“Doyumluk değil, tadımlık”
Salgın öncesi ve sonrasını YENİDÜZEN’e değerlendiren Lefkoşa Pazar esnafı, vatandaşın alım günün çok düştüğünden, ‘ücretsiz’ verilen ürünlerin bile alıcı bulamadığından dert yandı: “Vatandaş artık ‘doyumluk değil, tadımlık’ alıyor”
Fehime ALASYA
Vatandaşın ‘boğaz tokluğu için’ harcama yaptığını ifade eden Lefkoşa Terminal alanındaki Açık Pazar esnafı esnaf, artık temel ihtiyaçlardan da vazgeçildiğini, çoğu zaman sadece ‘tadımlık’ alışveriş yaptığını anlattı.
Hem üretip hem de ürününü açık pazarda elden çıkarmaya çalışan birçok esnaf, kara kara satmadığı çileklerin, tarlada sürdüğü marul veya brokolilerin kredisini nasıl ödeyeceğini düşünüyor.
Kilosu 4 TL olan taze fasulyeyi satamayan pazarcı, gün sonunda 3-4 kilosunu 1 poşete koyup, poşetini 10 TL’ye satıyor. İşçisinin emeğinin ödemekte zorlandığını anlatan esnaf, artık hiçbir şeyin eski tadında olamayacağından yana hemfikir.
Geçen yıla göre sebze – meyve fiyatlarının da daha düşük olduğunu savunan esnaf, öğrenci ve işçilerin ülkeden ayrıldığını, yerli vatandaşın ise ayağının pazardan kesildiğini dile getirdi.
“2 TL dediğimiz ürün alıcı bulmuyor” diyen esnaf, tüketicinin pazara inmemesinden, inenlerin de sadece ‘tadımlık’ alışveriş yaptığından dert yanıyor.
“Vatandaşın alım gücü düştü” diyen esnaf, ülkeyi terk eden işçi ve öğrencileri işaret ederek, yerli halkın da sağlık korkusu nedeniyle pazara çıkmaktan kaçındığını, marketlere yöneldiğini ifade ediyor.
Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlatan esnaf, ne pazarcının ne de tüccarın ağız tadının kalmadığını anlattı.
AÇIK PAZAR ESNAFI DERT KÜPÜ…
Rahme Tokyürek: “Salgın öncesi az da olsa geçinebiliyorduk, şimdi çok kötü oldu”
“Taze para akıp bu Pazar canlanmazsa bu esnafın yarısından fazlası birkaç ayı çıkaramaz. Kışlık mal getirdik, satamadık, elde olanla idare ettik. Salgın öncesi az da olsa geçinebiliyorduk, şimdi çok kötü oldu. Çocuk okutup ev geçindiriyoruz ama bitiyoruz. İnsanlar artık temel ihtiyaçlarına bile yönelemedi.”
Doğan Cingöz: “2 TL dediğimiz ürün alıcı bulmuyor”
“Artık biz üretip biz yiyoruz, insan yok, satışlar çok kötü. Sebze meyve ucuzladıkça ucuzluyor ama alıcı bulamıyoruz. Salgın öncesi satışlar çok iyiydi, şimdi 2 TL dediğimiz ürün alıcı bulmuyor. Artık insanlar kuru gıdaya önem gösteriyor. Tadımlık ürün alıyor ve beslenmeye çalışıyor, karnı doymasa da oluyor”
Aysın Afacan: “Sağlığımıza da duacıyız ama böyle de geçinilmiyor”
“Şimdi sinek avlıyoruz. Süt ürünleri satıyorum, salgın öncesi iyi kötü alıcı vardı, şimdi beleşe versek alıcı yok. Yerli halkı marketlere daha da iyice alıştırdık, öğrenci yok, işçi yok, ne olacak halimiz?
Yoğurt satıyorum, fiyatları sürekli indiriyoruz alıcı yok. Yumurtaların düzinesi 10 TL, böyle bile satılmıyor. Herkesin üretimiz satışına göreydi ama bu ani salgın herkesi zora soktu. İkinci dalga korkumuz yok, zaten en kötüsünü yaşıyoruz. En büyük korku zaten parasızlık. Sağlığımıza da duacıyız ama böyle de geçinilmiyor.”
Selim Esergül: “Salatalık bile salatadan kısılmış, temel ihtiyaçlardan bile kısıldı”
“Özellikle yerli halk, yaşlı insanlar artık pazara gelmiyor, çok azı geliyor, sağlık korkusu taşıyorlar ve markete gidiyorlar. Gelenlerin çoğu da günlük giderlerine harcama yapıyor. Salatalık bile salatadan kısılmış, temel ihtiyaçlardan bile kısıldı. Gelenler birkaç domates birkaç salatalık alıyor, gidiyor. Semizotu 2TL, akşamüzeri oldu mu ücretsiz veriyoruz. İnsanlar faydalansın diyoruz veya alıcı bulamazsa götürüp hayvanlara döküyoruz. Bu birçok sebzede aynı…”
Muhammet Sert: “6 eleman ile çalışıyorken, 2 elemana düştük”
“Salgın nedeniyle göç oldu, bu bizi, ülke ekonomisini çok kötü etkiledi. Şimdi hayat durdu. Şimdi iyi günlerimiz, daha da kötü olacağız. İnsanlar şu an birikimini harcıyor. Satışlarımız çok düşük, ne sabah ne akşamüstü hareketlilik yok. Artık insanların çarkı dönmüyor, alırken birkaç tane domates birkaç tane salatalık alıyor. 6 eleman ile çalışıyorken, 2 elemana düştük. Bu Allah’tan gelen bir salgın, olanla geçineceğiz.”
Cahit Özdemir: “Hiçbir şeyin eski tadı kalmadı, eskisi gibi olmayacak da”
“Öğrenciler kaçtı, yerli halk artık gelmiyor, hiçbir şeyin eski tadı kalmadı, eskisi gibi olmayacak da. Daha kötüsü ne olur bilemiyoruz, gidişat çok kötü. Yaşlı insanlarımız bile artık çok az geliyor. Onlar da çıkmaya korkuyor.”
Hatice Demirkaya: “Satamadığım çileklerin kredisini ödeyeceğim”
“Virüs çıkmadan 1 gün önce 80 bin TL’ye çilek aldık, fidanlar hep kurudu, çileklerimiz tarlada kaldı. Biz Yeşilırmak bölgesinden geliyoruz. Bu sezon hep zarar yaptık. Şimdi ürünleri piyasaya sunduk ama gitmiyor. Devlet de el uzatmadı, tarımcılara yardım etmedi. Kara kara bu krediyi nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum. Satamadığımız çileklerin kredisini ödeyeceğiz. Her şeye rağmen çoluk çocuğumuza bir şey olmadı diye seviniyoruz.”
Sedat Porsnak: “Yaşlı vatandaşlarımız artık pazara çıkmaya korkuyor”
“Öğrencilerin çoğu gitti, burada kalanların da alım gücü düştü, yerli halkın da eli çok zayıfladı. Yaşlı vatandaşlarımız artık pazara çıkmaya korkuyor. Satış yapamadığımız gün oluyor. Kimi alanlarda gereksiz depolama yapıyor kimi alanlar ise artık alıcı bulmuyor.”
Nuri İster: “Hem üretici, hep tüccar, hep pazarcı perişan, beleşe verdiğim malın bile alıcısı çıkmadı”
“Artık ücretiz veriyoruz, kilosunu 4 TL’ye satarken akşamüzeri 3 kilosunu bir çantaya koyup 2 TL’ye veriyoruz. Hem üretici, hep tüccar, hep pazarcı perişan... Bu salgın döneminde tarlamı ekili marullarla sürdüm. 40 bin tane marul, mor lahana, brokoli çapaladım. Eskiden talep belliydi, otellere de pazarlıyorduk, şimdi kimseden talep gelmedi, hepsi tarlada kaldı. 1500 TL yardımdan da faydalanmadık, yardım, destek eden olmadı, hiç devlet katkısı göremedik. 210 bin kök ekili malı tarlama gömdüm. Mağusa Belediyesi’ne telefon açtım, gelip ücretsiz alın, dağıtın dedim, 2 kez geldiler, 3 bin kök aldılar sonra gelmediler. Beleşe verdiğim malın bile alıcısı çıkmadı.”