Dosyalar yeniden açılsın artık!
Sedat Peker, birinci videosunda Kutlu Adalı cinayetini de anlatacağını söylemişti. 7. videosunda konuyla ilgili bazı iddialarda bulundu. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve Emniyete bağlı Özel Harekâtın başı Korkut Eken’den söz etti. Eken’in kendisinden Kutlu Adalı’nın ‘yok edilmesiyle’ ilgili yardım istediğini, Ada’ya bunun için adam (kendi kardeşini) gönderdiğini ancak Kutlu Adalı’nın Ağar ve Eken’in başka bağlantıları tarafından öldürüldüğünü öne sürdü.
Kıbrıs’la ilgili başka şeylerden de söz etti Sedat Peker… Bunların ayrıntılarını diğer sayfalarımızda, sosyal medyada okuyabilecek veya izleyebileceksiniz.
Sonuçta 1996’nın 6 Temmuz’unda evinin önünde katledilen Yenidüzen yazarımız Kutlu Adalı’nın 25 yıldır faili meçhul olarak söz ettiğimiz katilleriyle ilgili şimdi bazı iddialar var. Daha önce de bazı şeyler konuşuluyordu ancak şimdi bir suç örgütü liderinin iddiaları olsa da konuyla ilgili isim veriliyor… “Biz yapacaktık ama başkaları yaptı” diyor ancak yaptıranların aynı kişi/kişiler olduğunu anlatıyor.
Her yıl Kutlu Adalı’nın mezarı başında toplanıyor ve ‘faili meçhul’ katillerinin bulunmasını istiyoruz.
Bir zamanlar işbirliği yapmış suç örgütü lideri ve o zamanki derin devletin isimleri arasında şimdilerde bir hesaplaşma oluştuğunda başka işlerde olduğu gibi Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili de isimler veriliyor.
Peker’in bu açıklamalarından sonra Türkiye’de Muğla’da Sedat Peker’in kardeşinin gözaltına alındığı açıklanıyor.
Gerçi bugüne kadar Türkiye’de şu anda önemli yerlerde olan isimlerin de bazı kirli ilişkiler içinde oldukları açıklandı ama bir tek Peker’in kardeşinin gözaltına alınması da başka tuhaf ilişkilerin varlığını kafalarda yorumlatıyor…
Bunlar tabii ki Türkiye’nin kendi iç meseleleri ama burası için Adalı cinayetiyle ilgili dosyaların yeniden açılmasında yarar var.
Herhangi bir konuyla ilgili “Savcılık neden müdahil olmuyor?” diye sorulduğunda Savcılığın daima “bize müracaat edilmesi gerekir” gibi bir yaklaşımı olurdu. Şimdi farklı kesimlerden çağrılar var; Dosyaların yeniden açılması isteniyor… Bunu da yazılı istiyorsa Savcılık, herhalde yazılı da verilir ve talep edilir.
Ancak burada yine çağrıların içinde olduğu gibi Cumhurbaşkanı Tatar ve Başbakan Saner’in de bu konuda mutlaka ki girişimleri olması gerekir.
Sonuçta Başsavcılık Kurumu, devletin avukatlığını yapıyor ki, Başsavcılık bu yüzden amirlerinin emirlerini beklemek durumunda da olabilir.
Ortada çok ciddi iddialar var.
Tarihler, kanıtlar veriliyor, isimler açıklanıyor… Bunlar da işin merkezindeki bir kişi tarafından açıklanıyor… Cinayeti kendilerinin işlemediğini ama başkalarına kimlerin yaptırdığını isim vererek videoda anlatıyor…
Evet, bir suç örgütü lideri… Bir mafya patronu ama bu işleri de en iyi bileceklerin başında gelenlerden…. Zaten kendisi söylüyor, bazı şeyler iddia ediyor, isimler veriyor… Bu adamın itiraflarının en önemli kanıtlardan sayılması gerekmez mi? Dosyaların yeniden açılması için başka ne istenebilir ki!
Bir 6 Temmuz’da daha Adalı’nın mezarı başında “faili meçhuller bulunsun” talebiyle mezara karanfil bırakmanın garipliğini yaşamaya devam etmek istemiyorum…
Karanfiller atalım yine ama isim olarak olmasa da, kimlerin yaptırdığını tahmin ettiğimiz ama hep “faili meçhul” olarak telaffuz etmek durumunda kaldığımız katillerin ortaya çıkması en başta Adalı ailesinin ve herkesin en büyük temennisi.
Ekmeğimiz umut…
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Kıbrıs sorunuyla ilgili boş durmuyor… Yine güney basınından öğreniyoruz olan gelişmeleri çünkü güneyin sarayı anlaşılıyor ki basına bilgi veriyor, Kıbrıs sorunuyla ilgili bazı gelişmeleri aktarıyor…
Bizim tarafta özellikle Kıbrıs sorunuyla ilgili sarayımızdan bilgi almak (bilgi varsa eğer) mümkün değil.
Güneydeki gazeteler, Guterres’in görüşmelere yardımcı olacak farklı senaryolar üzerinde çalıştığını yazdılar ve Haziran’da olası üçlü görüşmenin sonrasında Temmuz’da da gayri resmi konferans düzenlenebileceği haberini duyuruyorlar.
Bunun olabilmesi için de özellikle Almanya’nın Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalıştığı ve Kıbrıs’la ilgili gelişmeler olmadan mültecilerle ilgili ödeneklerin ve başka şeylerin de alınamayacağının iletildiğini duyuruyor güneydeki basın…
Recep Tayyip Erdoğan’ın bugünlerde hem iç hem de dış politikada zorlanacağı görülebiliyor…
Ekonominin çok kötü olması, TL’nin erimesi, artan işsizlik, pandeminin olumsuz etkileri, AKP’nin ve Erdoğan’ın oylarının da erimesini getirirken belki de Kıbrıs’ta atılabilecek adımlar bir nebze olsun iktidarı rahatlatabilir.
Tam tersi de olabilir; Yani olumsuz gidişin durdurulabilmesi için Kıbrıs sorunu milliyetçi ve şoven bir kafa yapısıyla ele alınır her zaman olduğu gibi ve “Eyy AB, eyy ABD, eyyy BM” diyerek oylarının yine AKP’de toplanması amaçlanabilir.
Ancak bu politikanın ülkenin ekonomi ve özgürlükler bakımından en kötü dönemini yaşadığı bir zamanda başarılı olabileceğini düşünemiyorum.
Belki de düşünmek istemiyorum, dolayısıyla eğer güney basınının aktardığı gibi BM’de farklı çalışmalar yapılıyorsa ve bu çalışma önemli aktörler tarafından destek buluyorsa Kıbrıs sorununun çözümü yolunda yine bir umut var demektir.
Biz umutla yaşamaya devam edelim!