Düdük – Flogera ilişkisi
Türkler, ‘Parayı veren düdüğü çalar’ der.
Rumlar ise ‘Parayı veren flogera’yı yani kavalı çalar’ diyormuş.
Rumlar AB ile imzaladıkları Mali Protokol sayesinde iflastan kurtulacaklarını hesaplıyorlar. Rumlara 10 milyar Euro veren AB, kendi üyesi olan adanın güneyini rehin aldı.
10 milyar Euro’luk borç, faizleri ile birlikte 2022’de geri alınmış olacak.
Ama 20 milyar Euro olarak. Bu rakam güneyin toplam yıllık milli gelirine eşit.
Anlayacağınız parayı veren AB bundan böyle Kıbrıs konusunda yalnızca sfirihtra’yı (düdüğü) değil aynı zamanda flogera’yı ve belki de Rum ve Yunanlıların çok sevdiği klarino’yu yani klarneti de elinde tutacak.
Bu kadar üfleme silahı olan bir AB, ABD’yi de yanına alarak son hamle ile Rusları adadan kovmayı amaçlamakta.
Nasıl olsa nefesi tükenmiş Yunanistan iflas etmiş ve Kıbrıs ile ilgili iradesini çok önceden AB’deki patronlara devretmişti. Yoksa çoktan o da gümbürtüye gitmişti.
Tıpkı İtalya, İrlanda, Portekiz ve İspanya gibi.
Hepsi de emperyalist - kapitalist sistemin sembolleri.
Hep beraber kıvranıp duruyorlar!
Grekler, Romalılar, Amerika’yı keşfeden İspanyol ve Portekizliler ve ABD’de her zaman öncü güç olan İrlandalılar!
Peki bizde durum ne?
Maliye Bakanı Ersin Tatar güneyden kaçarak kuzeye gelebilecek kara parayı ima ederek güneydeki gelişmeler karşısında her türlü önlemin alındığını söylüyor ve Allah kimseyi Rumların durumuna düşürmesin diyor.
Diyor ama KKTC’deki durumun güneydekinden pek farklı olmadığını her nedense unutuyor ya da unutturmaya çalışıyor.
4 Aralık 2012’de Ankara’da imzalanan protokol ile Küçük Hükümeti irademizden kalan belki de son düdüğümüzü Erdoğan’a teslim etti. Protokol gereği Küçük Hükümeti Ankara’nın istediği ‘HER ŞEYİ’ yapacak ama karşılığında da Ankara’dan istediği her türlü ‘PARA-PULU’ alacak.
Küçük’ün iktidardaki ömrünü uzatmaya söz veren Ankara belki de öncekilerden farklı olarak KKTC’nin kaderinde TEK BAŞINA söz sahibi olacak. Yani yalnızca düdük değil zurna da Erdoğan’ın elinde olacak!
Olacak ama KKTC’de işler her zaman Erdoğan’ın istediği gibi yürümeyecek. Tıpkı güneyde de her şey her zaman AB’nin istediği şekilde yürümediği gibi.
Belki de bu nedenle herkesin umudu ada çevresindeki doğalgazda. Belki de bu nedenle Kıbrıs sorununun tarafı olanlar şimdi daha çok gaz sorununun çözümünü önemsiyorlar.
Durum böyle olunca şimdiye kadar çözümü engelleyenler şimdi gaz masanın etrafında oturarak çözüm yollarını arayabilir ve hep birlikte düdük ve flogera’yı çalarak bizleri neşelendirebilirler.
Gaz parası herkesi mutlu edecek!
Ne demişler, “Paranın açamayacağı kapı yoktur”.
Ne demişler, “Her şeyin ve herkesin bir bedeli vardır”.
Biz ne diyoruz? “Onur; engebeli, kıyısı olmayan ada gibidir. Bir kere terk ettiniz mi bir daha dönemezsiniz”.
İşte bu nedenle biz biz olalım, “Ciğeri beş para (Dolar ya da Euro da olabilir) etmez”lerin düdüğüne aldanmayalım.
Nasıl mı?
7 Nisan’da Lefkoşa seçimlerinde mutlaka sandığa gidip düdükçülerin ellerinden kendi düdüklerimizi geri alalım ve herkese nefesimizin hala ve güçlü olarak var olduğunu kanıtlayalım.
Biz bunu daha önce de yapmıştık!