1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Dr. Erden Aşardağ: “Daha fazla tarama şart… Bulaş hızında Türkiye ve güneyi geçtik”
Dr. Erden Aşardağ: “Daha fazla tarama şart…  Bulaş hızında Türkiye ve güneyi geçtik”

Dr. Erden Aşardağ: “Daha fazla tarama şart… Bulaş hızında Türkiye ve güneyi geçtik”

YENİDÜZEN’e konuşan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erden Aşardağ, kapanmanın bir hafta daha uzatılması gerektiğini söyleyerek, kapalıyken antijen testleriyle tarama yapılmasının önemine vurgu yaptı: “Kapalıyken tarama yapılmalı”

A+A-

Ödül Aşık ÜLKER

İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Erden Aşardağ, COVİD-19 virüsünün kuluçka süresine bakıldığında kapanmanın bir hafta daha uzatılması gerektiğini söyleyerek, kapalıyken antijen testleriyle tarama yapılmasının önemine vurgu yaptı.

Dr. Aşardağ, antijen testlerinin temin edilmesinden sonra tarama için bir haftaya ihtiyaç olduğunu belirterek, “Beklemeye tahammülümüz yok. Kapalıyken bu taramayı yapmalıyız” dedi.

AB’den 75 bin antijen test kitinin bir hafta sonra Kuzey Kıbrıs’a gelebileceğine dikkat çeken Dr. Aşardağ, Güney Kıbrıs’ta kullanılan antijen test kitlerinin Türkiye’de de bulunduğunu ve iş insanlarının aşı için ayırdıkları meblağın bir kısmını bunların temini için vermeleri durumunda söz konusu kitlerin en fazla 3 gün içinde Kuzey Kıbrıs’a ulaşabileceğini kaydetti. Dr. Erden Aşardağ, KTTB’nin UNDP’den de ayda 100 bin antijen test kiti talep ettiğini söyledi.

Aşıların önemine vurgu yapan Dr. Aşardağ, aşıların etkisi bir kaç ay içinde görülemeyeceği için diğer önlemlerin çok daha aktif ve enerjik bir şekilde hayata geçirilmesi gerektiğini belirtti.

Kuzey Kıbrıs’ın bulaş yönünden dünyanın en kötü 60’ıncı ülkesi durumunda olduğunu kaydeden Dr. Aşardağ, “Türkiye 80, Güney Kıbrıs ise 61’inci sıradadır. Yani şu anda hem Türkiye’den hem de Güney Kıbrıs’tan daha kötü durumdayız”dedi.

“Açılmanın gevşemesi ve insanların rahatlaması nedeniyle bugüne geldik”

  • Soru: Sıfır vakadan bugüne, günlük yüksek vaka sayısı ve temaslı sayısı noktasına nasıl geldik?
  • Dr. Aşardağ: Süreç Mart 2020’de başladı ve bir vaka saptanınca hemen kapanma oldu. Nasıl seyredeceğini bilmediğimiz bir virüs olduğu için belki de kapanmak ilk planda doğru karardı. İlk kapanma sonrasında sıfır vaka noktasına geldik. İnsanlar uzun süre yakınlarını, sevdiklerini göremedi, o dönemde bu konuda bilinç çok yüksekti. Sonrasında bütün dünyada olduğu gibi, haliyle bizde de bir açılma süreci yaşandı. Giriş-çıkışların iyi kontrol edilmesi, uygulanan test ve karantina politikası çok önemlidir. Bir takım ekonomik kaygılar da vardır. Gidiş, gelişler başladı. Otellere, kumarhanelere insanlar kabul edilmeye başlandı. Dünyada sadece bizim ülkemizde çift PCR artı karantina uygulaması yapıldı ve bu gerçekten başarılı bir uygulamaydı. Bu bizim, hekimlerin, sağlıkçıların zorlaması sayesinde oldu. Sağlık altyapımızı bildiğimiz için yoğurdu üfleyerek yemek gerekiyordu. Zorlamalarla, plan olmadan, el yordamıyla vaka sayıları azaldı, sistemimizi zorlamayacak düzeye geldi. Giriş, çıkışlar arttıkça, insanlar da kendi sorumluluklarını unuttup kurallara uymamaya başlayınca, vakalar yeniden arttı. Vakalar logaritmik artar yani bir, üç, yedi, yirmi, yüz şeklinde... Açılmanın gevşemesi ve insanların kurallara uymamaya başlaması, rahatlaması nedeniyle bugüne geldik.

“Son iki hafta, yeni bir dönem başladı, birinci dalgayı şu anda yaşıyoruz”

  • Soru: Mart 2020 ile bugün arasındaki fark nedir?
  • Dr. Aşardağ: Aslında bu bir sene zarfında bir pandemi yaşamadık. Çok yorulduk, çok üzüldük, yakınlarımızla görüşemedik, psikolojik yönden yıprandık. Sağlıkçılar çok yoruldu ama çok sevindiricidir ki İtalya’nın, Fransa’nın, İspanya’nın, Güney Kıbrıs’ın düştüğü duruma düşmedik. Fakat son iki hafta, ülkemizde yeni bir dönem başladı. Bunu yeni bir dönem olarak değerlendirmek lazım, aslında birinci dalgayı şu anda yaşıyoruz. Mutant virüs de geldi, bulaştırıcılık arttı, komplikasyonlar ve ölüm oranları artabilir, sağlık sistemi yeterli seviyede değil. Tabi ki, çok geç de olsa, 11 ayda bir takım gelişmeler oldu. Neden Pandemi Hastanesi’nin gerektiğini, Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nin neden temiz hastane olarak kalması gerektiğini anlatana kadar neler çektik. Bu süreçte hükümettekilerle çok tartışmalarımız oldu. Sonuçta Pandemi Hastanesi yapıldı ama yeterli değil, hala personel sorunu var. Şu anda en önemli kararları alacağımız bir döneme geldik.

“Durumu anlattık ama anlamadılar”

KTTB ile çalışmalarımız var, randevu alıp Başbakan’a, Sağlık Bakanı’na neden risk grubunda olduğumuzu anlattık. Cumhurbaşkanı ile zoom üzerinden bir toplantı yaparak durumu anlattık ama anlamadılar. Mutant virüs olayı çıkınca ülke kapandı. Şimdiki kapanma kararı geç olmakla birlikte doğru bir karardır. Ancak uyarılar dikkate alınıp Ocak başı, Aralık sonu kapanma kararı alınmış olsaydı bugünkü noktaya gelmeyecektik.
AB’nin, Amerika’nın kapanma kriterleri vardır. Bu kriterler elimizde var. Bu kriterleri uygulama konusundaki en büyük eksikliğimiz Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nde bir halk sağlığı uzmanı ve epidemiyoloji uzmanı olmamasıdır. Biz halk sağlığı uzmanı değiliz ancak okuduklarımız ışığında yardımcı olmaya çalışırız. Komiteye bir halk sağlığı uzmanı aldıramadık. Neyin, ne zaman, hangi şartlarda kapatılacağı, açık kalanların nasıl bir düzende çalışacağını halk sağlığı uzmanı bilir. Tabi ki haklarını yiyemeyiz, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nde arkadaşlarımız yoğun ve özverili bir şekilde çalışmaktadır.

“El yordamıyla kararlar alınıyor”

100 bin kişiye düşen hasta sayısı, son 14 günde görülen hasta sayısı, yoğun bakımın doluluk oranı kapanmanın kriterleridir. Bunları sayısal olarak inceleyip kapanma, açılma kararı verilmelidir. Yapılan test sayısı, hastanede COVİD-19 pozitif hastalarla, COVİD dışı hasta sayısının oranı, sağlıkçıların kaçının COVİD-19’a yakalandığı önemli kriterlerdir. Dünya bunları hesaplayıp kapanma veya kapanmama kararı alır. Bizde el yordamıyla kararlar alınır, sonrasında en çok kimin sesi çıkarsa onun dediği olur.

  • Soru: Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin daha isabetli kararlar aldığı ancak siyasilerin bunları uygulamadığı da basına yansıdı...
  • Dr. Aşardağ: Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi hekimlerden oluşur ama içinde mutlaka Halk Sağlığı Uzmanı ve Epidemiyolog da olmalıdır. Laboratuvar Alt Komitesi yok, hangi testin, kime, hangi bölgede, kaç tane yapılacağı konusuna bu komitenin karar vermesi gerekir.

“Hem Türkiye’den hem de Güney Kıbrıs’tan daha kötü durumdayız”

“Ülkemizde son 7 gün içerisinde ortalama 100 binde 13.64 vaka çıkmıştır, bu da bizi bulaş yönünden dünyanın en kötü 60’ıncı ülkesi yapmaktadır. Türkiye 80, Güney Kıbrıs ise 61’inci sıradadır. Yani şu anda hem Türkiye’den, hem de Güney Kıbrıs’tan daha kötü durumdayız”

  • Soru: Mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  • Dr. Aşardağ: AB’ye göre son 14 gün içinde 100 bin kişiye düşen hasta sayısının 60’ın üstünde olması risklidir, ki bizde bu sayı 189’dur. Son 7 günde görülen vaka sayısının 14 güne oranla artmış olması da riskli bir durumdur. 5-11 Şubat tarihleri arasında 382 vaka, 29 Ocak-5 Şubat tarihleri arasında 376 vaka vardır. Bu rakamlar da riskli durumda olunduğunu ortaya koymaktadır. Son 7 gün içerisinde yapılan testlerde, oran olarak çıkan pozitif PCR test oranları konusu maalesef tam değerlendirilemiyor çünkü PCR testlerinin ne kadarının rastgele şekilde yerel halka yapıldığına dair bilgi paylaşılmıyor. Son 14 günde görülen ölüm oranları AB’nin belirlediği 1 milyonda 8 sınırını aşmamıştır, bunun 10’un üzerinde olması risklidir.
    Dünyada risk durumu açısından 207 ülkeyi kıyaslıyorlar, biz de kendi oranlarımızı hesaplayıp sıramızı belirliyoruz. Ülkemizde son 7 gün içerisinde ortalama 100 binde 13.64 vaka çıkmıştır, bu da bizi bulaş yönünden dünyanın en kötü 60’ıncı ülkesi yapmaktadır. Türkiye 80, Güney Kıbrıs ise 61’inci sıradadır. Yani şu anda hem Türkiye’den hem de Güney Kıbrıs’tan daha kötü durumdayız. R0 değerimiz de 1.65’tir ve bunun 1’in üzerine çıkmış olması çok risklidir.
     
  • Soru: Aşılama başladı. Türkiye’den 80 bin Sinovac, AB’den de 2 bin 250 Pfizer-Biontec aşısı geldi. Aşılarla ilgili tartışmaları, gidişatı nasıl görüyorsunuz?
  • Dr. Aşardağ: Aşı bütün dünyada siyasi bir obje olmuştur. Bazı ülkeler sadece ve sadece 27 tane aşı temin edebilmiştir, 130 ülke aşıya hiç kavuşamamıştır. Biz, nereden gelirse gelsin, devletlerin onayladığı ve 14 günlük tetkikten geçen, toksikolojik incelemeleri yapılıp fason olmadığı tespit edilen hangi aşıya erken ulaşırsak, o aşıyı yaptırmalıyız ve tabi ki kimsenin sırasını almadan...

“Aşılamanın ekonomiye yansıması daha uzun zaman alacak”

  • Soru: Bazı iş insanları aşı almak için kaynak ayırdığını açıkladı ama bu konuda da bazı soru işaretleri var...
  • Dr. Aşardağ: Aşılar devletlerin devletle veya devletlerin şirketlerle yaptığı anlaşmalar neticesinde alınır. Bu çok önceden planlanmıştır. Örneğin Kanada nüfusunun 6, İngiltere 2, Amerika 3 katı kadar aşı ayırtmıştır. Yani “paranız varsa aşıyı alabilirsiniz” diye bir şey artık ortadan kalkmıştır. İş insanlarının “bu kadar para ayırdım, getirtelim” demesinin çok da hayata geçebileceğini düşünmüyorum. Bu çok iyi niyetli bir yaklaşımdır ama bence o parayı şu aşamada virüsü temizlemeye yardımcı olmak için ayırırlarsa, toplum sağlığına çok daha büyük bir katkı yapmış olacaklar. Aşılamanın ekonomiye yansıması daha uzun zaman alacak çünkü çok fazla aşılanma, aşının etkisinin başlaması ve tabi ki dünyanın aşılanması gerekiyor.
    Ayrıca “Parayı verip aldım” noktasındaki aşılara da şüpheyle bakmak lazım. Diyelim ki firma ile görüşüldü ve bir şekilde aşı aldık, getirdik. Bunun mutlaka çok güvenilir bir kurumda bir takım tetkiklerden geçmesi gerekir. Bunu hangi merkez yapacak? Bence Türkiye bunu kabul etmez. Varsayalım kabul etti ve inceledi. Bu yolla alınan aşının ülkemize getirilmesi durumunda bu aşılar kimlere yapılacak? Etik bu noktada devreye girer, parayı verene mi yoksa risk grubunda olan, sırası gelene mi? Bence dikkat edilmesi gereken budur. Böyle bir pandemide, risk grubunda olan, hasta olursa ölebilecek kişilere aşı yapmak lazım. Aşının kime yapılacağını devletin kontrol etmesi gerekir. Aşı parasını verene değil, sırası gelene yapılır.

“Beklemeye tahammülümüz yok”

 “Beklemeye tahammülümüz yok. Kapalıyken bu taramayı yapmalıyız. Şimdi tam tarama yapma dönemidir... Vakaları tespit etmeliyiz ki izole edelim ve bulaşın önüne geçelim”

 

  • Soru: Tarama yapılması gerektiğini sürekli vurguluyorsunuz. 75 bin antijen testi geleceği açıklanmıştı. Nasıl bir yöntem izlenmeli?
  • Dr. Aşardağ: Hızlı antijen testleri konusunda uzun zamandır çalışıyoruz. Hızlı testler güvenlidir ve 15 dakikada sonuç verir. Nüfusu az, küçük bir ülkeyiz. Bu testleri yaygın bir şekilde, her haneden bir kişiye yapabiliriz. O haneden bir kişi pozitifse, herkes pozitif demektir. O aileyi izole edip, bulaş zincirini kırmış oluruz.
    AB, 20 milyon antijen testi satın aldı ve bunlar AB ülkelerine ücretsiz dağıtılıyor. Bu konuda KTTB olarak bir çalışma yaptık, temaslarımız oldu. Konuyu UNDP ile de görüştük, ayda 100 bin antijen test kiti talep ettik, onlar da konuyu görüşüyor.
    Beklemeye tahammülümüz yok. Kapalıyken bu taramayı yapmalıyız. Şimdi tam tarama yapma dönemidir. Slovakya bütün haneleri, insanları taradı ve taramalar sonunda bulaş oranı %20’de kaldı, %80’i taramalarda tespit ettiler. Vakaları tespit etmeliyiz ki izole edelim ve bulaşın önüne geçelim.
    Örneğin Karpaz’da hiç vaka yoktu ama yapılan testler sonucunda Mehmetçik’te hatırı sayılır vakalar tespit edildi. Eğer test yapmazsanız vakaları tespit edemezsiniz. Taramalar sayesinde asemptomatik vakalar tespit edilebilir. Tarama yapılmalı, risk haritası çıkarılmalı ve sonra açılmaya gidilmeli. Nüfusu az ve küçük bir ülke olarak bunu yapabiliriz. Güney Kıbrıs son bir hafta içinde nüfusunun yarısını hızlı testlerle taradı.

“Ödenek hazır olursa, antijen test kitleri en fazla 3 gün içinde getirilebilir”

 “Açılmanın, normalizasyonun daha çabuk olabilmesi için bu tarama gereklidir. İş insanlarının aşılar için ayırdıkları meblağın bir kısmını tarama projesine aktarması en mantıklısıdır. İş insanlarının da buna olumlu bakmalarını bekliyoruz. Ödenek hazır olursa, bu kitler de en fazla 3 gün içinde getirilebilir”

 

  • Soru: Antijen test kitlerinin ne zaman geleceğine dair bilginiz var mı?
  • Dr. Aşardağ: AB’den gelecek 75 bin antijen testi bizim için önemli bir katkı olacak. Her şey yolunda giderse o testler bir hafta sonra gelebilir. Şu anda Güney Kıbrıs’ta kullanılan antijen test kitleri Türkiye’de vardır. Aşı alımı konusunda kaynak ayırdığını açıklayan iş insanlarının, o meblağın bir kısmını antijen test kitleri için vermeleri daha akılcı olur. Çünkü aşıların etkisini görmemiz zaman alacak, bütün dünyada yaygın aşılama olması lazım. Tabipler Birliği eliyle bu antijen test kitleri alınabilir çünkü 180 bin TL’nin üzerindeki alımlarda mutlaka ihale gerekir, bu da süreci uzatır. Açılmanın, normalizasyonun daha çabuk olabilmesi için bu tarama gereklidir. İş insanlarının aşılar için ayırdıkları meblağın bir kısmını bu projeye aktarması en mantıklısıdır. İş insanlarının da buna olumlu bakmalarını bekliyoruz. Ödenek hazır olursa, bu kitler de en fazla 3 gün içinde getirilebilir.

“Kapanmanın bir hafta daha uzatılması isabetli olur”

“Virüsün kuluçka süresine bakıldığında 15 günlük kapanmanın bir hafta daha uzatılması isabetli bir karar olur. Antijen testlerinin temin edilmesinden sonra tarama için de bir haftaya ihtiyaç vardır”

 

  • Soru: 15 Şubat’ta kapanma süresi bitiyor. Bu süre uzatılmalı mıdır ve antijen testlerinin temin edilmesi durumunda tarama için ne kadar zamana ihtiyaç vardır?
  • Dr. Aşardağ: Virüsün kuluçka süresine bakıldığında 15 günlük kapanmanın bir hafta daha uzatılması isabetli bir karar olur. Antijen testlerinin temin edilmesinden sonra tarama için de bir haftaya ihtiyaç vardır. Kimse evden çıkmayacak, risk haritası çıkarılacak. Pozitif olanlar tespit edilip aileleriyle izole edilecekler. Bunu yapma şansımız olursa, virüsle mücadelede büyük bir yol kat edilmiş olur. Gerçekten dirayetli davranırsak, seferberlik yaparsak bu ülkeyi birkaç ay içinde sıfır vakaya getirebiliriz, öğrencilerimizi karantinalı getirebiliriz, otellerimize kısıtlı misafir kabul edebiliriz. 

“Devlette hantal bir yapı ve bir sorumsuzluk var”

  • Soru: Mutant virüs olup olmadığı konusu bir süre tartışıldı. Mutant virüsün geldiğini  önce YDÜ açıkladı, sonra Sağlık Bakanlığı.... Bu arada aslında bunu tespit edebilecek cihazın ülkemizde olduğu söylendi. Bunu devlet kendisi tespit edebiliyorsaydı neden etmedi? Bunu yapabilecek üniversitelerle neden işbirliği yapılmadı ve mutant virüsün tespit edilmesi durumunda yeni tedbirler alınmadı?
  • Dr. Aşardağ: Devlette hantal bir yapı ve bir sorumsuzluk var. Bulaşıcı Hastalıklar Yasası’nda öngörülmüş olan Laboratuvar Alt Kurulu kurulmamıştır. Laboratuvar Alt Kurulu kurulmuş olsaydı Sağlık Bakanı’nın bu gibi işlerle uğraşmasına gerek kalmayacaktı. Kurul çalışıp, sonucu bakanlık yetkililerine iletir ve onlar da açıklardı. Burada kurumsallaşmamış bir yapı var. Kurumsallaşmamış bir yapı içerisinde çalışıldığı için, bu tür gecikmeler çok öngörülebilirdir ama bunlar olmaması gereken gecikmelerdir.
    Bahsettiğiniz alet var ve bunu çalıştıracak uzmanımız da var. Son 10 sene içerisinde, ülkemizde her konuda ciddi birikimleri olan genç insanlarımız oldu. Biz bu insanları kullanmasını bilmiyoruz.

“Mutant virüsün görülme oranı hakkında endişelerim var”

“Aşılar kurtuluşumuzdur ama aşılarla ilgili çok fazla bir umut göremiyorum. Aşıların etkisi bir kaç ay içinde görülemeyeceği için diğer önlemleri çok daha aktif ve enerjik bir şekilde hayata geçirmemiz lazımdır”

 

Mutant virüsün görülme oranı hakkında da endişelerim var. Sağlık Bakanlığı vakaların %80’inin İngiliz mutant virüsü olduğunu açıklamıştı, İngiltere’de bile %80 mutant virüs oranı yoktur. Sağlık Bakanlığı 20 örnekten 16’sının mutant virüs olduğunu söyledi, bu çok ürkütücü bir rakamdır. Çünkü bu mutant virüsün bulaştırıcılık, hasta etme oranı daha yüksektir, hastalık başladıktan sonra yoğun bakıma düşme süresi daha kısadır.
Aşılar kurtuluşumuzdur ama aşılardan çok daha önemlisi kendi tedbirlerimizi, maske, mesafe, hijyen tedbirlerini uygulamaktır. Amerika Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi -CDC’nin maskelerle ilgili hazırladığı bir çalışması var. Buna göre, üç kat, arasında DSÖ’nün önerdiği maddeler olan cerrahi maskelerin üzerine iyi bir kumaş maskeyi koyarsanız, karşınızdaki de aynı tedbirleri almışsa, aranızdaki mesafeyi de koruduysanız %96 korunursunuz.
Aşılardan gelecek fayda aylar sonra ortaya çıkacak. Doğru maskeyle aşılardan daha fazla korunuyorsak, bu arada neden doğru maskenin ne olduğunu öğrenip takmayalım. Almanya, Avusturya ve bir çok Avrupa ülkesi N95 türü maskeleri öneriyor, hatta toplu taşıma araçlarına N95 ile girme zorunluluğu getirildi. Dünya aşılara ulaşmanın zor olduğunu fark etti. Aşılar artık siyasileşti, olaya siyaset girdi. 130 ülke şu anda aşılara ulaşamıyor. Dünya basit ve ucuz bir yöntem olan maskelerle ilgili insanları bilinçlendirmek için harekete geçti.

“Çift maske takılmalıdır”

Bizde de çift maske takılmalıdır. Sizin girdiğiniz bir ortama, son üç saat içinde virüs taşıyan biri girdiyse, sadece nefes alıp vermekle bile, havaya virüs bırakmıştır. Öksürmekle oluşan partiküller kalın, kaba ve ağır partiküllerdir, bir süre sonra yere yapışırlar. Fakat havada asılı kalan partiküller nefes yoluyla çıkar ve havada üç saat asılı kalabilir. Siz o ortama maskesiz girerseniz, havadaki asılı virüs partiküllerini nefes yoluyla alırsınız. Havada asılı kalan bu partiküller çok küçüktür ve tek maskeden geçebilir. Bu yüzden çift maske kullanılması önerilir.

  • Soru: Kullanılan PCR kitleri mutant virüsü tespit edebiliyor mu?
  • Dr. Aşardağ: PCR kitleri COVID-19 virüsünün olup olmadığını tespit etmek üzere planlanmıştır. “Virüs vardır” der fakat mutasyonlu olup olmadığını söyleyemez. Virüs mutasyonunu saptayan özel kitlerin getirilmesi ve pozitif olan vakalara bunun yapılması lazım.

“Ekonominin kurtulması için yaygın tarama, çift maske ve aşılama”

  • Soru: Hükümet tam açılma için 1 Nisan’ı hedef gösteriyor, bu ne kadar mümkün?
  • Dr. Aşardağ: Alınan önlemlerle 1 Nisan rüyadır. Bu anlattıklarımızı yapmazlarsa 1 Nisan’da normalizasyon anlamında açılma olamayacak. Ekonominin de kurtulması için anlattıklarımızın yapılması lazım. Yaygın tarama, çift maske ve aşılama... Toplumsal bir seferberlik yapıp bir an önce bu beladan kurtulmak ve ekonomiyi de rahatlatmak yoluna gitmemiz gerekir.

“Küsmenin, siyaset yapmanın zamanı değil”

Aşılar kurtuluşumuzdur ama aşılarla ilgili çok fazla bir umut göremiyorum. Aşıların etkisi bir kaç ay içinde görülemeyeceği için diğer önlemleri çok daha aktif ve enerjik bir şekilde hayata geçirmemiz lazımdır. Sağlık Bakanlığı’nın siyasi partilerde, KTTB ve diğer kurumlarla işbirliği ve iş bölümü yapması şarttır. Küslükler varsa küslüklerin tamamen ortadan kalkması gerekir. Küsmenin hiç zamanı değil, siyaset yapmanın zamanı değil. Bir sene içinde bir sürü yanlışlar olmuştur, bunlar sonra tartışılacak. Ama şu anda tartışma zamanı değildir. Böyle bir zamanımız yoktur.

 

tabl-012.jpg

 

148841684-4007397082627767-8961842549782535521-o-001.jpg

 

 

Bu haber toplam 3560 defa okunmuştur