1. YAZARLAR

  2. Ödül Muhtaroğlu

  3. DÖVİZDEKİ DÜŞÜŞ UZUN SÜRMEDİ
Ödül Muhtaroğlu

Ödül Muhtaroğlu

DÖVİZDEKİ DÜŞÜŞ UZUN SÜRMEDİ

A+A-

Geçen hafta, TC Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, 750 baz puan(yüzde 7.5) faiz artırımı yaparak, politika faizini (1 hafta vadeli repo faizini) yüzde 25 seviyesine yükseltti.

Geçen ay ise, 250 baz puanlık artış ile politika faizi yüzde 17.5’ a yükselmişti. Piyasalar, bu faiz artırımını yetersiz bulmuş ve döviz kurları yükselmeye devam etmişti.

 Yapılan 750 baz puan artış, beklentilerin üzerinde geldiği için, ilk anlarda döviz kurlarında önemli oranda düşüşler oldu.Daha sonra kurlar yavaş yavaş yükselmeye başladı.Şimdi ise kurlar,  faiz artırımı öncesindeki seviyenin biraz altında seyrediyor.

Yapılan faiz artışı, geçen defaki faiz artırımlarından yüksek olsa da, kurlar üzerinde istenen düşüşü göstermedi. Demek ki, yabancı yatırımcılar, Türkiye’ ye sermaye girişi yapmaları için,  daha yüksek faiz beklentisi içerisindedirler.

Şu ana kadar yapılan faiz artırımları, enflasyonla mücadelede yetersiz görülüyor ve bu da kurların daha fazla düşmesine engel oluyor.

Aslında, uygulanan bu faiz politikasıyle, esas hedef enflasyonu düşürmek olmalıdır. Öte yandan, şu anki yüksek kur düzeyleri, Turizm ve ihracat gelirlerinin artmasına katkıda bulunmaktadır.

Ancak, mevcut enflasyon oranı karşısında, halen negatifte olan reel faiz pozisyonunda, dövize olan talebi yani kur yükselişini durduramazsınız.

Merkez Bankası’ nın politika faizini, aylık toplantılarda, kademeli olarak, yıl başına kadar  artırmaya devam edeceğini düşünüyorum. Yüksek döviz  kurları ve yüksek enflasyon, politika ve piyasa faizlerinde de, yükselişe neden olmaktadır.

Türkiye’ de ekonomik ve mali  istikrarın gerçekleşmesi, sadece faiz kararı ile değil,  eş güdümlü olarak, yapısal reformların hayata geçmesi ile sağlanabilecektir.İktisat bilimine ve Ekonomik akla uygun politikaların uygulanmasına devam edilmelidir.

Türkiye’ de  ekonomiye yön verenler, enflasyonla mücadele, fiyat istikrarı ve yabancı sermaye girişini hızlandıracak konularına odaklanmalı ve bu yönde ilke ve politikalar uygulamalıdır.

Öte yandan, TC Merkez Bankası’nın, geçtiğimiz günlerde, bankalara yönelik olarak aldığı,  tasarruf sahiplerini Kur Korumalı Mevduat’den çıkarma, yeniden standart TL mevduata geçmeye ikna etmeyi yönelik kararı, şu anki faiz ve enflasyon beklenti oranları ile( negatif reel faiz getirisi)  pek mümkün görülmüyor.

Bu kararla birlikte, beklediğimiz gibi, mevduat faizlerini yeniden yükselmeye başladı..Ayrıca, Kur Korumalı Sistemden çıkacak paraların, yeniden dövize yönelmesi de, döviz kurlarını yeniden artırma riski bulunmaktadır.

TCMB ‘ nin yeni faiz artırımları ve politikası, KKTC’ deki bankaların mevduat ve kredi faizlerini de yükseltmeye başlamıştır.

Sektörden aldığımız bilgiye göre, Ağustos ayı ile birlikte, ülkemizdeki kredi faizleri yüzde 35-45 bandına yükseldi. Bankalardaki mevduata verilen faizler de ise, ortalama olarak, vade ve meblağa göre yüzde 18 ile yüzde 25 arasında bir faiz uygulanmaktadır.

Kuzey Kıbrıs, döviz yükselişlerinden, Türkiye’ den daha fazla olumsuz etkilenmektedir. Enflasyon ve pahalılık günden güne artmakta, halk yoksullaşmaktadır.Yükselen döviz kurları, enflasyonu artırmakta, pahalılıkla birlikte, halkın satın alma gücünü düşürmektedir.

Hükümet, elindeki vergi ve fon indirimleri ile, hayatı ucuzlatmak için adımlar atmamakta, denetim konularında pasif kalmakta ve halkı pahalılığa karşı koruyamamaktadır.

Elektrik, akaryakıt, gaz, ilaç ve gıda gibi temel ürünlere yapılan sürekli zamlar, halkı perişan etmekte, vatandaşların borçlarını günden güne büyütmektedir.Kurlarda, bugünlerde, az da olsa yaşanan gerilemeye istinaden, akaryakıt ürünlerinde indirim yapılmasını halk ve sektörler beklemektedir.

KKTC hükümeti,  Bakan ve bürokrat değişimleri yerine, enflasyonla mücadele,  bütçe disiplini, sürdürülebilir ekonomik büyüme politikalarını öncelik olarak görmelidir.

Hükümet’ in yapması gereken en önemli  icraatlarından biri de, kendisine yol haritası olacak, ekonomik plan veya program yapmak olmalıdır.Maalesef, son  4 yıldır ülkeyi yöneten Hükümet’ lerin hiçbiri, ülkenin ekonomik ve sosyal hayatına yön verecek  orta vadeli program yapmamıştır.

Orta vadeli programı olmayan bir Hükümet, okyanusta, pusulası olmayan bir gemiden farksızdır ve gideceği yer meçhuldur.

Eğitimde yaşanan sorunlar, sağlıkta ilaç sıkıntıları, yoğun şekilde yapılan elektrik kesintileri, yollardaki alt yapı eksiklikleri ve trafik kazalarının artması, önlenemeyen enflasyon ve pahalılık ve diğer sorunların, plan ve programı olmayan bir Hükümet tarafından çözülmesi pek mümkün görülmemektedir.

Bu yazı toplam 2870 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar