1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. 'Don'umuza sahip çıkmak!..
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

'Don'umuza sahip çıkmak!..

A+A-

 

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası'nın "don eylemi"ni eleştirmiştim.
Epeyi geri dönüş oldu.
Çok önemli sayıda okur - ki pek çok öğretmen dostum dahil- görüşlerime katıldı, kimileri de bu eleştiriyi bir "savunma" gibi algıladı ya da kendi penceresinden baktı, haklılığında ısrar etti.
Eleştirimin temel sebeplerini bu kez madde madde yinelemek isterim.
• Böylesi eylemler rejimin elini zayıflatmaz, tam aksine güçlendirir.
• Sendikal ve örgütlü mücadele, bu 'düzey'deki eylemler ile zemin kaybeder, demokratik geleceğimiz için bu bir tehlikelidir.
•  Son 10 seneye damgasını vuran böylesi eylemler hayatı iyileştirmemiş, sonuç üretmemiş, ülke daha iyiye gitmemiş, tam aksine Kıbrıslı Türkler'in toplumsal varlığından 'eksilmeye' devam etmiştir.
• Eylemlerin 'düzeyini' düşürmek CTP - DP'ye ( ya da hükümette varsa UBP'ye ) veya AKP'ye değil, tam aksine 'sendikal mücadele'ye yönelik güvensizlik yaratır. ( KTÖS'e de değil, sendikal mücadelenin geneline)

***

Peki, eleştirilerime karşı çıkanların görüşleri nelerdi, ona da bakarak yine fikrimizi söyleyelim
• "Hükümette CTP değil UBP olsaydı alkışlar, destek verirdin!.."
En kolay 'geri püskürtme' yöntemi bu, alıştım doğrusu.
"Siyasi olarak etiketle, iliştir, kurtul" formülü diyorum buna.
Ve böylece hiçbir siyasi partiyle ismini yan yana getirmeyenler "özel bir statü"ye kavuşuyor.
Her dönem "partilerin" adı değişmiş "eş" sloganlarla "muhalif" mücadele de kotarılmış oluyor, böyleleri için...
"Hükümette UBP olsa tavrım değişirdi" demek kolay da, somut örnek ne var mesela?
Lafı ortaya atmak kolay çünkü!..
Mesela UBP döneminde 'eşekle Meclis'e giden vekil'e yönelik tavrım var aklımda kalan...

***

Bir diğer karşı argüman "kimileri rejime karşı direnirken, kimileri de işbirlikçilik yapacak..."
Çıkış noktası da 'eylem tercihi' ile bütünleşmiş zaten: "Verecek bir tek donumuz kaldı!.."
Buradan yürüyelim şimdi...
Öncelikle 'verecek bir tek donumuz' kaldı söylemi, kulağa 'dramatik' gelse de 'bireysel' görüntüde 'gerçekle' örtüşmediği için sırıtıyor.
Eylemcilerin kişisel gelirleri ya da mal varlıklarını samimiyetle alt alta yazsanız ve toplasanız göreceksiniz ki "don fabrikası" kurmaya yetecek.
Peki mesele 'bireysel' mi ?
Elbette değil, mesele de mücadele de "toplumsal'!..
Ama 'kişiler'in sahip olduğu servet artarken 'toplumsal' bir 'eksilme' yaşanıyorsa, bunu da düşünmek gerekiyor.
Üstelik gerçek 'dar gelirliler' giderek daha da sessizleşirken...

***

O halde biraz daha samimiyetle şu soruları yanıtlamak gerekiyor!..
Ne gitmiş elimizden?
Örneğin Ercan Havaalanı!..
Nereye dönüşmüş peki?
13'üncü maaşa!..
Peki olmuş mu reddeden?
KIB-TEK elden gitmesin diye "zararına enerji satmak"tan vazgeçtiği, yani "fiyat artışı"na gittiği zaman kim olmuş bağıran, rejim karşıtları mı 'etiketli' partililer mi?
"Sosyal devlet"i mi kaybettik, öyle de kendi elimizle ilk özelleştirdiğimiz eğitim, sağlık olmadı mı yani ?
DAÜ'nün koleji satılırken, daha eylemler bitmeden kimi çocuğunu okula kayıt yaptırmak, kimileri de eğitimci kadrosunda yer almak için sıraya girmedi mi?
'İlahiyat'a karşı çıkarken ardından görevlendirmeleri birlikte yapmadık mı?
"Müdür-Müsteşar-Bürokrat" düzenini böylesine severken, bu insanlar ya dostlarımız ya da üyelerimiz, meslektaşlarımız çıkmadı mı?

***

Evet, Kıbrıslı Türkler'in "toplumsal geleceği" tehdit altındadır.
Bu tehdidin bir sebebi hem deniz ötesi müdahalelere hem de içteki 'popülizme' boyun eğen siyaset kurumuysa, bir diğer sebebi de "yapısal sıkıntıları" ve "ürettiğimiz değerle karşılanamayacak talepkar" hallerimizi değerlendirmeyen sivil toplumdur, örgütlerdir, bireylerdir.
Her ay, devlet kasasından çıkan her bir ödemenin en az yüzde 40'ı bir başka devletten gelmektedir.
Özeleştiriyi hep başkasından beklemek, suçu hep ötekinin boynuna asmak ve "biz"i sorumluluktan arındırmak 'KKTC' fotoğrafı ile karşımıza çıkmaktadır.

***

Gelelim rejim karşıtlığına!..
Eğer bunun ispatı 'don sallamak' kadar basitse, merak etmeyiniz, herkesin sallayacak bir donu vardır.
Daha 'zor'unu denesek diyorum, önce şapkalarımızı önümüze indirerek.
Aslında 'rejim'e baş kaldırıyoruz derken, böylesi bir 'düzey'le rejimin elini güçlendirmeyerek.

Bu yazı toplam 2986 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar