1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Dumanların Arkasındaki Kadın -2-
Dumanların Arkasındaki Kadın -2-

Dumanların Arkasındaki Kadın -2-

Öykü Yarışması’nın başarılı öyküleri

A+A-

Öykü Yarışması’nın başarılı öyküleri

Geçtiğimiz hafta Yenidüzen-Deniz Plaza Öykü Yarışması’nın 12,13,14 yaş grubunda üçüncülük alan öykünün ilk bölümünü yayınlamıştık. Bu hafta da ikinci ve son bölümünü bulacaksınız bu sayfalarda… Haftaya diğer ödüllü öyküler yayınlanmaya devam edecek.


Cansu Çarlak
8. sınıf
19 Mayıs Türk Maarif Koleji
12,13,14 yaş grubu

Yarışma Konusu: Bir gazeteci olduğunuzu ve herkesin ilgisini çekebilecek bir haber yakaladığınızı düşününüz. Bu olayı öyküleştirerek anlatınız…

 


Dumanların Arkasındaki Kadın -2-

Anlam veremediğim tek şey bu değildi, oysaki bana verdikleri adrese gelmiştim, burası ufak bir köşk gibiydi. Burada sadece yaşlanmış olduğu belli olan eski bir çınar ağacı ve onun iri gövdesinin önünde kırmızı iki tane koltuk vardı. Etrafta çok fazla ağaç yoktu, kuraklık var gibiydi ve güneş hafiften gitmişti. Neden böyle bir yere geldiğime anlam veremedim. Etrafıma biraz bakındıktan sonra araba sesi duymamla arkama dönmem bir oldu. Eski model bordo bir araba birkaç metre uzağımda durdu ve içinden pembe, toz pembe bir elbise giyen, beyaz saçlı bir kadın indi. Onun Atike olduğunu anlamam uzun sürmedi, vay canına dedim. Bana doğru gelirken yüzünde bir tebessüm vardı. Etrafı gözlemlediğinde gülümsemesi daha da büyüdü. Onun gözlerine baktığımda içinde saklanmış acıyı gördüğümden emindim.

***

“Adın neydi senin?” karşısındaki çocuğun gözlerinin en derinlerine bakarak gülümsedi Asuman. Onu savaşın içinde, o cehennemin ortasında başı boş, korkmuş, çaresiz bir şekilde gördüğünde yüreğinin ne kadar sızladığını bir Allah, bir de o biliyordu. “Atike…” dedi. “Benim adım Atike, ya senin?” Ne kadar güzel bir çocuktu, diye düşündü içinden Asuman. Bunların hiç birini hak etmemişti. “Benim de adım Asuman. İsmin çok güzel.” Atike iltifatı karşısında gülümsedi fakat aklı hala daha anne ve babasındaydı. “Asuman, annem ve babam nereye gitti?” Asuman gözlerinin dolduğunu hissetti. Nasıl diyebilirdi ki ona? Bir yandan ona ismiyle seslenmesine tebessüm ederken, Atike’ye verebileceği en güzel cevabın şu olduğuna kanaat getirdi. “Onlar şu an çok güzel bir yerdeler, seni izliyorlar ve her zaman yanındalar. Gece olduğunda yıldızlara bak, onlar seni her zaman koruyacaklar. Tıpkı benim gibi.” Atike’nin aklına yalnız bir şekilde geceleyin beklerken karanlıkta yıldızların parlayıp, onu aydınlatması geldi. Gözleri dolarken Asuman onu kollarının arasına alıp, saçına ufak öpücükler kondurdu. Onu yalnız bırakmayacaktı. Nasıl yapacağından emin değildi, fakat yıldızların üzerine, o gece yıldız olmuş tüm ruhlar adına yemin etti. Savaştan sağ çıkan bu kızı her daim koruyup, kollayacak, onu sevecekti.

“Geldik, hadi inin arabadan. Beyimiz sizi ana salonda bekliyor.” Arabadan indiklerinde Atike hızlıca Asuman’ın elini tutarak arkasına saklandı. ‘Beyim’

dedikleri Asuman’ın yaşadığı köşkün sahibiydi. Maalesef ki Asuman ailesini kaybedince Caver isimli şahsın ellerine düşmüştü. Birlikte yavaşça ana salon dedikleri yere doğru ilerlerken ikisinin de gerginlikleri yüzlerinden okunabilirdi. Salona girdiklerinde Caver Beyin önünde durdular. İkisini de süzdü önce Caver. “Asuman, bu çocuk kim?” iğrenç bir ifadeyle bakışlarını Atike’ye doğru yöneltti. “Kızım, Atike.” Atike gözlerini iri iri açıp Asuman’a baktı. Asuman yalan söylemişti, söylemişti çünkü onu kOrumalıydı. Caver onu savaşın ortasında bulduğunu bilseydi onu yanında tutmazdı. “Ne demek kızın?” ayağa kalktı. “Duydun, Caver. Atike benim kızım.” Bu yalan her şeyin başlama noktasıydı. Bu işleri daha da berbat etmişti sanki, ama öyle de sayılmazdı. Caver’in amacı Asuman ile evlenmekti, bir çocuk tüm planlarını altüst etmişti. Fakat artık Asuman ve Atike öyle bir konuma gelmişlerdi ki, eğer biri yoksa, diğeri de yoktu. Ve bu onlar yıldız olana dek sürecekti.

***

“Gel otur şöyle karşıma, konuşalım seninle.” Atike Sevgi şu an karşımdaydı, biz çınar ağacının önündeki kadife kırmızı koltuklarda oturuyorduk. Bunların yaşandığına inanamıyorum. Gözlerinden geçmişin acılarını gördüğüme eminim. “Seni hatırlıyorum, küçükken hep bizim gazeteyi ziyarete gelirdin.” Bana gülümseyip etrafı izlediğinde mutlu olduğumu hissettim. Beni hatırlaması bile o kadar güzeldi ki, üstelik ben onu hatırlamıyordum. Ona cevap verecekken sözlerine devam etti. “Benimle ne hakkında konuşmak istediğini biliyorum, uzun zamandır bunu Kimin akıl edeceğini merak ediyordum.” Dinlemeye devam ettim. “O yüzden buradayız. Her şeyin başladığı yer, işte burası.” Nefesimin kesildiğini hissettim. Buranın ne alakası olabilirdi ki? “Asuman Sevgi ile nasıl tanıştınız?” Kafasını olumsuz bir şekilde iki yana salladı. Anlam veremedim. “En iyisi sen soru sorma Cansu, ben sana anlatayım her şeyi. Böyle sorularla hiçbir yere varamazsın.” Kıkırdadığında ellerinin birisi ile dizime hafifçe vurdu, kafamı sallayarak güldüm. Heyecanlanmıştım. “Burada, onunla tanıştığım gece bir kargaşa yaşandı. Ve bu kargaşa dakikalar içinde öyle büyüdü ki, savaş haline geldi. Karşıda bir köy vardı o zamanlar, evleri yaktılar, insanlar kaçarken onları öldürdüler. Cennet dediğim yerin bir anda cehenneme dönüştüğünü gördüm gözlerimle.” Yavaşça yutkunup dediklerini not aldım. “Annemi, babamı, komşularımı, arkadaşlarımı, neredeyse her şeyimi kaybetmiştim. Cehennemin ortasında bir başıma kalmıştım. Öyle korkmuştum ki, küçük bir çocuktum daha. Kaç kişinin ölümünü gördüğümü inan ben de bilmiyorum.” Ufak ufak damlalar yanağına doğru süzüldüğünde görüntüler zihnimde canlandı, kalbimin parçalandığını hissettim. “O harabenin içinde bir ışık gibi belirdi. Ve beni tam bu ağacın önüne koydu. Gözlerimi ve kulaklarımı kapatıp onu beklememi söyledi. Gözlerimi ve kulaklarımı çok sıkı kapatsam da, acı dolu tüm haykırışları duydum, kollarımın arasında canını yitiren genç adam dahil, görmemem gereken öyle çok şey gördüm ki…” Hıçkırıklar birer birer ağzından dökülürken, kendimi ağlayacak gibi hissettim. “Hepsi, kadife geceye süzülüp yıldız oldular ve gece vakti yalnız kaldığımda havayı aydınlattılar. Sabah ise, geldi, beni buldu, orada ölebilirdim; fakat o beni buldu.” Bu sefer ağlarken gülümsedi. Bense gözyaşlarımı tutmakta zorlanıyordum. “Bizi Caver isimli bir adamın yanına götürdü, aile arkadaşlarıymış. Annemle evlenmek isteyen takıntılı bir batı erkeğiydi. O gün ona sırf beni korumak için, onun kızı olduğumu söyledi.” Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. “Sonra noldu?” Yüzündeki ifadeler öyle karışıktı ki çözemiyordum ne olduğunu. Bir ‘hah’ edası çıktı ince dudaklarından. “Neler olmadı ki…”

***

“İyi halt ettin!” Caver, ortalığı yıkarcasına bağırdı. “Şimdi ne halin varsa gör!” salondaki tüm tepsileri yere yıkarken, Atike korkudan titrediğini hissetti. Asuman hızlıca Atike’ye dönerek fısıldadı. “Çabuk o duvarın arkasına saklan ve kulaklarını kapat, hiçbir şey yok, sakin ol.” Atike Asuman’ın dediğini yaptı ve hızlıca koştu ama duyacaktı her şekilde. “Seni himayem altına alacaktım, sırf tehlikeye girme diye! Ama Asuman Hanım, bir çocuğum var diyerekten karşıma çıkıyor, bu nasıl iş!” Caver deli gibi davranıyordu, söyledikleri her geçen dakika daha da ağırlaşırken Asuman’ın sözlerinin altında kalmayacağını bilmesi gerekirdi. “Benim ne kimsenin himayesi altına girmeye ne de biri tarafından korunmaya ihtiyacım var Caver! Aş artık bu zihniyeti!” Caver güldü, tıpkı bir deli gibi. Atike ise olanları korkarak eskimiş duvarın arkasından izliyordu. “Sokaklarda gezinip sırf para kazanmak için erkeklerle beraber olmayı mı tercih ederdin?” Caver’in yüzüne inen tokat, her şeyi başlamadan bitirmişti. “Sözlerini bil de konuş! Kadınlar, sırf sizin cinsel hayatınız için kullanacağınız oyuncaklar değiller, kadınlar elinizde oynayabileceğiniz aletlerden değiller, kadınlar sizin köleniz değiller! Kim sana benimle böyle konuşabilme hakkını verdi? Hepiniz şahitsiniz. Sizler, beni sırf kadın olduğum için küçümsediniz. Kadın olmam sizin bana bu şekilde davranmanız anlamına gelmez! Gün gelecek,” Asuman öyle hızlı, öyle öfkeli konuşmuştu ki “Hepiniz, benim ismimi göreceksiniz, her yerde. Ve o zaman kendinize şunları söylemekten çekinmeyin, özellikle sen Caver, bir zamanlar küçümsediğim, hakaret ettiğim, eziyet ettiğim, sırf çocuğu var diye yargıladığım kadın…” sözleri, bir hançer gibi indi ortalarına. Fakat Asuman sözlerini yarım bıraktı, tamamlamadan salonu terk etti. Çünkü cümleyi gelecekte o tamamlayacaktır.

***

Atike, o gece Asuman Sevgi’nin söylediklerini harfi harfiyen bana söylediğinde, tüylerim diken diken olduğunu hissettim. Cümlenin devamı çok açıktı, Asuman Sevgi, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi gazetesinin sahibiydi. O dünyanın görüp göreceği en güçlü kadındı. “… Hayatımda onun kadar güçlüsünü, kendinden eminini, gururlusunu görmedim” dedi Atike. Asuman Sevgi’ye bir kez daha hayran olduğumu hissettim…

Ondan sonra, çok fazla zorluklar çektik, fakat bunları bana hiçbir zaman hissettirmedi. Gece gündüz çalıştı, fakat beni okuttu. Beni sevdi. Annem, babam, arkadaşım, kardeşim, her şeyim oldu.” Ve o an her şeyi anladım. Kadife gece, kırmızı göl, yıldızlar, çınar ağacı. Şimdi de, kadife kırmızı koltuklar, çınar ağacı, yıldızlı gece ve geçmiş gibi kokan yasemin… Bir gazeteci olarak değil de, bir insan olarak böyle bir konuyu, böyle bir yerde, böyle bir şekilde öğrenmek, onu yaşamak, hayatımda edindiğim en güzel anlardan biriydi. ‘Meleklere dua etmeyi asla bırakma” dedi bana Atike ‘çünkü onlar da sana dua etmeyi bırakmazlar.’ Ve gözyaşlarımız yanaklarımızda kaybolurken, hayatın gelip geçici bir gölge olduğunu, ölümün bizi sabırla beklediğin öğretti bana. “Ben, o gece cehennemin içinde kendi cennetimi buldum.” Bakışlarımız sonsuzlukta kayboldu. “O cennet, dumanların arkasındaki kadından başkası değildi.”

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 2367 defa okunmuştur
Etiketler :
Adres Kıbrıs 323 Sayısı

Adres Kıbrıs 323 Sayısı

İlgili Haberler