınmamış ve korsan bir alanda “yer altı” dünyasına iş çıkar!
Statüko”nun böylesine güçlü olmasının bir sebebi de “devlet memurluğu” üzerinden yaratılan bağımlılıktır.
Devlet”in böylesine eğreti, temelsiz, yalan üzerine kurgulandığı bir ortamda, en önemli güvence “devlet memurluğu” olmuşsa, bunu çok daha derin düşünmemiz gerekiyor sanırım…
Biliyoruz bu “devlet” nasıl bir devlet ama iş bahşettiklerine gelince seviyoruz. Bizim de facto “devlet”i devlet yapan da “maaş” oluyor böylece…
Kıbrıs’ın kuzeyinde geleceği olmayan mevcut kurulu düzen kendini böyle var ediyor. Tek bir “güvenceli” alan içerisine hapsediliyor hayatlar, kimse de bu düzeni kolay kolay sarsmak istemiyor…
İnsanlar belki kendilerini kurtarıyor ama mevcut kurulu düzeni de sağlamlaştırıyor.

***

İşin bir de “üniversite ucuzluğu” boyutu var tabii…
Bu noktada, finans profesörü, akademisyen Mete Feridun’a katılıyorum.
Bence üniversitelerin ülkeye yarardan çok zararı olmuştur. Bu ülkeye bir tane, hiç bilemediniz iki tane üniversite yeterlidir. Üniversiteler haksız rekabete yol açarak gerçek anlamda eğitimli mezunların ülkede barınamamasına yol açmaktadır. Üniversitelerimiz ne bilmediğinin farkında bile olmayan birçok kişinin üniversite diplomasına sahip olmasını sağlamış, kamuda liyakatı, özel sektörde ise üretkenliği büyük zarara uğratmıştır.

***

İşin özü: Bu düzeni yıkmadıkça acı çeker, bireysel kurtuluşlara yönelir, büyük bir çürüme içinde teselli ararız.
Doktoralı odacılar”la övüneceğiz, yakında... Geleceğimizi, varlığımızı ve yurdumuzu biraz daha yitirirken… Ve özel bir bankadaki bölüm şefi, gidecek, güneyde garsonluk yapacak, kuzeydeki müsteşar maaşına…

Bu yazı toplam 1906 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar