“Dokunulmazlığı olan bir milletvekili olduğu için ve naaşının bulunamaması için gömü yeri birkaç kez değiştirildi…”
Kıbrıs’ın tek kayıp milletvekili olan Cengiz Ratip’in oğlu Birtan Gökeri, “Babam dokunulmazlığı olan bir milletvekili olduğu için ve naaşının bulunamaması için gömü yeri birkaç kez değiştirildi” dedi.
Birtan Gökeri, 14 Şubat 1964’te “kayıp” edilen babası Cengiz Ratip’i Meclis Kütüphanesi’nde düzenlenen anma töreni ardından sosyal medya paylaşımında şöyle yazdı:
“Babam, şehit Cengiz Ratip, EOKA B faşist örgütü tarafından katledilişinin ve kayıp edilişinin 61. Yıldönümünde, KKTC Meclisi'nde düzenlenen anma töreniyle bugün anıldı. 1931 yılında Baf kazasına bağlı Pelatusa'da (Karaağaç) dünyaya gelen Cengiz Ratip, 10 Eylül 1961 tarihinde Baf bölgesinden milletvekili olarak seçildi. Kıbrıs Türk halkının bölgedeki güvenliği için gece gündüz çalıştı. O dönemde iki toplum arasında bölgede meydana gelen huzursuzlukların barışçı yollarla çözülmesinde üstün bir rol oynadı. İki tarafça da esir alınan kişilerin tekrar kurtarılması ve serbest kalmasında çok etkili oldu. 14 Şubat 1964 tarihinde, yine esir alınan bazı Türkleri kurtarmak için, görüşmelerde bulunmak üzere Poli'nin Rum kesimine arkadaşı öğretmen Turgut Sıtkı ile aracı ile geçtikleri anda öldürülerek kayıp edilmişlerdir. Dokunulmazlığı olan bir milletvekili olduğu için ve naaşının bulunamaması için gömü yerleri birkaç kez değiştirilmiştir. O dönemde onların naaşlarının geri alınması için Türk tarafının ne kadar gayret gösterdiği veya göstermediği hala bir sırdır. Halbuki, bu durum, İnsan Hakları Mahkemesi’ne ve dünyanın bu konuda önemli kurumlarına şikayet edilebilirdi. O, milletvekilliği döneminde aldığı maaşının tümünü fakir mücahitleri ve fakir halkına veren, gece gündüz çalışan bir insandı. Zaten iyi kalpliliği yüzünden çok seviliyordu. Bölgede Türk tarafı savunma yapabilmişse veya pek çok Türk ve Rum hayatta kalabildiyse onun bunda büyük bir payı vardır. O hem milliyetçi, hem de insanlar arasında din, dil, ırk farkı gözetmeyen hümanist bir kişiliğe sahipti. Onu artık kan dökülmesini istemeyen Kıbrıs'taki tüm insanlar biliyor. O canını kaybetti ama iyilikleri ve adı her zaman yaşayacaktır. Böyle bir babanın evladı olduğum için onunla gurur duyuyorum. Onun değerini bilen Kıbrıs'taki insanlar adını hiçbir zaman unutmayacaktır. Dünyada ve Kıbrıs'ta savaşlarda canlarını kaybeden tüm insanlara rahmet dilerken, savaşları dürtenleri de şiddetle kınıyorum.”
Cengiz Ratip'i anma töreninden... Foto TAK
*** GİDENLERİN ARDINDAN…
“Müteşebbiscilikten küresel ekonomiye; Baf’tan Mağusa ve Londra’ya: İrfan Nadir, Safiye Nadir ve Asil Nadir…”
Ulus Irkad
İrfan Nadir’in ismini ilk defa 1962 yılında duymuştum. 1960 yılında Çağlayan Gazinosu’nun meşhur barmeni olan dedem Mustafa Irkad Londra’ya çalışmaya gidip de 1962 yılında iki yıl çalıştıktan sonra geri geldiğinde İrfan Nadir’den bahsediyordu. Orada konfeksiyon fabrikası vardı ve çoğu Kıbrıslı önceleri onun konfeksiyon fabrikasında çalışıp yer ettikten sonra başka yerlerde de iş bulabiliyordu. Dedem Mustafa Irkad, İrfan Nadir’den bol bol bahsediyordu. Gene dedem “Atinalı” diye Baflı bir tanıdıktan da bahsederdi ki sanırım Londra’da birlikte çalışmışlardı.
İRFAN NADİR BAFLIYDI
İtfan Nadir Baflı’ydı ve gençlik yıllarında bir emekçi olarak hayatını kazanmaya başlamıştı. Hayatını kazanmak için bayağı zor şartlarla karşılaşmıştı. Akrabalarının çoğu da Baflıydı. Ailenin kökeninin Balkanlar olduğu ve babasının son zamanlarına kadar aynen Balkan göçmenleri gibi giysiler giydiğini, mavi dizlik giymeyi tercih ettiğini yeğeni Ergül İnatçı bana anlatmıştır. İrfan Nadir’in annesinin adı Bahriye’ydi. Akrabaları baba ismini hatırlayamadı. Ergül İnatçı’ya göre İrfan Nadir’in Baf’ta iki de kızkardeşi vardı; Şaziye ve Nafiya… Şaziye 1963 öncesi Baf’ta hayata gözlerini kapamıştı. Şaziye’nin Baf’ta bir de Mehmet Sinemacı diye bir oğlu vardı. Mehmet Sinemacı ve İrfan Nadir’in diğer kızkardeşi Nafiya, 1963 yılında Londra-İngiltere’ye göçetmişlerdi. İrfan Nadir’in anneden akrabaları da vardı. Baf’ta Müşerref Hurşit, Güzelyalı’da Fatma Cemil, genç yaşlarda ölen Kemal Hurşit ve gene Baf’tan Muazzez Çelik… Mehmet Hurşit İrfan Nadir’in dayısıydı. Mehmet Hurşit, gemi kaptanlığı yapıyordu. Poli Limanı’na atanmıştı ama hanımı orasını istemediği için Baf limanına geri gelmişti. İrfan Nadir’in annesi ve Mehmet Hurşit kardeşti. İrfan Nadir’in annesi (Bahriye) ile Mehmet Hurşit ve de öğretmen olan bir kardeşleri vardı. İrfan Nadir’in 1930’lu yıllarda yanına birkaç dikiş makinesi alıp Baf’tan Antalya’ya gidip orada bir küçük çaplı konfeksiyon fabrikası kurduğu söylenmektedir fakat bu girişimciliği kısa sürdü ve Baf’a gelip, oradan da Lefke madenine çalışmaya gittiği söylenmekteydi. 1940’ların başlarında Lefke’den sonra Mağusa’ya geldiği söylenmektedir. “Her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır” sözü aslında çok doğrudur. Safiye Hanım, İrfan Nadir’in arkasındaki başarılı kadındır. Safiye Hanım bana anlatılanlara göre Lefkoşalı’ydı. Ailesi ve Mağusalılar İrfan Nadir’in Mağusa’da kitapçılık yaptığını anlatmaktadırlar. Asil Nadir’in bugün babadan taraf İngiltere Avam Kamarasında bulunan Osman Özikiz diye bir yeğeni ve gene yeğenlerinden Kıbrıslıtürkler’in uluslararası bir sanatçısı olan Profesör Dr. Ümit İnatçı da toplumumuzda tanınan şahsiyetlerdendir.
AİLENİN BAŞARILI LONDRA VE KIBRIS GİRİŞİMLERİ
İrfan Nadir Londra’da bir konfeksiyon fabrikası kurarak oradan Orta Doğu’ya ihracat yapmaya başladı. Bu arada 1980’lerde Haspolat’ta “WEARWELL” diye bir konfeksiyon fabrikası açtı. Fabrikanın sorumlusu yeğeni Ergül İnatçı’ydı. Bu fabrikaya dikişler Londra’dan biçilmiş gelir ve burada dikilirdi (Bu yazıda yanlışlıklar varsa lütfen bana yazarsanız ben düzeltirim… U.I.)
ASİL NADİR’İ EN İYİ ARKADAŞI EŞREF ÇETİNEL DE ANLATTI
Çocukluğu ve ilk gençlik dönemi Mağusa’da geçen Asil Nadir’i en iyi arkadaşı Eşref Çetinel de anlattı.
İrfan Nadir, Mağusa’ya Lefke’den geldi. Burada Safiye Hanım’la yaşarlarken önce şimdilerde Kemal Karaderi’nin evinin arkasında bulunan hanayı kiraladılar. 1940’larda burada kaldılar. Daha sonraları orasını Maria adlı bir Ermeni kadın satın aldı. Çetinel’in Babası Nidai Ahmet, Lefke’de 1940’ların öncesinde İrfan Nadir’le birlikte çalışıyorlardı. O hanayın üstünde veya altında ya Nadirler ya da onlar kalıyordu.
Çetinel anlatıyor: “Ben ve Asil 1940 doğumluyuz. Hatırladığım kadarıyla iki kızından Meral, Asil’den büyüktü. Asil’le anaokulundan Lise son sınıfa kadar birlikte okuduk. Ben, Asil Nadir ve Hasan Cavit hep arkadaştık. Asil her zaman başarılı bir öğrenciydi. Oradan Baykal’a taşınıp orada bir bakkal dükkanı açtılar. Safiye Hanım İrfan Nadir'in arkasındaki kahramandı. Kocasını hep destekledi. İngiliz ailelerle araları çok iyiydi. Asil de bundan dolayı İngilizce öğrendi ve konuşmaya başladı. Daha sonra İrfan Bey bisiklet getirip satmaya başladı. Namık Kemal Lisesi’nin kırtasiye ihtiyaçlarını gideren bir de kırtasiye dükkanı açtı. Bu arada lisedeyken Maraş’ta bulunan bir sinemaya filim görmeye giderdik ki İrfan Nadir de biletlerimizi sağlardı. En güzel yerlere oturur ve sinamaskop filimler seyrederdik.
Asil Nadir’le 1958 yılında Namık Kemal Lisesi’nden mezun olduk. O dönemlerde aile Londra’ya göç etti. Öğrencilik yıllarında Asil, keman dersi alıyordu ve çok iyi derecede keman da çalıyordu. Başından itibaren ticarete ilgisi vardı. Ben liseden mezun olduktan sonra Ankara’da felsefe okumaya başladım. Asil ise Londra’dan Türkiye’ye gelip İstanbul’da ticaret, ekonomi ve iktisat üzerinde okumaya başladı. O dönemlerde gene ortak arkadaşlarımız Hasan Cavit, Mustafa Salih ve Türkiye çapında meşhur bir viyolonist olan Özay Hasan vardı. Asil bir aralık bazı sorunlardan dolayı üniversite eğitimini bıraktı ama daha sonra tekrar başladı ve üniversiteyi bitirdi. Çok akıllıydı. Asil Nadir bilindiği gibi 1990’lı yılların başlarında anne ve babasından aldığı girişimcilik deneyimleri ve de kültürü ve eğitimiyle küresel ekonominin içine girdi ve 1990’lı yılların başlarında hem Kuzey Kıbrıs’ta hem de dünyada büyük ekonomik hamleler attı. Bence de dünya ekonomi tarihine geçecek bir isme ulaştı. Elbette ölümsüz bir üne kavuştu.
Şunu söyleyeyim o dönemin gençleri olarak amacımız yurdumuza hizmetti ve bir yön çizmeye çalıştık. Karınca kararınca da başarılı olduk. Asil gibi hayatını kaybeden tüm arkadaşlarım hep aydınlıklar içinde kalsın.”
Tüm Nadir ailesinin başı sağolsun. Asil Nadir hep aydınlıklar içinde kalsın…
ASİL NADİR İÇİN SÖYLEYEBİLECEKLERİM
Ben Ulus Irkad olarak şahsen Asil Nadir’i yakından hiç tanıyamadım. Onunla karşılaşmadım. Fakat 1990-91 yıllarında onun Tri-Sun adlı Turizm Acentesi’nin Mağusa Bölgesi’ndeki İngiliz turistleri için turist rehberliğini yaptım. O dönem Asil Nadir ve ortağı bulunduğu Polly Peck dünya boyutunda adımlar ve yatırmlar yapmaktaydı. Asil Nadir daha sonraları büyük ekonomik zorluklar içine girdi. Elbette daha siyasal çözümü bile olmayan Kuzey Kıbrıs’ta yatırımlar yapmış ve birçok siyasal gücün de tepkisini üzerine çekmişti. Onunla gazete veya başka iş alanlarında da muhatap olmadım. Zaten şirketi Kıbrıs’ta da zor dönemler yaşadı. Fakat 1990-91 dönemlerinde Kuzey Kıbrıs’ta tüm otelleri bilhassa İngiltere’den gelen turist gruplarıyla doldu. Bu alanda başarısını gözlemledim. Bildiğim kadarıyla Kıbrıs’taki danışmanlarından Alan Süleyman bu konuda esas girişim ve yatırımlardan sorumluydu ve gerçekten gözlemlediğim kadarıyla bu şahıs bayağı başarılıydı.
Asil Bey, gözlemlediğim kadarıyla otellerde ve tur sistemlerinde bayağı değişiklikler getirmişti. 1990-91 dönemlerinde 13-14 yıllık rehberdim. O güne kadar bizim Kıbrıs Türk acenteleri otellerde sadece bir rehber çalıştırmakta, bu rehberler “voçer”lerden tutun transfer ve tur hizmetlerine kadar herşeyi yapmaktaydı. Bavul taşımacılık bile rehberlerin boynunaydı. Asil Nadir çalışma sistemiyle çok Avrupai ve de göze çarpan bir Batı sistemini otellere getirmişti. Rehberlerin tek başına yorucu ve superman gibi çalışmalarına son getirdi. Otellerde bir grup İngiliz kız grubu transfer ve bilimum işlerle ilgilenmekte, rehberler ise sadece turlarla uğraşmaktaydı. Bu tabi ki rehberleri de fazla yormamakta ve asıl işleri olan turlarla ilgilenmekteydiler. Yine tur sırasında birçok noktada turun durdurulup İngiliz gruplara kokteyl verilmesi, soğuk içecekler servis edilmesi de yeni bir yöntemdi. Asil Nadir gruplarının Saray Otel, Yedi Dalga, Olive Tree, Girne Huzur Ağaç gibi yerlerde bu tip bilhassa yaz mevsimlerinde dinlenme noktaları vardı ve turistler de sonsuz şekilde bu servislerden yararlanmaktaydı. Bu arada belirteyim; ücret anlayışı da bayağı değişikti ve çalışanlarına, rehberler dahil, çok yüksek ücretler de ödemekteydi ki bu da çalışma motivasyonunu artırmaktaydı.
Gözlemlediğim kadarıyla basın alanında da ücretlileri tatmin ediyordu. Rahmetli babam Kıbrıs Gazetesi’nin Mağusa şubesinde çalışmakta ve ücretini tam aldığından dolayı işini de tam yapmaktaydı. Ama Asil Bey, 1991 sonrasında ekonomik darboğaza düşünce bu alandaki yatırımları da maalesef darbe yedi.
Bizim Kıbrıs’taki turizm ilgililerinin ders alıp faydalanacağı konu Asil Nadir’in taşımacılık, turizm ve oteller konusunda getirdiği sistemi takip edip bu başarılı sistemi uygulamalarıdır. Hatta bu sistemi daha da geliştirmelidirler.
Gene de Asil Nadir’in Pollypeck ve İngilere’de ekonomik engellerden ötürü darbelenmesinden önce Kıbrıs Türk Ekonomisi çok iyi bir dönem yaşadı.
Asil Nadir Olayı gelecekte de ele alınıp incelenmeli ve başarıları muhakkak not edilmelidir. O dönem parlak bir dönemdi.
İnsanoğlu her dönemi ve başarıyı hatta başarısızlıkları da takip etmeli ve yanlışların olmaması ama başarıların tekrarı için ders alınmalı ve hafızasına da bunları kaydetmelidir.
Asil Nadir bir gerçeklikti. Bir deneyimdi. Hem da faydalanılması gereken bir deneyim.
Hep aydınlıklar içinde kalsın…
İrfan ve Safiye Nadir ile evlatları...
ASİL NADİR
ASİL NADİR