1. YAZARLAR

  2. Ödül Muhtaroğlu

  3. Döviz kurlarının son dönemdeki inişli çıkışlı seyrinin nedenleri
Ödül Muhtaroğlu

Ödül Muhtaroğlu

Döviz kurlarının son dönemdeki inişli çıkışlı seyrinin nedenleri

A+A-

Türkiye’de enflasyon rakamlarının yeteri kadar düşmemesi ve mevduat faizinde beklenilen düzeye ulaşılmaması neticesinde, TL faizinde halen negatif reel getiri söz konusudur. Politika faizi ile enflasyon arasında, yaklaşık eksi yüzde 21 bir fark oluşmuş durumdadır.

Öte yandan, nisan ayından beri dengede giden döviz kurları, Temmuz ayı ile birlikte artmaya başlamıştı. İlk önce, uluslararası  bir bankanın, yatırımcılara daha önce yaptığı, Türkiye’ye yatırım yapılması tavsiyesini kaldırması da, kurlarda yükselişi tetiklemişti.

Ayrıca, Türkiye’de bazı Hükümet yetkililerinin, önümüzdeki dönemde yeniden  faiz indirimi olabileceğinden  bahsetmeye başlaması da kurları yükseltmeye başlamıştı.

Oysa, geçtiğimiz yıllarda da, enflasyonun nedeninin yüksek faiz olduğu söylenmiş ve faizler düşürülmesine rağmen, enflasyon düşmemiş, kurlar yükselmiş, Merkez Bankası rezervleri erimiş  ve kur korumalı mevduat sisteminden dolayı, Maliye ve Merkez Bankası da zarara uğramıştı. Umarım, bir daha böyle rasyonel olmayan politikalar izlenmez.

TL mevduat faizleri artmış olmasına rağmen, yüksek enflasyon nedeni ile, faizde reel getirinin negatif olması ve kurların yeniden yükselmesi endişesinden dolayı, mevduat sahiplerinin yeniden dövize kaymaları beklenebilir.

Önümüzdeki dönemde, enflasyonun da düşmesi ile, mevduat faizlerinin, bir miktar daha yukarıya çıkıp, enflasyon rakamlarının üzerine gelmesi halinde, kurlarda çok fazla artış olmayabilir, hatta düşüş de görülebilir.

Öte yandan, Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, geçtiğimiz cuma günü Türkiye’ nin notunu iki kademe artırdığını ve görünümün pozitifte olduğunu açıkladı. Böylelikle B3 olan not, B1 seviyesine gelmiş oldu.

Nitekim, piyasalar bu hafta başından itibaren bunu olumlu karşılamış, borsa yükselmiş ve TL değer kazanmaya başlamıştır.

Elbette, bu not artırımı önemlidir ve Türkiye’ ye yabancı kaynak girişini olumlu etkileyecektir. Ayrıca, ABD’de  Suriye ile barış görüşmelerinin yapılacağına dair haberlerin çıkması da, yabancı yatırımcı girişini artırabilecektir.

Merkez Bankası rezervlerinin, uzun zaman sonra artmaya başlayarak rekor düzeylere gelmesi, net rezervlerin eksiden artıya dönmesi de, yerli ve yabancı yatırımcılara güven vermektedir.

Geçtiğimiz gün de, TC Merkez Bankası'nın politika faizini(Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı) yüzde 50 olarak sabit tutması da, henüz daha ekonominin faiz indirimine bu dönemde hazır olmadığının göstergesidir.

Merkez Bankası; son 4 aydır politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit bırakıyor. Faiz indirimi konusu, muhtemelen sonbahar döneminde yine tartışılmaya başlayacaktır.

Umarım, bütün bu gelişmeler piyasaları olumlu etkilemeye devam eder, döviz kurları yükselişe geçmez ve dengeli bir seyir izlemeye devam eder.

Türkiye’deki siyasi gelişmeler de, ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Türkiye’nin Amerika, Batı Avrupa, İsrail ve komşularıyla ilişkileri de, ekonomik gelişmelerde önemli bir rol oynamaktadır.

Önümüzdeki dönemde, iç ve dış siyasette gerginlikler olmazsa, ekonomik gelişmeler de, bundan  olumlu etkilenebilecektir.

Dövizin artışı, başta elektrik,akaryakıt olmak üzere tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarını da yükselterek, ithalat yoğun bir ekonomisi olan KKTC de, enflasyon rakamlarını ve pahalılığı da artırıyor. Bu da, halkın  satın alma gücünün  azalması ve fakirleşmesi sonucu, tüketim harcamalarını da düşürmektedir.

Döviz kurlarında ve petrol fiyatlarında görülebilecek düşüşlere istinaden, başta akaryakıt, gaz ve  elektrik gibi temel maddelerde indirim yapılmasını halk ve sektörler beklemektedir.

Döviz ve petrol fiyatlarındaki artışlar, piyasaya hemen zam olarak yansıtılırken, indirimleri de görmek istiyoruz.Bugünlerde, döviz kurları ve petrol fiyatlarını göz önünde tutarsak, akaryakıtta indirim yapılması gerekmektedir.

Pahalılığı önlemek için, KKTC hükümeti tarafından alınacak tedbirler de çok önemlidir. Ancak, hiç tedbir alınmıyor. Ne yazık ki, Hükümet, gerekli önlemleri almayarak, normal bir vatandaş gibi yaşanılanları seyrediyor.

Hükümetin öncelikli görevi, kurultay hesapları değil, enflasyonla mücadele, ekonomik büyüme politikalarını hayata geçirmek ve halkın satın alma gücünü artırarak, fakirleşmesini önlemek olmalıdır.

Bu yazı toplam 1647 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar