1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. “Dövizden doğrudan kaybımız 504 milyon lira”
“Dövizden doğrudan  kaybımız 504 milyon lira”

“Dövizden doğrudan kaybımız 504 milyon lira”

Başbakan Tufan Erhürman, YENİDÜZEN’e konuştu:

A+A-

“Ekonomide yaşanan sıkıntı dövizdeki artış ve Türk Lirası’nın değer kaybından kaynaklanıyor. Pahalılığın sebebi de budur. Elektrik ve akaryakıtta dövize bağımlıyız. Bunu bilmeyen var mı?”

“Meselenin aslında yapısal olduğunu herkesin görmesi lazım. Ülkedeki bu kırılgan yapı devam edemez. O nedenle, yapısal dönüşüme yoğunlaşmamız kaçınılmazdır ve buna yoğunlaştık.”

“Turizmden 865 milyon dolar, yüksek öğrenimden 756 milyar dolar, toplamda 1.6 milyar dolar gelir elde ediyorsak, bu para gerçekten ekonomimize giriyor mu? İşte asıl yapısal sorun budur.”

“Turizmde yerli istihdam oranı sadece % 22’dir. Özel sektörde çalışan işçilerin sadece % 41’i KKTC vatandaşıdır. Burada ciddi bir istihdam açığımız vardır. Bu istihdam kaybını ortadan kaldıracağız.”

“Kalkınma Bankası yeni KOBİ paketleri oluşturuyor, özellikle genç işsizliğin yaygın olduğu bölgelerde hibe de içeren, genç girişimcilere yönelik teşvik paketlerimiz olacak”
               

“Siyasetin nitelik kazanabilmesi için şu soru çok önemli. Şu anda biz dört parti değil de bir başka parti hükümette olsaydı, dövizdeki bu artışa önlem alabilir miydi? Elektrik zammını engelleyecek bir formül üretilir miydi?  O formül varsa açıklansın. Henüz somut öneri duymadım.”

 

“Hep söylenir ya, bir ekonomik sıkıntıda ‘fedakârlık en tepeden başlamalı’, diye… Milletvekilleri olarak bunu yapmak istedik. Bu kez de popülizm dediler. Yine aynı tutarsızlığı yaşadık.”


“Türkiye ile elbette dövizden dolayı yaşadığımız sıkıntıları konuşacağız, birlikte çözüm arayacağız ancak bu öyle ‘para isteyelim’ ziyareti değildir. Kalkınma Programı üzerinde konuşmak istiyoruz.”
 

“Anayasa nettir, KKTC yurttaşı iade edilemez. Türkiye Cumhuriyeti ile bu meseleleri konuşmuyor değiliz, ancak basın üzerinden mesaj göndermek ya da açıklama yapmak tavrım yoktur.”

“Anastasiadis, Derinya’da güneydeki kapıyı açacağı zamanı söylesin, biz hızla tamamlar, açarız.”

 


Cenk Mutluyakalı

Başbakan Tufan Erhürman, ülkedeki ciddi yapısal sorunlara yoğunlaştıklarını, geleceğin kazanılması için bunun şart olduğunu, pahalılığın dövizdeki artış ve Türk Lirası’nın değer kaybından kaynaklandığını söyledi.

Ekonomide büyük bir sıkıntı yaşandığını doğrulayan Erhürman, dövizdeki artıştan doğrudan kayıplarının 504 milyon TL olduğunu açıkladı.
“Hem Maliye, hem de yurttaşlar fakirleşti” diyen Erhürman, toplumun canının yandığını ancak meselenin aslında yapısal bir mesele olduğunu herkesin görmesi gerektiğini vurguladı.
Yapısal dönüşüme yoğunlaştıklarını belirten Erhürman, hükümetin yol haritasına dair net mesajlar verdi.
Turizm ve yükseköğrenimden elde edildiği hesaplanan 1.6 milyar dolar gelirin ekonomiye gerçekten yansıması için çalıştıklarını söyleyen Başbakan Erhürman, istihdamdaki açığın kapatılması yönünde de çok yönlü teşvik projeleri hazırlandığını belirtti.
Erhürman, “Kalkınma Bankası yeni KOBİ paketleri oluşturuyor, özellikle genç işsizliğin yaygın olduğu bölgelere yönelik hibe de içeren, genç girişimcilere yönelik önemli teşviklerimiz olacak” dedi.
Yapısal sorunlardan birinin “asgari ücret” olduğuna dikkat çeken Erhürman, “Sektörel asgari ücrete geçilmesini ve şu anki sağlıksız yapının değişmesini istiyoruz” diye konuştu.
Başbakan Tufan Erhürman ile Başbakanlık’taki makamında, yaklaşık 1.5 saat boyunca ülkedeki gelişmeleri konuştuk. Tufan Erhürman, bir yandan bilgisayarındaki rakamları paylaştı, özellikle yapısal düzenlemelerle ilgili detayları anlattı, bir yandan da eleştiriler karşısında tutarlılık, samimiyet ve gerçekçi olunmasını istedi.
Başbakan kendilerini “beceriksiz” olmakla suçlayan muhalefete de yanıt verdi: “Lütfen kendi becerilerini açıklasınlar, ne yapabilirdik ve yapmadık. Dövizdeki yükselişi ya da elektrik zammını hangi formülle engelleyebilirdik?”
Başbakan’la genelde ekonomiyi; özelde ise Afrika gazetesi davasından Çalışma Bakanı Çeler’in Baf uçuşuna, müzakere sürecinden Derinya barikatına kadar tüm ülkeyi konuştuk.

 

t1.gif


Erhürman’dan samimi yanıtlar


Cenk Mutluyakalı: Ekonomiye dair ciddi endişeler ve canımızı yakan zamlar var. Ancak tüm bunlar arasında kimi suni gündemler önce çıkıyor. Milletvekillerinin hayat pahalılığı artışlarını bağışlaması gibi! Oysa asıl soru Türk Lirası’nın değer kaybı ve pahalılık karşısında ne yapacağız?

 Başbakan Erhürman: Her şeyden önce herkesin çok iyi bildiğinden eminim, ekonomide yaşanan sıkıntı, dövizdeki artış ve Türk Lirası’nın değer kaybından kaynaklanıyor. Yine sanıyorum herkesin bildiği ikinci nokta, dövize ve özellikle petrol fiyatlarına bağımlı olmamızdır. Döviz ya da petrolde artış olduğu takdirde, bu akaryakıta ve elektriğe de yansıyor. Belki kimi kısa vadeli önlemlerle bu zamları engellemeyi deneyebilirsiniz. Hükümet olarak bunu da yaptık zaten, iki kez akaryakıt zammını baskıladık. Fiyat İstikrar Fonu’ndaki gelirden vazgeçerek bunu yaptık. Elektrikteki zammı Maliye kendi üzerine aldı, böylece o dönem ülkeye yansıtmadık. Bunu birkaç kez yaptık ancak imkanlar kısıtlıdır ve sürekli yapamıyorsunuz. Öngörümüz neydi, Türkiye’deki seçimden sonra dövizde bir istikrar ve durağanlık olursa, piyasa dengelerini koruyacaktık. Ama bu öngörü gerçekleşmedi. Ekonomik olmayan sebeplerle Türk Lirası’nın döviz karşısındaki değer kaybı devam etti. Elektrik ya da akaryakıtta dövize bağımlıyız, bunu bilmeyen var mı? Elimizdeki imkanlar dövizdeki artışı durdurma şansını bize vermiyor. Tabii ki yaşanan bu kötü süreç ekonomik olarak insanımızı sıkıntıya sokuyor ve öfkenin yönlendiği adres de hükümet oluyor.

C.M: Milletvekillerinin “hayat pahalılığı artışları” ile gündeme gelmesi bu öfkenin sonucu mu?
 

Başbakan Erhürman: Ne zaman ki hayat pahalılığı maaşlara yansıtılır, bu tartışma her zaman vardır. Milletvekilleri şu kadar alıyor, bakanlar bu kadar alıyor ama en alt gelir seviyesindekiler çok daha azını alıyor ya da asgari ücretliler bunu da alamıyor. Bu tartışma bugünün tartışması değil. Hep vardı. Yaşadığımız sorun şu; şu anda büyük bir ekonomik sıkıntı var. Daha önemlisi geleceği öngöremediğimiz bir ekonomik sıkıntı yaşıyoruz. Yani hiçbirimiz iki ay, üç ay içinde bu süreç atlatılır gibi bir öngörüye sahip değiliz. Umarım atlatılır.
Hep söylenir ya, ‘bir ekonomik sıkıntıda fedakârlık en tepeden başlamalı’, diye. Milletvekilleri olarak bunu yapmak istedik, aralık ayına kadar hayat pahalılığı rakamına denk makam tahsisatlarını en alt düzeydeki memur maaşlarına paylaştırdık.  Hani elimizi taşın altına koyacaksak, ‘önce siz koyunuz’, derler. Biz elimizi taşın alına koyduk. Bu kez de bu karar popülist bulundu. Bu tutarsızlığı geçmişte de yaşadık, önce “niye yapmadık” diye eleştiriliyoruz, sonra “niye yaptık” diye!


“Sosyal medyada mı yaşıyorsunuz”
 


C.M: Hükümet çok fazla ‘sosyal medya odaklı’ mı yaşıyor?

Başbakan Erhürman: Bu aslında sosyal medyayla ilgili değil sevgili Cenk… Ekonomiyle ilgili yaptığımız basın toplantısında bunu dört ay önce söylemiştim. Kamu reformuyla birlikte asıl yürütülen çalışma, maaşlarda yeniden bir barem ayarlaması yapılmasıdır. Bu çalışma Maliye’de yürütülüyor. Kamu reformunu sonbaharda, aralık ayına doğru öngörüyoruz.  Onunla birlikte baremlere de yeni bir ayarlama yapılması hedefleniyor. Madem ki vekillerin maaşlarına yansıyacak hayat pahalılığı oranı bu kadar büyük bir mesele görülüyordu, bizler de bir iyi niyet adımı attık. Buna popülizm diyenler dönüp kendi arşivlerine bakmalıdır. Ayrıca güneye, Türkiye’ye, Avrupa’ya da bakılabilir, oralarda maaşlar arasında makas ne kadardır...

C.M: Sosyal medya üzerinden yapılan açıklamaları hükümet olarak gözden geçirmeyi düşünüyor musunuz? Bir bilgi ya da açıklama kirliliği yaşanmıyor mu? Kıbrıs sorununda da aynı sorun var.
 

Başbakan Erhürman: Hükümete gelmeden önce de bizim partimizde, sosyal medyada farklı görüşler oluyordu. Sosyal medya olgusu yeni bir olgudur. Neyi getirir bu olgu, anlık olarak  bir takım tepkileri dile getirme şansı veriyor insanlara... Bu bir zaaf mı? Olabilir. Ama bu dörtlü koalisyona ya da ülkemize özgü değildir. Sosyal medya olgusunun ortaya çıkmasıyla birlikte bütün örgütsel yapılanmalar içerisinde yaşanan bir zaaftır. Tüm bunları böyle demir bir disiplinle koordine etmek hem mümkün değil, hem de böyle bir anlayışım yok.
 

“Ekonomi nereye gidiyor?”

 

C.M: Önce ekonomiyi konuşalım istiyorum. Başbakan olarak öngörünüz nedir? Ekonomimiz nereye gidiyor?
 

Başbakan Erhürman: Dövizdeki dalgalanma ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan pahalılık aslında yalnızca ekonomik dinamiklerden kaynaklanmıyor. Örneğin Türkiye’de son bir hafta yaşananlar tümüyle bir dış politika krizidir. Bundan dolayı dolar bir anda 5 lirayı geçti. Euro 6 lira sınırlarına dayandı, Sterlin 7’ye ilerliyor. Bunları yalnızca ekonomik sebeplerle açıklamanız mümkün değil.

C.M: Peki ne yapacağız, tüm bunları sadece izleyecek miyiz?
 

Başbakan Erhürman: İzlemek değil. İki şeyi birden yapmaya çalışıyoruz. Tabii ki takip ediyoruz ve alabileceğimiz önlemler var mı diye sürekli bunlar üzerinde çalışıyoruz.  Kabul etmek gerekiyor ki çok sınırlı olanaklarımız var ve bu sınırlı olanaklarımızın bir kısmını zaten kullandık. Ama bir taraftan da hep söylüyoruz ya, bu ekonomik yapının bir takım yapısal sorunları var. Çoğu zaman yapısal sorunlar denilince akla sadece Kamu Reformu, Belediyeler Reformu geliyor. Daha önemli yapısal sıkıntılarımız da vardır. İşte bu sıkıntıları aşmak için çok ciddi çalışıyoruz. Ama maalesef beklenti, sterlin ya da dolar daha da yükselirse, hükümetin elindeki imkanları kullanarak bunu baskılaması yönündedir. Bu beklenti gerçekçi değildir. Çok net anlaşıldı ki, ülkemizin bu kırılgan yapısı devam ettiği sürece, dövizdeki her hareket bizi sarsacak. O nedenle, yapısal dönüşüme yoğunlaşmamız kaçınılmazdır. Kamu Reformu, Belediyeler Reformu gibi yasalarımızı Meclis’e zaten gönderdik. Bunlar dışında bizim asıl sorunumuz, turizm ve yüksek öğrenim gelirlerinin, ekonomimize gerçekten girişini sağlamaktır.

 


 

Dış ticaret açığı, turizm ve yüksek öğrenim gelirleri...

 

‘İşte yapısal sorun tam da burada’


 

C.M: Dövizden kaybımız nedir?
 

Başbakan Erhürman: Doğrudan etkilerine baktığımızda dövizin yükselmesi nedeniyle bizim 2018 yılı içerisinde 124 milyon TL ilave personel giderimiz oluştu. Hayat pahalılığından dolayı böyle bir ilave gider ortaya çıktı. Örneğin akaryakıta zammı iki kez baskılamak için Fiyat İstikrar Fonu’ndan kaybımız 190 milyon TL oldu. Bunları topladığın zaman 504 milyon TL’ye tekabül ediyor. Bu sadece dövizdeki artışın doğrudan etkisidir. Dolaylı etkisiyle birlikte hesaplarsak rakam çok daha yüksektir.

 

t2.gif

 

C.M: Bu aynı zamanda bir bütçe açığıdır, doğru mu?

 

 

Başbakan Erhürman: Evet, 504 milyon TL öngörülmeyen bir bütçe açığı ortaya çıkıyor buradan. Dediğim gibi bu doğrudan etkidir. Dolaylı olarak insanların alım gücü düşüyor ve piyasa pahalılaşıyor.  Dövizden dolayı bir gelirimiz de var ve bunu da şeffaf bir şekilde paylaşmak isterim. Çünkü gizleyecek, saklayacak bir şey yok. Dövizdeki artıştan kaynaklanan öngörmediğimiz vergi geliri artışımız da 245 milyon TL’dir. Sonuçta ikisini birlikte hesapladığımız zaman 250 milyon TL’nin üzerinde bütçe açığı vardır. Dövizin bize yarattığı böylesi ciddi bir kayıp var. 80 milyon gibi bir bütçe açığı öngörümüz zaten vardı. Şimdi çok daha büyüdü. Peki ne yapacağız? Üzerine yürümeye kararlı olduğumuz yapısal meseleler var.  Bir kere bu ülkede 2017 rakamları ile söylüyorum 105.6 milyon dolar ihracat gelirimiz var. Bunun da biliyorsunuz çok büyük çoğunluğu hellimden. İthalat ise 1 milyar 778 milyon dolar… Bu bizim ithalata, yani dışa ne kadar bağımlı olduğumuzu gösteriyor. Demek ki dış ticaret açığımız 1.672 milyar dolar. 2017’de net turizm gelirlerimiz 865 milyon dolar, yüksek öğretim geliri de 756 milyon dolardı. Dolayısıyla bu ikisinin toplamı da 1 milyar 621 milyon dolar yapıyor. Böyle baktığımızda iki rakamın arasındaki fark sadece 52 milyon dolar. Aslında biz dış ticaret açığımızı turizm ve yükseköğrenim gelirleri ile kapattığımızı iddia ediyoruz. İşte yapısal sorun tam da burada!
Turizmden eğer 865 milyon dolar gelir elde ediyorsak, bu para gerçekten ekonomimize giriyor mu?
Örneğin biz turizmde çalışan KKTC yurttaşı oranını % 22 olarak hesaplıyoruz. Demek ki yüzde 78 yabancı çalışan var turizmde! Düşünsenize bizim yüzde 19 genç işsizimiz var. Bir kere genç işsizlerimizi turizm alanında istihdam edemiyoruz, bu birinci kayıp, birinci açık… İkincisi de yabancı işçiler öyle koşullarda çalışıyor ki, kazandıkları paranın ancak 5’te 1’i bizim ekonomimize dahil oluyor, gerisi kendi ülkelerine gidiyor. Çünkü bu işçiler çalışma koşullarından dolayı ne ev kiralıyor, ne dışarıda yemek yiyebiliyor. Burada çifte kayıp var.

C.M: Hem istihdam hem de gelirden kaybediyoruz.
 

Başbakan Erhürman: Evet hem istihdam hem gelirden kaybediyoruz ve bu kayıp uzun bir süredir var. Ama bu kayıp yapısal bir sorun olarak orada duruyor. Hiçbir şekilde buna ilişkin bu güne kadar önlem alınmadı. Bu para ekonomimize dahil olsa bu kadar kırılgan olmazdık. Bir başka çalışma yaptırdık ve sonuçlarını önümüzdeki günlerde açıklayacağız, turistik tesislerimize yerli ürün kullanım oranı da tartışmalıdır. Otelleri suçlamak için söylemiyorum. Burada yapısal olarak o ilişki biçimi kurulmadı. Şimdi biz Reel Sektör Danışma Kurulu toplantısında da masaya yatırdık, turizmde hem yerli istihdamı hem de yerli ürünlerin daha yaygın kullanılması formüllerini çalışıyoruz. Yerli üretimde de ‘sözleşmeli üretim’e geçmek istiyoruz, bu yönde de çalışıyoruz. Bu sözleşmelerle üretime hem alım hem de satım garantisi gelecek.

 

Özel sektörde işçilerin sadece % 41’i KKTC vatandaşı


Bir de şunu paylaşmak istiyorum. Özel sektörde çalışan işçilere bakıldığında Mart 2018 rakamlarıyla söylüyorum, bu işçilerin 34 bin 90’ı KKTC vatandaşı, 33 bin 255’i TC vatandaşı ve 14 bin 657’si de diğer ülke vatandaşıdır. Yani şu anda özel sektörde çalışan işçilerin de sadece % 41’i KKTC vatandaşıdır. Burada da ciddi bir istihdam açığımız var. Yabancı işçiler içerisinde TC yurttaşlarının oranı da geriliyor, diğer ülkelerden gelenlerin sayısı artıyor. Böyle olunca da ortaya farklı sorunlar çıkıyor.

C.M: Şimdi siz de bir anlamda durum tespiti yapıyorsunuz. Bir eleştiri de budur, herkes durum tespiti yapıyor. Peki çözümü kim üretecek? Bu gidişi kim değiştirecek?
 

Başbakan Erhürman: Biz değiştireceğiz. Çözüm üretmek için çalışıyoruz. Bir kere istihdamdaki yapısal sorunu çözmek zorundayız. Bunu masaya yatırdık ve üzerinde gece gündüz çalışıyoruz. Gün boyunca yine Çalışma Bakanlığı Müsteşarı’yla çalıştık. Yerli istihdama yönelik yeni teşvik programları ve eğitimdeki planlamalar ile bu sorunu çözeceğiz. İstihdamdaki yapısal soruna yakın zamanda çözüm üretmeye başlayacağımızı umuyorum. Şunu da eklemek istiyorum, yeni bir çalışma daha başlattık.

Kalkınma Bankası yeni KOBİ paketleri oluşturuyor, özellikle genç işsizliğin yaygın olduğu bölgelerde hibe de içeren, genç girişimcilere yönelik teşvik paketlerimiz olacak. Örneğin İskele ve Karpaz’a yönelik Kalkınma Bankası’nın hazırladığı paketler var. Kalkınma Bankası uzmanlarından bölgeye de gitmelerini ve gençlerin beklentilerini dinlemelerini istedim. Kalkınma Bankası şu anda İskele’de, Karpaz’da çalışıyor.

C.M: Ekonomiye yansıması açısından yüksek öğrenimde durum nedir?.

 

Başbakan Erhürman: Üniversitelerde 100 bin civarında öğrenci olduğu var sayılıyor. Elimizde maalesef bu konuda bile kesin veriler yok. Bu yüz bin öğrenci sağlık sisteminden ve kamu hastanelerinden de hizmet alıyor. Üniversitelerin öğrencilerden sağlıkla ilgili bir kısım kesintiler de yaptığını biliyoruz. Ancak bu devlete yansımıyor. Bu da sağlık sistemi içerisinde ciddi bir açık ortaya çıkartıyor. Şu anda İçişleri, Eğitim ve Sağlık bakanlıkları üçü birlikte bir çalışma yürütüyorlar. Bundan böyle artık her öğrenci adaya geldiği an sağlık tahlillerini yaptıracak ve sisteme kaydedilecek. Böylece hem öğrenci sayısını net olarak izleyecek, hem de kimi bulaşıcı hastalıklara karşı da önlem alacağız. Ama asıl önemlisi sistemde oluşan açığa yönelik bir diğer yapısal sorun da giderilecek.

 

Fakirleştik mi?

C.M: Tüm bunlar önemli hedefler ancak çoğu uzun vadeli. Peki bugünü nasıl kurtaracağız? Şimdi şunu kabul ediyor mu hükümet, Türk Lirası değer kaybederken, biz de fakirleştik.

 

Başbakan Erhürman: Nasıl kabul etmesin? Az önce rakamları verdim! Birincisi, 250 milyondan fazla lira bütçe açığımız oluştu. İkincisi, yurttaş özellikle ithal ürünler karşında fakirleşiyor. Akaryakıt ve elektrik üzerinden değil sadece... Satın aldığı peynirin fiyatı da artıyor dövizden dolayı. Elektriğe zam yapmak zorunda kaldığımız zaman sanayicinin girdi maliyeti de artıyor, dolayısı ile ürettiği ürün daha pahalı oluyor. Dövizdeki seyir hem halkın hem de maliyenin fakirleşmesine sebep oldu.

C.M: Peki bu fakirleşmeye acil çözüm mümkün mü?

 

Başbakan Erhürman: Çok kısa sürede çözüm üretecek mekanizmalarımızı büyük ölçüde kullandık. Başka çözümler yaratılabilir mi arkadaşlar sürekli çalışıyor. Ama ben artık halka, hiç merak etmeyin biz hemen halledeceğiz mesajı vermenin doğru olmadığını söylüyorum. Çünkü burada meselenin aslında yapısal bir mesele olduğunu herkesin görmesi lazım. Ve bizim bunun üzerinde hep birlikte ciddi ciddi çalışmamız gerekiyor.
 




“Dövize karşı bir tedbir varsa ve almamışsak,
işte o zaman bizi sorumlu tutunuz”



C.M: Ülkedeki yapısal sorunlara uzun vadeli çözümler üretilemiyor çünkü hükümetlerin ömrü genelde çok fazla olmuyor. Başbakanlığınızdaki dörtlü koalisyona da eleştiriler var.

 

Başbakan Erhürman: Siyasetin biraz daha nitelik kazanabilmesi için şu soru çok önemli. Şu anda biz dört parti değil de bir başka parti hükümette olsaydı, dövizdeki bu artış konusunda önlem alabilir miydi? Eğer böyle bir tedbir varsa ve biz almamışsak, bu açıklanmalıdır. İşte o zaman hükümet bundan sorumlu tutulabilir. Birisi çıkacak ve bize, elektrikte nasıl zam olmayacağını anlatacak.  Eğer nitelikli bir siyasi tartışma istiyorsak çok net bir şekilde denmesi lazım; şunu yaptığınız anda kısa vadede piyasada ucuzlama sağlayacaksınız. Eğer bu söylenmiyorsa, olgusal bir problemi, hükümetten kaynaklanmayan bir sorunu siyasi ranta tahvil etme çabası vardır. Bunu da aslında herkes görüyor. Görmediğini ben düşünmüyorum. Ama tabii ki şunu da saklamıyorum, insanların canı yanıyor. İnsanlar çıkış arıyorlar buradan. Bizim ülkemizde de çıkış arandığında birçok demokratik ülkede olduğu gibi doğrudan siyasete yükleniliyor. Bundan dolayı ben şikayetçi değilim. Ama muhalefet partileri eğer derlerse ki hükümet burada çok beceriksizdir, lütfen kendi becerilerini açıklasınlar. Ellerinde hangi formüller varsa, bunu toplumla paylaşsınlar. Şu ana kadar ben tek bir somut öneri duymadım.

 

C.M: Peki bu bütçe açığının kapatılması için Türkiye’den bir talep olacak mı?

 

Başbakan Erhürman: Türkiye ile görüşme istememizin sebebi, önceden çalışmaya başladığımız ve Türkiye’deki seçimler nedeniyle kesintiye uğrayan Kalkınma Programı’na yöneliktir. Bir de o dönem görüşmelere başladığımızda 28 yasanın aralık ayına kadar Meclis’e sunulması planlanmıştı. 18 civarında tasarı zaten Meclis’e gitti. Tüm plan ve projelerimizi hazırlıyoruz ve Türkiye Cumhuriyeti ile görüşmelerde bunları masaya koymak istiyoruz.

C.M: Peki ama Türk Lirası kullanımından kaynaklanan da bir bütçe açığı var.
 

Başbakan Erhürman: Yani biz ekonomide dövizin yükselmesi ile ilgili yaşadığımız sıkıntıları elbette Türkiye Cumhuriyeti ile paylaştık, buraya geldiklerinde de paylaştık, bunları daha ayrıntılı rakamlar ve verilerle de paylaşacağız. Elbette birlikte bir şeyler yapılabilir mi, bunların üzerinde konuşacağız. Ama bizim planladığımız ziyaret işte gidip de Türkiye’den para isteyelim ziyareti değil.
 



Ekonomi dışında neler söyledi? Başbakan'ın Afrika davası, Kıbrıs müzakereleri, Derinya barikatı ve Baf Havaalanı'ndan uçuş tartışmalarına dair sözleri.

 

yeniduzen-satin-aliniz-699.jpg

Bu haber toplam 4173 defa okunmuştur