1. YAZARLAR

  2. Asım Akansoy

  3. Dost acı söyler
Asım Akansoy

Asım Akansoy

SİYASET MEYDANI

Dost acı söyler

A+A-

İçinde bulunduğumuz hal-i pür melal yani acıklı durumun eşsiz örneği, Vicdani red tartışmalarında ortaya çıktı. Çok eğlendik. Yapılan konuşmalardaki büyük savrulmalar arasında neler söylenmedi ki? Sesler yükseldi, efendiler hep bir ağızdan yandık bittik kül olduk diye feryat figan. 

Bizim sağcıların en tarihi çelişkisi ne olduklarını ve ne istediklerini bilememek. Bu durum “deniz” bitti biteli böyle. Bir yandan devlet deyip söze başlıyorlar ama iş kabileye kadar varıyor. Zırnık umurları değil. Ayrı bağımsız devlet falan istedikleri de yok. Demokrasiymiş, insan haklarıymış, eşitlik, özgürlükmüş…onlar için tümü inanın anlamsız…

Bütün dertleri statükonun devamı. Bu düzen bu şekilde devam etsin, bu asalak yapı sürsün istiyorlar. Statüko bu şekilde devam ettiği ölçüde, çözüme de hazırlar. Zaten şimdi bütün dert bu; biz de çözüm isteriz diye başlayıp, “ama” ile devam eden cümle sonuçta varolan durumun “aynen” korunması kaydıyla bir çözüme gidiyor. 

Hani ben de şaka ile karışık, “siz, kuzey bizim, güney ve doğal gaza da ortak olalım diyorsunuz” diye takılıyorum. Hayal dünyasındalar. 

* * *

Vicdani red tartışmaları sırasında Kıbrıs’ın “ateşkes koşullarında” olduğu itirafının, siyaset yakıtı her gün tükenen sağın sözcülerinden gelmesi önemli. Ateşkes demek her an savaş çıkabilir demek, ateşkes demek var olan durum sürdürülemez demek, geçicilik demek, ateşkes demek durum olağanüstü durum, normalleşmeme demek. 

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 6 Temmuz 2018 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne, Kıbrıs’taki BM Barış Gücü UNFICYP ile ilgili bir rapor sundu ve burada UNFICYP’in görev süresinin 31 Ocak 2019’a kadar uzatılmasının önermişti. Rapordaki bilgileri hatırlayacak olursak: 

180 kilometrelik ara bölgenin her iki tarafında Türk ve Rum askeri güçleri karşılıklı olarak konumlanmış durumdadır. Toplamda yaklaşık 2000 silahlı asker, belli bölgelerde aralarında 4 metreye kadar inen mesafelerde nöbet bekliyor. Adanın geriye kalanında bulunan on binlerce Türk, Yunan, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum asker, Kıbrıs’ı dünyanın en militarize – yani en yoğun asker ve silaha sahip yerlerinden biri yapıyor. BM tarafından çizilmiş iki ateşkes hattı, Türk ve Rum taraflarınca resmi olarak tanınmıyor ve her iki tarafın güçleri de asker konumlandırarak ara bölgeyi sürekli olarak ihlal ediyor. Daha önceki yıllarda azalma seyrine girmiş olan askeri gerginliklerin, raporun kapsadığı 19 Aralık 2017 - 20 Haziran 2018 tarihleri arasında yeniden artmış olması da dikkat çekiyor. Raporda, altı ayda toplam 207 askeri ihlalin yaşandığı belirtiliyor. Askeri ihlallerin çoğu, her iki tarafça ara bölge ihlallerini ve nöbet noktalarında gerekenden fazla asker bulundurmayı içeriyor. Bu sayı bir önceki yıl 184 idi. Rapordaki dikkat çekici noktalardan biri, bugüne kadar ilk defa nöbet noktalarında ağır silahların tespit edilmiş olması. Rapora göre, Kıbrıs Rum ordusunun nöbet noktalarında, aralarında havan topları, roket güdümlü el bombaları ve M-60 makineli tüfeklerin de bulunduğu izinsiz ağır silahlar var. Altı çizilen bir diğer endişe, askeri pozisyonların güçlendirilmesi girişimleri… Ayrıca, son aylarda her iki taraf da, UNFICYP’i haberdar etmeksizin, ve diğer tarafın görüş alanı içerisinde askeri eğitimler yapıyor. UNFICYP bunları ciddi ihlal olarak kayda geçiriyor. UNFICYP verilerine göre, Kıbrıs’ta halen 1.7 milyon metrekareyi kapsayan mayın açısından riskli 47 bölge var. Ara bölge içerisindeki dört mayın tarlası riskli bölgelerin yüzde 42’sini oluşturuyor. Bunların üçü Kıbrıs Rum tarafına, biri Kıbrıs Türk tarafına ait. Raporda, bu dört mayın tarlasının temizlenmesi konusunda taraflar arasında anlaşmazlık bulunduğu belirtiliyor. Kıbrıs Türk tarafı, dört bölgenin bir paket şeklinde temizlenmesini kabul edebileceğini belirtirken, Kıbrıs Rum tarafı, tehdit algısına karşı bu üç mayın tarlasına ihtiyacı olduğu konusunda ısrarlı. Karşıt askeri güçler, tarafların polis güçleri ve sivil otoriteleri birbirleri ile direk iletişim kurmadığından, iki taraf arasındaki iletişimi UNFICYP sağlıyor. Genel Sekreter raporunda, taraflara, aralarındaki anlaşmazlıkları doğrudan birbirleri ile temas ederek çözme çağrısında bulunuyor. Böylece ara bölge ve çevresinde gerginliğe neden olabilecek günlük olayları UNFICYP’e gerek duymadan çözebilmeleri amaçlanıyor. …

5 Ekim 2018 tarihli “Savaş koşullarında bir ülke, resmi ateşkes anlaşması dahi yok” yazısında da vurguladığı üzere Esra Aygın, “BM Genel Sekreteri’nin UNFICYP raporunun bizlere, Kıbrıs’ın, aslında resmi bir ateşkes anlaşmasına bile sahip olmayan, karşıt güçlerin sürekli olarak birbirlerine karşı avantaj sağlamak için ihlallerde bulunarak burun buruna nöbet beklediği savaş koşullarındaki bir ülke olduğunu hatırlatıyor.”   

Malum, Birleşmiş Milletler Kıbrıs Barış Gücü (UNFICYP), Kıbrıslı Rumlar ve Türkler arasındaki çatışmanın tekrarlanmasını önlemek, hukuk ve düzenin yeniden sağlanması ve korunmasına, normal şartlara dönülmesine katkıda bulunmak için 1964 yılında kuruldu.

Bugün, BM Genel Sekreterinin, karşılıklı sorunları görüşüp, günlük sorunları çözün çağrısı yanında ABD’nin “büyük” Başkanının sözde tasarruf tedbirlerini referans alarak yaptığı değerlendirmeyi, büyük bir açılım sanıp bunun üzerinden siyaset yapılabilir mi? 

UNFICYP konusunun enstrümantalize edilerek siyaset yapılmaya çalışılması endişe vericidir, ateşle oynamaktır. Kıbrıs Türk tarafının bu yöndeki girişimlerini, söylemlerini açıkça tehlikeli buluyorum.

Dert, caydırıcı/yaratıcı/dengeleri sarsıcı siyaset ise, bunu sivil ve ekonomik çalışmalarla kendi gücünüzü artırarak yaparsınız, daha çok çalışarak. Daha çok diplomasi ile. Daha çok kamu diplomasisi ile. Dünya önünüzde: Buyurun bunun muhasebesini yapalım. 

Yoksa, hiçkimse toplumların sinir uçları ile oynayarak, güç kullanarak, korkutarak bu adada güven tesis edemez. Hak elde edemez. Başarı sağlayamaz. 

Bu siyaseti sürdürseniz diğer tarafın kuzeye gelecek turistleri geri göndermesinden şikayet edip, nefes aldırmıyorlar demeyeceksiniz. 

Marifet, barış siyasetimiz ile, Anastasiadis’i gerek kendi kamuoyu gerekse dünya kamuoyu ve devletleri önünde zorlayabilmektir. Bu konuda ne yapıyoruz? 

* * *

Böyle barış siyaseti olamaz. Bu tavır ayrılıkçılık üretir. Ayrılmaya zemin yaratma girişimine katkı yapar. 

Dost acı söyler.

 

Bu yazı toplam 2339 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar