“Dolap kuyusuna bazı “kayıplar”ın gömüldüğünü duyduydum...”
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi ve bize sözkonusu yeri gösterdi:
*** Ben savaş esnasında şoke olmuştum... 5-6 yaşlarında hiperaktif bir çocuktum... Goşşi’den Eksomedoş’a (Düzova) yerleştirilen ilk ailelerdendik ve sanırım Eylül 1974 idi...
*** Her taraf ceset doluydu... Evlerin içinde de cesetler vardı... Bunlar toplanıp bir noktaya yığılmıştı... Sonra da şiroyla bir kamyona yüklenip götürüldülerdi...
*** Bizim yerleştirildiğimiz evin yanındaki bir evde, genç bir kadının cesedi vardı... Öldürülüp orada bırakılmıştı...
*** Bu evin karşısında yaşananlara da tanık olduk ve aradan neredeyse elli sene geçmesine karşın hala bunun dehşetini yaşıyoruz hala... Az ileride gördüğünüz kırmızı kiremitli evde bir yaşlı Kıbrıslırum kadın vardı... Abohor’dan .... adlı şahıs, bazı arkadaşlarıyla birlikte buraya gelmiş, bu yaşlı kadını evin yakınında yolda yakalayıp öldürmüştü. Sonra da bu yaşlı kadının kolundaki bilezikleri çıkarmaya çalışmış ama çıkaramamıştı... Ne yaptı dersiniz? Onu da siz tahmin edin...
*** Sonra da bu kadının cesedini dereyatağının kenarına atmıştı ve ondan geride kalanlar çok uzun süre öylece kalmıştı... Sonraları o kalıntılar oradan kaldırılacaktı...
*** Evlerdeki ve sokaklardaki cesetleri toplayarak bir kamyona yüklediklerini gördük. Fakat nereye götürüp gömdüler, bunu bilemiyoruz...
*** Bizim evimizden çok da uzak olmayan bir başka evin avlusuna üç kişi yanyana gömüldüydü... O evin kerpiç duvarı üstlerine yıkıldıydı... Şimdi orada yeni bir ev var... Ancak bu ev yapılırken o kalıntılar bulunup çıkarıldı mı yoksa hala oralarda bir yerde midirler, bunu da siz araştırınız...
*** Size gösterdiğim Eksomedoş çıkışındaki bu kuyuya da bazı “kayıplar”ın şiroyla gömüldüğünü duyduyduk... Çok büyük bir dolap kuyusuydu bu... aniden bu kuyu dolduruldu ve kapatıldı... Lütfen bu kuyuyu da araştırınız...
Bu okurumuza paylaştığı bu değerli bilgiler nedeniyle çok teşekkür ediyoruz... Konuyla ilgili olarak Kayıplar Komitesi yetkililerini de bilgilendirdik...
“Değirmenlik-Beyköy arasındaki evin karşısına bazı kayıplar gömüldüydü...”
Bir okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
*** Değirmenlik (Kitrea) ile Beyköy arasında bir evde bazı kadınlara tecavüz edildiydi, bunlar öldürülerek evin karşısındaki tarlaya gömüldüydü...
*** Bazı söylentilerde bu kadınların evin arkasına gömüldüğü de anlatılmaktaydı...
*** Ancak Değirmenlik ile Beyköy arasında seyahat edenler, uzunca bir süre bu kadınların cesetlerini bir ohtonun üstünde görmüşlerdi, evin karşısındaki tarlanın içinde... Ve oldukları yere, ohtoya gömüldükleri duyulmuştu o zamanlar...
*** Kayıplar Komitesi’ne bu yeri siz de gösterdiydiniz, hatırlarım bunu yazdıydınız... Bu alanda kazı yapılıp da bulunamayınca bir okurunuz size yanlış ohtoyu kazdıklarını belirterek başka bir nokta gösterdiydi ve bunu yazıp Kayıplar Komitesi’ni de bilgilendirdiğinizi belirttiydiniz...
Bu okuruma paylaştığı bu bilgiler için çok teşekkür ediyorum.
Gerçekten de yaklaşık 10 yıl kadar önce Kayıplar Komitesi’ne yanlış ohtonun kazılmış olduğu yönünde bir okurumuzun anlattıklarını aktarmıştık ve bu sayfalarda da anlattıklarına yer vermiştik...
Bu okurumuzun anlattıklarını da tekrardan Kayıplar Komitesi yetkililerine aktardığımız zaman kendilerine bir şahidin sözkonusu “kayıp” kadınların evin karşısındaki tarlaya gömüldüğü yönünde bilgi verdiğini ve burasının kazılacak yerler listesine alındığını da öğrendik.
Tüm okurlarıma paylaştıkları değerli bilgiler nedeniyle çok teşekkür ediyorum...
*** 1974’te savaş esnasında Lefkoşa Genel Hastanesi’ne ağır yaralı olarak götürülen gazeteci Engin Konuksever’i ölüme terketmeyi düşünen hemşirelere karşı çıkan kalp mütehassısı Dr. Andreas Dimitriadis, “Ben Hipokrat yemini ettim, hastamın Türk mü, Rum mu olduğu farketmez” diyerek onu ameliyat etmiş ve hayatını kurtarmıştı...
İnsancıl bir hekim olan Dr. Dimitriadis, hayata veda etti...
İnsancıl bir hekim olduğunu ve Hipokrat yeminine sadık kaldığını 1974’te savaş esnasında kanıtlayan Dr. Andreas Dimitriadis, geçtiğimiz hafta içerisinde hayata veda etti...
1974’te savaş esnasında Lefkoşa Genel Hastanesi’ne ağır yaralı olarak götürülen gazeteci Engin Konuksever’i ölüme terketmeyi düşünen hemşirelere karşı çıkan kalp mütehassısı Dr. Andreas Dimitriadis, “Ben Hipokrat yemini ettim, hastamın Türk mü, Rum mu olduğu farketmez” diyerek onu ameliyat etmiş ve hayatını kurtarmıştı... Cyprus Mail’in haberini okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik:
*** Kıbrıs’ta kalp ameliyatlarında öncülük eden ve Hipokrat yeminine sadık kalan Dr. Andreas Dimitriadis, 93 yaşında hayata veda etti.
*** Dimitriadis 1974’te savaş esnasında Lefkoşa Genel Hastanesi’nde yaralıları tedavi etmesiyle de tanınmaktaydı. Tedavi edip hayatını kurtardıkları arasında Türkiye’den gazeteci Engin Konuksever de vardı... Seneler sonra bu gazeteci, hayatını kurtaran bu Kıbrıslırum hekimi bularak ona teşekkür edecekti...
*** Dr. Andreas Dimitriadis, 24 Haziran 1928 tarihinde Lefkoşa’da dünyaya gelmişti. 1962 yılı, Kıbrıs’ın tıbbi uzmanlıklarını tamamlayıp adaya dönen hekimlerin yeni bir çığır açtığı yıl olacaktı... 5 Haziran 1962 tarihinde Dr. Dimitriadis de Kıbrıs’ta ilk kalp ameliyatını başarıyla gerçekleştirerek Kıbrıs’ın tıp tarihinde bir ilk adımı atmış olacaktı...
*** Ameliyat ettiği kadın Gagobedriya (Kakopetria) köyünden 35 yaşlarında mitral kapak darlığı sorunu yaşayan bir kadındı. Bu öncü ameliyatta ona Yorgos Yakovidis ve Stavros Martudis yardım etmişti...
*** 1974’te savaş esnasında Dr. Dimitriadis, Lefkoşa Genel Hastanesi’nde savaşta yaralananları tedavi etmekteydi... Ancak en ünlü hastası da, Türkiye’den gazeteci Engin Konuksever olacaktı. Konuksever, Türk ordusunun operasyonlarını takip etmek üzere adaya gelmiş ve Lefkoşa’da ciddi biçimde yaralanarak 16 Ağustos 1974’te Kıbrıslırum Milli Muhafız Ordusu askerleri tarafından Lefkoşa Genel Hastanesi’ne götürülmüştü.
*** Lefkoşa’da çatışmaların kaosu içerisinde yaralanmış olanları tedavi etmekte olan hekimler, Konuksever’in kimliğinden habersizdi...
*** Türkiyeli gazeteci ağır yaralanmıştı ve ivedi olarak ameliyat edilmesi gerekiyordu...
*** Dimitriadis, o günle ilgili olarak, sonraları “Cerrahi bölümde belki de en zor gündü o gün” diye hatırlayacaktı bu günü... Ameliyat başarılı olmuş ve Konuksever de seyahat duruma gelecek kadar kuvvetlenince, Türkiye’ye dönmüştü. Yıllarca kendini ameliyat edip hayatını kurtaran hekimi aramıştı ve sonuçta bir Kıbrıslıtürk hekimin yardımlarıyla onu bulmuştu. Konuksever ve Dr. Dimitriadis, sıcak bir buluşmayla 2009 yılında bir araya gelmişlerdi...
*** Konuksever, hastaneye götürüldüğü zaman hastanedeki hemşirelerin onu kanamadan ölmek üzere öylece bırakıp bırakmamayı tartıştıklarını duyduğunu anlatacaktı. O günlerde parlak mavi gözleriyle genç bir hekim olan Dimitriadis ortaya çıkmış ve hemşirelere kendisinin Hipokrat yemini ettiğini ve hastasının Türk mü, Rum mu olduğunun farketmeyeceğini söylemişti.
*** 1976 yılında Kıbrıslı yetkililer, Lefkoşa Genel Hastanesi’nde kalp cerrahisi bölümünü kapatmaya karar vermişlerdi... Düşkırıklığına uğrayan Dimitriadis, altı yıl sonra ABD’ye taşınacak ve orada on yıl kalacaktı...
*** Öncü ve sözünü esirgemeyen bir bilim insanı olan, güçlü bir kişiliğe sahip olan Dr. Dimitriadis, eşi Aleka’yı, iki evladını ve üç torununu geride bırakıyor...
Dr. Dimitriadis ve Engin Konuksever...
(CYPRUS MAIL’in 28.10.2021 tarihli haberini derleyip özetle Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).