1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume
Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume

Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume

Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume

A+A-


Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi olan Solmaz Zelyüt, daha çok Spinoza üzerine yaptığı araştırmalar ile bilimekte. Spinoza üzerine yazdığı kitap dışında adalet kavramını sorguladığı İki Adalet Arasında kitabında adalet kavramının ve iyinin ne olduğu sorularının cevaplarını arayan Zelyüt’ün yayınları arasında Didem Madak’ı Okumak adında bir derleme kitabı bulunmaktadır.

Çağdaş felsefe denildiğinde Descartes ile başlayan “sıçrama,” daha sonra, özellikle Britanya’da emprisizm (gözlemcilik) akımının doğuşuna vesile olmuştur. Her ne kadar Descartes’tan farklı olsa da, emprisizm akımının etkileri, sonraları hukuk ve siyaset felsefesi ile yetinmemiş, başlı başına bir alan haline dönüşmüştür. Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume, Britanya’dan çıkan bu dört filozofun bir yandan felsefelerinin ne olduğunu, temellerini, nasıl ortaya çıktıklarını, yaşam öyküleri ile olan ilişkilerini anlatırken, öte yandan ,se bu önemli dört filozofun açtıkları yolun günümüze yansımalarının nasıl olduğunu aktarıyor okuyucularına.

Adından da anlaşılacağı üzere, kitap dört ana bölümden oluşuyor: Thomas Hobbes’un anlatıldığı birinci bölümde, Hobbes’un politika ve felsefeye yaptığı katkılar, içinde bulunduğu dönem panoraması anlatılıyor.hobbes’un düşünceleri ile yaşadığı hayat arasındaki ilişkiyi ifade ederken, okuyucu, Hobbes’un hayatında var olan bazı dönüm noktalarını öğrenme fırsatı yakalıyor. Daha sonra, Hobbes’un felsefe tarihinde yaptiği değişikliği anlatırken, aslında Hobbes ve Descartes arasındaki farklılıkları da öğrenme fırsatı buluyoruz. Hobbes’a göre bilgi nedir? Politika felsefesi ile arasında ne gibi bir ilişki vardır? Belki de en bilinen yapıtı olan Leviathan’daki politika felsefesinin çıktığı noktalar nelerdir? “Homo homini lupsp (insan insanın kurdudur)” derken ne denilmeye çalışılıyor? Hobbes’un sahip olduğu düşünce yapısıyla liberalizm arasında herhangi bir benzerlik var mıdır? Devlet nedir? Neden önemlidir? Hobbes’un anlatıldığı kısımda, bu ve buna benzer soruların cevapları verilmekte.

John Locke’un anlatıldığı kitabın ikinci bölümünü ise, ilk olarak empirisist olmanın ne demek olduğunun açıklanmasıyla başlıyor. Hemen sonrasında Locke’un kısa bir yaşam öyküsünü anlatan Zelyüt, ilerleyen bölümlerde ise Locke’un bilgi teorisinin anlatıldığı kısımda özellikle İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme adlı çalışmadan yola çıkarak, Locke’un felsefesinin temelleri belirtiliyor. Dil ve ifade etmenin imkânları ve bunun ideler ile olan ilişkisi, Locke’un felsefesinde önemli bir yer tutmakta. Bir empirisist olan Locke’a göre “Zihnin ve bilginin materyali, deneyimden temin edilir. Deneyim, zihnin materyali olan idelerin iki kaynağını verir: Duyum ve düşünüm” (s. 58). Lakin, duyum ve düşünümden bahsederken, bunları ‘yalın ve karmaşık ideler’ olarak ikiye ayırdığını belirtiyor Zelyüt. Tüm idelerimizin deneyimden geldiğini (s. 60) göstermeye çalışırken, Zelyüt’ün de belirttiği gibi, bizzat Locke’un kendisi de bu konuyu eksiksiz bir şekilde açıklayabilmiş değildir. İdelerden yola çıkarak bilginin nasıl derecelendiği ve bunların ahlâk ve politika felsefelerine nasıl yansıdığı, son derece anlaşılır bir dil ile aktarılmakta.

Üçüncü bölüm ise George Berkeley’den bahsediyor. Var olmanın algılanmış olan (esse est percipi) olduğu fikrinden hareket eden Berkeley, b,r yandan hakikati sorgularken, diğer yandan ise bir din adamı olmasından ötürü, yaptığı sorgulamada dinin varlığını da felsefesine eklemeyi ihmal etmez. Bilimsel düşüncedeki kesinlik fikrine karşı çıkan Berkeley, sadece duyumlanan niteliklerin var olduğunu iddia ederken akla şu soru geliyor: Neden duyumlarımızın kendisi ve bunları dile getiren dilin her ikisi değil de, ampirik olan “gerçek” oluyor? Berkeley şöyle diyor: “Duyularla ideler algılanır ve hiçbir ide, tasarım, zihinden başka bir yerde var olamaz” (89).

Dört adalının sonuncusu olan David Hume ise, Zelyüt’ün tabiriyle, emprisizme en açık ve en katı formu veren filozoftur. İnsan doğasını fizik bilimi yöntemleriyle incelemek isteyen Hume (s. 92), empirisizmden başlayıp, vardiği şüphecilikle, neredeyse herşeyi sorgulayan ve bir noktada da tıkayan bir noktaya ulaştığı, ‘bilgi teorisi,’ ‘idelerin birliği ve çağrışımı,’ ‘dışımızda ne vardır veya bize dışsal olarak var olan nedir?,’ ‘sebat ve tutarlılık’ başlıkları altında sadece Hume’un felsefesini değil, aynı zamanda Thomas Hobbes ile başlayan emprisizm,n nereden nerey geldiğini göstermesi bakımından ayrıca bir önem taşımakta.

Sonuç olarak, Britanya, ya da Anglo-Sakson felsefesinin temel taşları sayılabilecek dört ismin temel düşüncelerini, yaşam öyküleri ile birlikte aktaran Zelyüt’ün kitabı, aydınlanma ya da Birtanya felsefesine giriş yapmak isteyenler için kolay okunabilir olan ama “basit” olmayan, bilgilendirici bir çalışma.

Solmaz Zelyüt. Dört Adalı: Hobbes-Locke-Berkeley-Hume. İstanbul: Doğu Batı, 2010.

Bu haber toplam 7755 defa okunmuştur
Gaile 380. Sayısı

Gaile 380. Sayısı