“Dönüş Yolu”
11. Aydıncık Yat Rallisi-4
Girne’den Mersin İline bağlı Aydıncık ilçesine 11 yıldır gerçekleştirilen Aydıncık Yat Rallisi’nin 3. Ve son gününde, dönüş yolunun hazırlıklarına başlıyoruz. Otelimizden bir minübüs aracıyla ayrıldığımızda saat sabahın 05’ini gösteriyordu. Buranın yerli balıkçılarının alışık olduğu ama bizlerin pek bilmediği bölgesel özellik taşıyan sert bir hava, liman içinden dışarıya doğru esmekteydi. Limana vardığımızda, bizden önce gelen tekne kaptanları ve mürettebatları gün ışımaya başlarken dönüş yolunun hazırlık telaşı da kendini göstermeye başlıyordu yavaş yavaş. Rüzgar çok sert esmesine rağmen, limandan saatinde ayrılmamız gerekiyordu. Hazırlıklarını tamamlayan tekneler tek tek limandan ayrılmaya başlayan teknelerden ilki; “Poseidon” oluyor. Ardından Alesta G teknesi de yol akoyuluyor.
Filonun motorlu teknelerinden olan “Jetsu” teknesinin Kaptanı İbrahim Bıyıklı ise, dalgadan ve sert rüzgardan korunabilmesi için, motoryat FAMILY JEWEL teknesinin dümen suyunda takip etmek için Kaptan Yüksel Paralik’le birlikte, yolculuklarına başlamaları planlanıyor. Sert rüzgar git gide hız kazanırken, bu durumda limandan ayrılış için bazı kaptanlar tarafından çıkış için biraz beklenilmesi düşünülüyor.
Bölge balıkçılarının söylediğine göre bu sert hava öğle saatlerine kadar sürebilmekteymiş. Fakat bizlerin sabah saat 6 gibi yola çıkmamız gerekiyordu. Bu durumda Limandan ayrılışı gerçekleştiren tekneler ise liman dışındaki hava durumunu bizlere rapor ettikten sonra bir karar verilmesi gerekmekteydi. Tüm bu bekleyişler sürerken limandan ayrılan üçüncü tekne ise “Derin Deniz” oluyordu. “Derin Deniz”in yolu bizimkinden daha uzun çünkü rotası Karpaz Marina idi. “Daste” isimli teknemiz içerisinde bizler de hazırlıklarımızı yaparken, dağdan denize doğru esen sert rüzgarın, liman içerisinde de etkili olduğunu fark ediyor insan. Rüzgar hızı yaklaşık 25-30 knot (mil) olduğu tahmin edilmektedir. Son hazırlıklarımız sürerken birden limana geri dönüş yapan bir teknemizi fark ediyoruz. Bu; limandan ilk ayrılan tekne “Poseidon” idi. Liman dışında karşılaştığı sert rüzgardan dolayı limana geri dönüş yapmak zorunda olduğunu düşünüyoruz. Liman içerisinde başgösteren akıntı tekneyi sürüklerken, cenova yelkeninin durumu ise, liman dışındaki rüzgarın sertliğiyle ilgili mesaj verir nitelikteydi. “Poseidon” teknesinin Kaptanı Ersoy Gecer, gayet sakin ve kendinden emin bir şekilde teknesini kontrol altında tutmaya başlıyor. Denizde “panik” yapmanın, denizcinin en büyük düşmanı olduğunu, insan bu anlarda anlıyor. Aynı şekilde limana geri dönüşü telsiz konuşmalarından, Alesta G’nin de yapacağını anlıyoruz. Ve gözümüzü liman girşine doğru çevirdiğimizde, Alesta G’nin de bu sert hava karşısında limana geri dönüşü gerçekleştirdiğini görüyoruz. Limandan ilk demir alanlardan biri olan “Derin Deniz” teknesinden, telsizle alınan bilgi ışığında, sert havanın 3-4 mil açıklarda biraz hafiflediği yönünde olduğuydu. Böylece tüm tekneler, 3-4 millik çalkantı ve sert rüzgarı göze alarak, limandan ayrılışlarını gerçekleştirmeye başlıyor. Bizler de palamarları çözmeye başlayıp, demir almaya hazırlanıyoruz. Karayla bağlantımızı kesecek olan pasarellayı kaldırma vakti geldi. Hazırlığını tamamlayan Waterliliy teknesi de limandan ayrılmaya başlıyor. Ve demir alma sırası bize geliyor. Strumaçalar her zaman olduğu gibi, liman çıkşında kabin içerisine alınıyor.
“Sert Rüzgar”
Limandan çıkışımızla birlikte sert rüzgarı daha bir tatmaya başlıyoruz. Kaptanımız Ünal Dede, çipamızdaki bir sıkışmayı tamir etmek için teknenin baştarafına geçince, Daste’yi sevk ve idare etme görevi de bana geçmiş oldu. Bizden önce çıkan tekneler, çalkantılı deniz ve sert rüzgar eşliğinde mücadelelerini vermeye başlamışlar bile. Bu arada Ünal kaptanımız da sıkışan çipa zincirini açmayı başarıyor ve “selametle!...” diyerek yolculuğumuza başlıyoruz.
Motor yardımıyla limandan ayrılışımızı gerçekleştirip, bir müddet bu şekilde kıyıdan açılmaya başlıyoruz. Rüzgar pupamızdan eserken, kaldırdığı dalgalar da bize sürf yaptırmakta. 25-30 knot rüzgar seyri, özellikle yelkenciliğe gönül vermiş olanlar için bence çok iyi bir deneyim olmaktadır. Bir yandan rüzgarı en iyi şekilde yelkenimizde tutmaya çalışırken, diğer yandan da çok küçük hareketlerle 2 metreye yaklaşan dalgaların üzerinde teknemizi çok sallamadan yol aldırıyoruz.
İki günümüzü geçiridiğimiz şirin ilçe Aydıncık yavaş yavaş ardımızda kalmaya başlıyor. Ünal kaptanımız, sert rüzgardan dolayı güvenliği üst düzeyde tutarak, havuzlukta bulunanları koruma altına alıyor. Dönüş yolculuğumuzda teknemiz’in büyüklüğünden dolayı daha güvenli olacağını düşünen Alesta G’nin 3 mürettebatı da bizlere katılıyor. Bir yandan Aydıncık ilçesinin dağları hayal meyal görülmeye devam ederken, Beşparmak sıradağları da yol aldıkça daha bir net görülmeye başlıyor. Sert rüzgar ise kendini, yelken seyri için güzel bir havaya bırakmıştı. Açık denizde seyrederken, bazan yunuslarla birlikte yol alır, bazan da büyük yük gemileriyle karşılaşırken insan, nedendir bilinmez ama garip bir sevinç duyumsar yüreğinde.
Aydıncık gidişinde Daste teknesi olarak balık yakalama konusunda şansızdık. Ama dönüş yolunda bir anlamda şeytanın bacağını kırdık ve bir orkinos, oltaya takılmış oldu. Balığı tekneye alabilmek için bir yandan da balık kancası hazır duruma getiriliyor. Yaklaşık 10 kiloluk bir Orkinos, teknemize alınıyor. Böylece Daste teknesi olarak ilk balığımızı da yakalayıp, oltamızı yerine koyuyoruz.
Bu arada arkamızda seyir halinde olan “Djeen” teknesinde bir sorun yaşandığını, telsiz konuşmalarından anlıyoruz. “Djeen” teknesine en yakın teknelerden birisi de bizim tekne olduğundan, yardıma ihtiyacı olup olmadığını soruyoruz: “ÜNAL: cin cin cin, daste tamam...Daste tamam..hocam çarmıh telinin koptuğu tarafa halat aldınız mı, mandarla sabitlediniz mi tamam...evet gereği yapılmıştır tamam..hatırtlatmak istedim, bir isteğiniz varsa yavaşlayıp bekleyebiliriz tamam. ..teşekkür ediyorum tamam..1-6...” Ünal kaptan bize dönüp olayı özetliyor: “ Şimdi arkamızdaki siyah bir tekne var DJeen teknesi, bu ana direğimizi yan taraflardan sabitleyen çarmıh tellerinin biri koptu, tabi bu koptuğu için de bir balanssızlık var direkte çünkü bir tarafında tel yok, tel olmadığı için de yelken basamıyorlar, bu yüzden daha anistabil bir durumda daha fazla yalpalayarak yola devam etmek durumundadırlar. Doğal olarak bizim gibi yelkenleri de basamadıkları için yelkenin avantajını kullanamıyorlar. Biz de uyarılarımızı ve önerilerimizi yaptık yavaşladık hep birlikte gidiyoruz.”
Djeen teknesi sancak tarafımızda seyrine motor gücüyle devam ederken, filo şeklinde bu tür yarışların avantajlarını ise Ünal kaptan şöyle dile getiriyor: “Filo şeklinde yani filotira şeklinde 5-6 teknenin birlikte gitmesinin amacı, yelken yapan dostlarımıza güven hissi vermek, onların herhangi bir problemlerine de birlikte çözümler bulabilmek için çok güvenli ve sağlıklı bir seyir şeklidir”.
Ve sonunda girne üzerinde yer alan Beşparmak sıradağları çok net bir şekilde görmeye başlıyoruz. Denizde “solugan” denilen kaba dalgalarn üzerinde, yelken seyrimize devam ediyoruz. Sancak tarafımızda yer alan ve teknik bir sorun yaşayan D-Jeen teknesi motor gücüyle seyrini Girne sahillerine kadar taşıyor. 11. Aydıncık Yat Rallisi’nin son etkinliğine geçmeden önce, Girne Delta Marina’ya girilerek giriş işlemleri tamamlanmış, ardından 19 Temmuzu 20 Temmuz’u bağlayan gece, Yavuz Çıkarma Plajına demir atıldı. Gün doğumuyla birlikte 20 Temmuz etkinliklerinin başlangıcı olarak bilinen, Yavuz Çıkrma Plajı’nda etkinliklerin başlangıcı yapılıyor. Aydıncıktan yelkenli filo tarafından getirilen Türk Bayrağı ise, göndere çekilmek üzere, öncelikle her tekneden birer temsilci lastik botla karaya çıkıyor. Ardından filoda yer alan en küçük yaşa sahip mürettebat, Aydıncık’tan getirilen Türk Bayrağını yetkililere teslim ediyor.
Böylece adına Aydıncık Yat Rallisi denilen ama aslında deniz ve yelkencilik tutkusunu yüreklerinde hisseden bir avuç denizcinin, hep birlikte, dostluk, sevgi ve saygı içerisinde paylaştıkları bir dünyanın izdüşümleri oluyor bu seyir.