1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Dokunmayınız Kıbrıs’ımıza
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Dokunmayınız Kıbrıs’ımıza

A+A-

Islanmışın yağmurdan korkusu olmaz, diye harika bir laf vardır.
Hayatı, içinden anlatır.
Kıbrıslı toplumu fazlasıyla “ıslanmıştır” ve özgürlük tutkusuyla yürüyen insanların üzerine soluksuz bir sağanak tam da denk düşmüştür.
Adanın kuzeyinde 1974 sonrası oluşan düzen, toplumsal riyakarlığımız ve bireyci hallerimizin katkısını göz ardı etmemekle birlikte içimizde epey öfke biriktirmiştir.

***

Bu yurdun sokakları kuşatıldı adeta, yaşam alanları zaptedildi, iradesi hiçleştirildi.
Bıçak kemiğe dayanmakla kalmadı, kemiği deldi, geçti.
Sırılsıklam gecede kenetlenmiş parmaklar gibi iç içe geçmişse yığınlar, tek nefes olabilmişse, en temel sebebi varoluş kaygısıdır.
Bu insanların yurtları çalınmıştır!
İsyan budur aslında...
Talimatla yönetilmeyedir onbinlerin karın ağrısı...

***

1974 müdahalesini “işgal” görenler çok hem de çok azdır bu ülkede...
Türkiye sevgisini kim sınayabilir bu halkın, ne haddine!
15 Temmuz aptal Yunan darbesinin sonrasında askeri harekatın meşruluğunu tartışan pek yoktur.
Mesele sonrasıdır.
“Tatil” uzamakla kalmamış, “tatilci” ev sahibi, ev sahibi de adeta “turist” olmuştur.
Demokrasimizin, irademizin, nüfusumuzun ve hayatımızın giderek kuşatıldığı artık onbinlerin aklındadır.
Tanıdık değildir sabahlar...
Kıbrıs’ı yaşayacak yer kalmamıştır neredeyse, bir yabancılaşma ve yalnızlaşma kabusuna dönüşmüştür gün batımları...
İçten içe büyümüştür öfke.
Ve işte o nedenle sokağa taşmıştır ülke.
O nedenle yürek kapılarından göğe çoğalmıştır ayak sesleri...
Geleceğini bu topraklarda gören, burayı yurt bilen herkesin ortak çığlığıdır bu.
Mesele “kimlik” değil “kişilik”tir o nedenle...

***

Yağmurun altına yürüyen binlerce insanın ayırt edici özelliği memleket sevdasıydı.
Kıbrıs’ı yurt biliyoruz biz.
En üst kimliğimiz bu.
Milliyetçilik değil yurtseverlik.
Bayrak değil insan.
Bir başkasının sınır bekçisi falan değiliz, kendi yurdumuzun sevdalısıyız.
Yaralıyız çünkü hayatımıza, irademize, nüfusumuza, kimliğimize, demokrasimize, yaşam değerlerimize,
özgürlüklerimize sızıyorlar.
Gücünü dayatıyor birileri.
İnciniyoruz.
***

Yıldızlar altında rengarenk kenetlenen kitlenin, bu isyana sebep “güruh”tan en önemli farkı Kıbrıs’a bağlılık ve aidiyettir...
Birileri talimatla yola çıkmış, yıkmıştır; buna karşı onurla, duyarlılıkla yürümüştür memleket sevdalıları...
Birilerinin ellerine bayraklar tutuşturulmuş, o bayrakların altından taş çıkmış, yavan nice küfür çıkmış, lince susamış şiddet çıkmıştır.
Yağmurun ışıkla, ışığın nefesle, nefesin yürekle bütünleştiği geceden ise bayram gibi bir coşku kalmıştır geride...

***

Nereye tutunacağız biz?
Böyle bir sorunumuz var, böyle bir çıkmazımız...
Çünkü bir devlet kurgulamışlar, adı var.
İnanamıyor, ikna olamıyoruz.
“Sonsuza dek” diyenler de Türkiye’nin vilayeti gibi cilalıyor bu düzeni...
“KKTC”nin “KK”sı öksüz kalıyor ortada, güya devlete tapanların ruhu “TC”de.
“Devlet taklidi” yapan bu yapı eğreti!
Gelecek hissettirmiyor.
Ayıbı yok, tam bir ucube.
Ne yapacağız?
Güneye gitseniz yarı çıplaksınız, kuzeye koşsanız yabancı, yavru, buruk, acemi...
Çözümle entegrasyon arasında sıkıştık!
Korkuyoruz, bir yana “yama” oluruz diye beri yana “asimile.”
Ve sarılacağımız bir tek ütopya kalıyor geriye, barışık Kıbrıs.

***
Lafı uzatmanın alemi yok.
Dokunmayınız ülkemize!
İrademize, özgürlüklerimize, demokrasimize dokunmayınız...
Kimliğimize dokunmayınız!
Bıktık, bezdik, usandık talimatlarınızdan, içimize müdahaleden, yaşadığımız kuşatmadan...
Yetti artık, dokunmayınız Kıbrıs’ımıza!

img_4828-001.jpg

Bu yazı toplam 6135 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar