DÜMDÜZ Memleket Halleri...
Henüz daha kabul etmeden iki günlük bir bakanlık serüveni yaşadım; bu ülkede neden dibe vurduğumuzu, bana hani deyim yerindeyse ‘DÜMDÜZ’ anlatan...
Malum yeni bir hükümet kurulma aşamasına girilmişti. Neden girilmişti? Çünkü hükümet eden büyük parti Cumhuriyetçi Türk Partisi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmişti. Ondan önceki birçok belediye başkanlığı seçimlerini de kaybetmişti ve halâ belleklerde genel seçimlerde parti içinde yaşanan çirkin etik dışı davranışlar dolanıyordu.
Cumhuriyetçi Türk Partisi sosyalist bir parti olmanın ilkelerini çoktan yitirmiş, çirkin iktidar savaşlarının, dedikoduların, birbirinin ayağını kaydırmanın merkezi bir parti haline gelmişti. Elbette ki bu partiye gönül veren, sadece toplum için yüreği ağlayan tertemiz politikacılar ve binlerce destekçisi de vardı.
İşte bu insanların duygularına tercüman olmak ve biraz da partiyi içine düştüğü bu derin bataktan çekip çıkarmak için 2. Cumhurbaşkanı M. Ali Talat, daha önce de yazdığım gibi büyük bir iyi niyet ve özveriyle kolları sıvadı ve yine tertemiz, yüreği toplum için atan bir başka yoldaşı, Tufan Erhürman’ı da yanına alarak partinin başına geçti.
BAŞARI – BAŞARIZILIK…
Peki ama bir önceki hükümette yer alan CTP kanadı gerçekten başarısız mıydı? Bu ülkede içine düşülen çaresizliğin en büyük nedenlerinden biri “erk” olamamaktır. Dünya iyisi bir başbakanımız vardı: Özkan Yorgancıoğlu. Tertemiz can gibi bir insan, ama bu şartlarda iyi olmak yeterli mi? Dengeleri korumak, kimseyi kırmamak?
Peki ya Sağlık Bakanı? Sağlık sisteminin ciddi bir reformdan geçmesi gerektiğine en çok inananlardan biriydi. İyi ve çalışkan bir insan... Peki ama yeterli mi? Kesinlikle yeterli değil... Reform yapmak cesaret işidir. “Kimse üzülmesin, kırılmasın, herkes memnun ve mutlu olsun”la reform olmaz. Reform yapmak sadece ilgili konuya bilgili, iyi bir ekiple kilitlenmektir. Parti içinde başka hesaplara girmemektir. Reform yapmak önce ciddi bilgi sonra da güçlü bir cesaret gerektirir.
HÜKÜMETİN ÖTEKİ KANADI…
Demokrat Parti kanadına zaten hiç girmeyeyim. Nesini konuşacağım ki? Ülkenin kaderini çizebilecek en önemli altı bakanlığı üzerine zimmetleyip sonra da başarısızlığın tüm nedenini TC yardım heyetine yükleyen başbakan yardımcısını mı? Sanki yıllardır bu ülkeyi yönetenlerin başında o değilmiş gibi pişkin pişkin suçlu arama halleri...
Ya da Milli Eğitim Bakanına mı laf edeyim? Bakanlık yaptığı bir yıl içinde altı ay boyunca grevleri çözemeyip, o dönem çocukların geleceğini göz göre göre heba edenlere mi?
BAKANLIK TEKLİFİNE GELİNCE…
Ve evet, bana çok saygı duyduğum M. Ali Talat tarafından bakanlık teklifi yapıldı. Hatta teklif yapılmadı görev verildi. ‘Gel elini taşın altına koy’ dendi.
Ben ‘düşünmem gerekir’ dedim. Düşünmem gerekiyordu. Çünkü en baştan itibaren teknokrat; yani siyasi olmayan, konu ile ilgili, bilgili insanların oluşturacağı bir kabine ve bu kişilerle uyum içinde meclisi çalıştıracak yasaları geçirecek ve ülkede gerçek bir reformu ve devrimi gerçekleştirecek geniş tabanlı bir hükümet düşünülüyordu. Evet, böyle bir hükümet yapısı ideallerime uygundu.
Bugüne dek devletten hiç bir görev beklemeyen, yirmi yıllık devlet memurluğumu bile emekliliğimi almadan ilkelerime uymadığı için bir kalemde silen ‘ben’ için, evet çıkılan yol anlamlıydı. En az 15 yıl sağlıktaki sivil toplum örgütlerinde çalışan, bu adaya ve bu topluma sevdalı, bu adada çocuk yetiştiren ‘ben’ için böyle bir hükümetin olabileceğini düşünmek bile bir umut ve heyecandı.
VE DÜŞÜNDÜM…
Düşündüm… Kuzey Kıbrıs’ın en saygın sivil toplum örgütlerinden, halkın güvendiği ve doğruluğundan emin olduğu Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği başkanlığını bırakmam ne kadar doğruydu? Meslektaşlarıma ve topluma verilmiş iki yıllık bir görev sözüm vardı.
Düşündüm… 25 yıl boyunca nerede hekimlik yaparsam yapayım hep benimle olan en büyük aşkım hastalarımı, mesleğimi ve emek emek alın teri döktüğüm mesleğimi bırakmam ne kadar doğruydu?
Ve ben bunları tüm duygusallığım ve iyi niyetimle düşünürken bakanlık elden gidiyor paniğiyle parti içinde kazan kaldıran milletvekillerini gördüm. Sosyalist bir partinin koltuk uğruna yaşadığı akıl dışı çirkinlikleri... Memleketi kendi malları zanneden, koltukları babadan miras belleyen insancıkları...
Tüm ömrünü emeğiyle yaşamını kazanmaya adayan beni ‘statüko’ ilan edenleri gördüm.
UMUTLARIM…
Bakanlık teklifini kabul etmedim değerli dostlar; çünkü inanmadım. Yine de gönülden umuyorum ve istiyorum ki bu hükümet başarılı olsun. Bunun için de bir sivil toplum örgütü olan biz Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği ve ben bilgi birikimimizle elimizden gelen desteği yapacağız.
Umarım M. Ali Talat gerçek bir lider olabilir ve CTP içindeki sosyalizmle hiç ilgisi olmayan insanları ve düşünceleri her şeye rağmen cesaretle uzaklaştırır. Dengeleri değil, ilkeleri gözetir.
Yine umarım ki, hükümet CTP-UBP koalisyonu olarak bir EGOİZM hükümeti değil, dünyalı cesur gerçek bir REFORM hükümeti olur.