DP’den gelenler ‘Bizi dışlamayın’ dedi, Bulutoğluları ‘Biz bu filmi gördük’ diye çıkıştı!
KULİS: UBP-PM’DE NELER KONUŞULDU? / PARTİ MECLİSİ’NİN PERDE ARKASI…
UBP Parti Meclisi dün toplanarak DP ile yürütülen koalisyon çalışmalarını ele aldı.
Toplantı sonrasında açıklamalar yapıldı, falan filan…
Bizi sonrasında açıklananlar değil, toplantıda konuşulanlar ilgilendiriyor, zira esas mesajlar içeride!
Gelin birlikte irdeleyelim.
Toplantıda Başkan Özgürgün bazı mesajlar vererek UBP’li vekillere hükümetin kuruluşunda güvenoyu krizi yaratmamaları konusunda uyarılar yaptı, sağduyu sahibi bir konuşma gerçekleştirdi.
Sunum ve durum anlatıcı görüntü veren bir konuşma yapan Özgürgün’ün parti meclisi üyelerine hitaben “Çok hassas bir dönemden geçiyoruz. 26-27 ile bir hükümet denemesi yapacağız. Bıçak sırtında bir durum var. Geçen defaki gibi olmasın. UBP tarihine bir güven oylaması krizi eklemeyelim. Bunu hepinizden hassasiyetle talep ediyorum. Lütfen bana, vekil arkadaşlarıma ve bakan olacaklara güvenin. Bu zor dönemde görev yapabilelim” diye konuştu.
Özgürgün’ün bu hali güven oylaması krizi olabileceği yönünde yorumlansa da; konuşmanın partiyi yönetebilme ve bir kriz çıkmasını engellemeye yönelik olduğunu belli ediyordu.
5-6 kişinin söz alarak konuşma yaptığı toplantıda en dikkat çeken Cemal Bulutoğluları ile DP’den istifa ederek UBP’ye geçen Hamit Bakıcı’nın söyledikleri oldu.
***
MYK üyesi Cemal Bulutoğluları güven oylamasına girmeme eğiliminde olan UBP’liler olabileceğine işaret etti ve “Biz bu filmi daha önce yine gördük. İrsen Küçük UBP’nin iktidar olduğu seçimin ardından güven oylamasına katılmamıştı. Evet, sonra maceralı bir dönem geçirdi, partiye başkan oldu, başbakan oldu ama sonunu hatırlayınız, vekil bile seçilemedi. Böyle bir macera yaşamak isteyen varsa İrsen Bey’in sonuna baksın” şeklinde konuştu.
Hamit Bakırcı ise DP’den UBP’ye geçen 4 vekil adına bir konuşma yaptı.
DP’den UBP’ye geçenlerin yeni kurulacak hükümette görev almaması üzerine söylemler olduğuna işaret eden Bakırcı’nın “Böyle bir anlayış varsa bu bizi üzer” dediği öğrenildi.
Belli ki Bakırcı, açık açık söylemese de; DP’den UBP’ye geçen kendi, Ahmet Kaşif, Ergün Serdaroğlu ve Zorlu Töre’nin de hükümette görev alması gerektiğini anlatmaya çalışıyor.
Bu konuşma üzerine cevap veren Özgürgün’ün “Herkes UBP’lidir. Bir ayrım yapmıyorum, bu dengeleri gözeterek bir kabine kuracağım” dedi.
***
Parti Meclisi’ndeki genel havada güven oylaması konusunda bir rahatsızlık olduğunu söylemek güç değil…
Ancak UBP’liler CTP’yi iktidardan götürmenin ve Başbakanlık’ı alacak olmanın da sevincini yaşıyor.
Bu sevincin toplantıda belli olduğu gözlerden kaçmamış.
• Özetle UBP-PM toplantısı güven oylaması krizi korkusunun gölgesinde geçmiş.
• Özgürgün “Çok kritik bir görev alıyoruz” diye vurgulamış, 26-27 rakamlarına işaret etmiş.
• Ayrıca DP’den gelenler “Bizi dışlarsanız güceniriz” diye çıkışmış, Özgürgün “Dengeli olacağım” demiş.
Edinilen bilgiye göre Cuma günü yeniden UBP-PM var.
Ve bu kez Özgürgün kurduğu “dengeli” kabine ile PM üyelerinin karşısına çıkacak, bir nevi ‘onay’ isteyecek.
Cuma’ya kadar köprünün altından çok sular geçecek!
Cumartesi hükümeti Akıncı’ya sunması beklenen Özgürgün’ü çok zor bir hafta bekliyor şimdi…
Ve herhangi bir kriz çıkarmadan kurulacak bir kabine…
Kendisinin de Parti Meclisi toplantısında dediği gibi “Henüz daha karar verilmiş bir liste yok”…
O liste oluşana kadar neler yaşanacağını göreceğiz, izleyeceğiz.
-----------------------------------------------------
Bulanlara ‘verilecekleri’ de söylersin artık!
Siyasal tarihimize politik darbe olarak geçen “2 Nisan Darbesi”nin ardından “ne olacak” diye soruluyor şimdi…
Evet, UBP, 2 Nisan sabahı 40 dakikada hükümetten çekilmeyi kararlaştırarak deniz aşırı odakların da telkiniyle CTP’yi iktidardan götürdü.
İyi güzel hoş!..
Şimdi birileri “hükümet” ya da “seçim sonucu” senaryoları yazıp duruyor.
Suyu, elektriği, maliyesi, ekonomisi, güvenliği, askeri, polisi, her şeyi başka bir ülkeye ait bir memleketten "normal bir" iktidar çıkacağını iddia edenler var.
Bu ülkede iktidar olmak olanaksızdır dostlar, mümkün değildir.
TC Yardım Heyeti ile koalisyon kurarsınız, o büyük ortak olur, siz de küçük ortak…
Üstelik olanlara "hayır" deme şansı olmayan bir ortaksınız siz.
Tıpkı sömürge sistemlerinde olduğu gibi, göstermeliksiniz!
Dedim da iktidar olmak olanaksızdır bu ülkede.
En azından bu şartlarda mümkün değil.
Ha eğer bir sistem değişikliği olursa bilemem.
Ama yıllarca süregelen bu sistem hep "Türkiye versin" üzerine kuruldu.
Denktaş yıllar yılı askeri vesayet rejimleri ile yönetilen Türkiye'yi elinde oynattı, ana-yavru ilişkileri ve vatan edebiyatı ile buraya karşılıksız kaynak akışını sağladı.
AKP gelince işler değişti bu kez.
AKP dedi ki "Veririm ama karşılığını da isterim"
Ancak biz bu farkı henüz anlayamadık.
Birçoğumuz, ki buna kamudan ödenenler dahil "Türkiye versin" demeye devam ediyor.
Göremedikleri ise bu "versin"in bir karşılığı olmalı artık ve Türkiye bunu açıkça talep ediyor.
Bu topraklarda doğamıza çok da uygun olmayan özelleştirme adı altında Türk sermayesini sokmak istiyor.
Üstelik AKP'li sermaye bu…
Sağlıklı normal bir ülkede çok da normal kabul edebileceğimiz özelleştirmeler işte bu nedenle burada isim değiştiriyor, adına peşkeş deniliyor.
Çünkü biliyoruz ki yapılmak istenen özelleştirme değil, Kıbrıs Türk halkının kuzeyde kurduğu bu çarpık sisteme AKP sermayesini daha da sokmaktır.
Bu nedenledir ki "versin"in karşılığı olanları masaya koymak gerekiyor şimdi.
Biz maaşlarımızı tam almanın karşılığı olarak Telefon Dairesi'ni, Elektrik Kurumu'nu limanları AKP sermayesine verecek miyiz?
Vermeyeceksek başka ne verebiliriz?
Mutlak suretle vereceksek- ki AKP'nin tavrı onu gösteriyor, ne vereceğiz?
Karşılıksız "sen bize ver" dönemi bitti.
Bu nedenledir ki "Bulacan canım, bulamazsan gidecen canım" sloganı büyük bir tarihtir sendikal yaşamımız için…
Evet "bulamayanlar" gitti, “bulanlar” olacak şimdi iktidarda.
Ancak bu "bulmanın" karşılığında “vereceklerimizi” de konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile.
Evet, karar Kıbrıs Türk toplumunundur.
Ya “vereceksin”, ya da azla yetineceksin ey halkım.
Artık hep bana hep bana dönemi bitti.
Söz sırası sendedir.
Ve bu söz onu, bunu, şunu iktidara seçmek ya da seçmemekten öte bir durumdur.
Karar sendedir.
Genel görüntün "Versin" ise eğer, senin "vereceklerini" de söylersin artık!
Değil mi "canım" kardeşim, değil mi "canımın" içi?
Bir karar ver artık, sen rahat, “veren” rahat, “bulan” rahat.
Zira “bulamayan” çok rahat (!)
-------------------------------------------------
Serdar Denktaş DP’den istifa edenlerle ilgili açtığı dava sürecinin, “partisi için bir ilke meselesi” olduğunu söylemiş. Amma ilke ha!.. Davalı olduğun adamların oyu ile iktidar olacaksın! Sonra da bu “partisel bir ilke” diyeceksin… Ferdi Sabit Soyer’in de dediği gibi hiçbir ilaç bunun hazmına yardım edemez! Ancak asit!