Dünden Bugüne ‘Vejetaryen Yamyamlık Geleneği’
Bazı köşe yazıları o kadar etkileyicidir ki, özellikle takip edenler iyi bileceklerdir. Meseleyi iyi analiz edip sonuçlarını çıkarırken yapılan saptamalar, artık o köşe yazarının yorumuyla şekillenir
Bazı köşe yazıları o kadar etkileyicidir ki, özellikle takip edenler iyi bileceklerdir. Meseleyi iyi analiz edip sonuçlarını çıkarırken yapılan saptamalar, artık o köşe yazarının yorumuyla şekillenir. Kimi zaman trajikomik bir anlatımdır, kimi zaman ise tamamen alaycı bir ifade söz konusudur. Tüm bunlar yanlış değillerdir tabii ki, çünkü köşe yazarı iyice analiz ettiği karşısındaki durumun, birtek alaycı ifadeyle veya komik bir anlatımla veyahut trajikomik benzetmelerle halka anlatılabileceğini de iyi bilir. Sabah Gazetesi köşe yazarı sayın Mehmet Barlas’ın, beni çok etkileyen ve aslında bu yazıda bizi gördüğüm ve bizi yaşadığım bir doğrusunu yazmadan geçemeyeceğim. Aşağıda vereceğim kesitlerde ve yaşadığımız Kıbrıs’ın Kuzeyi’ni cuk diye oturtmak çocuk oyuncağı ve sizler de deneyin, etrafınızı biraz takip edin ve olayların mekanlarını ve oyuncularını değiştirin yeterli olacaktır.
(Dünden Bugüne “Vejetaryen yamyamlık” Geleneğimiz....) başlığıyla okuyucuya sunulan saptamalardan işte sizlere birkaç kesit; İnsanları gerçekten yiyenlere “Yamyam” denildiğini biliyoruz. Bir de mecazi anlamda insan yiyenler var. Bizim toplumumuzda çok rastla nılan bir beslenme türü. Buna “ Vejetaryen yamyamlık” diyebiliriz belki. Kendi yaşam tarzlarına özen göstermek yerine, başkalarının yaşam tarzlarına takılmak gibi......Kendi yaptığı işte mükemmelliğe ulaşmaya çalışmak yerine, başkalarının yaptıklarını aşağılamak gibi....Bizdeki vejetaryen yamyamlıklar, Salieri’nin Mozart’ı yemeye çalışmasındaki düzeyde olmuyor genellikle. Ajda Pekkan’ı veya Sertap Erener’i Başbakan’ın Somali seferine katıldıkları için yemeye teşebbüs edenleri bu düzeysizliğe örnek gösterebiliriz.
Meslektaşları Yemek.........
Mesela bir yazarın yazdığı gazetesinin veya program yaptığı televizyon kanalının patronunun kızı da Somali seferine katılıyor. Ama bu seferdeki iştah açıcılar sadece Ajda Pekkan ve Sertap Erener olmuyor mu? Ancak bir genelleme yaparsak bizim yamyamlarımız için en iştah açıcı besinlerin, kendi meslektaşları olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Bir alanda parlayan sanatçı, önce kendi alanındaki diğer sanatçıları yemek ister. Örneğin, gazeteci yamyamlar da en çok gazeteci etine düşkündürler.
Gazeteci Yamyamlar............
Bir gazetedeki köşe yazarı, diğer gazetedeki kendisinden farklı açıdan olaylara bakan meslektaşını yemeye hazırdır.....Eski günlerde gazeteci yamyamlar seçilmiş siyasetçi etine de çok düşkündüler. Bugün ise aynı yamyamların eski komutanların “itiraflar”ını veya “Özeleştiriler”ini vesile ederek asker etine de iştah duymaya başladıklarını gözlemlemiyor musunuz? “Oral Seks” tutkunu iki yamyamın birbirleri ile ilişkiye girdikleri zaman ikisinin de ne büyük riske girdiklerini düşünebiliyormusunuz? Bilirsiniz bu fıkrayı........................
İnsanlardan Bıkmış
Bir yamyamı normal bir lokantada gören arkadaşı şaşırmış ve “Ne işin var burada” demiş. Normal lokantada normal yemek yiyen yamyam da “İnsanlardan Bıktım” diye cevap vermiş arkadaşına. Gerçek yamyamlık artık sadece böyle fıkralarda kaldı.....Yamyamların su dolu kazanlarda kaynattıkları iki kişiden birisinin yandaki kazanda kaynatılan arkadaşına “Bunların çorbasına işedim” demesi veya yamyama “Pizzanızı nasıl istersiniz?” diye soran tezgahtara yamyamın “Üzerinde herkes olsun” diye cevap vermesi, fıkraların malzemesi artık.
Harem’den Beri...............................
Ama bizim vejetaryen yamyamlarımız her sabah uyandıklarında “Bugün kimleri yesem ki” diye yataklarından kalkmayı sürdüreceklerdir. Aslında yönetim kuramcıları bu tür yamyamlığa “Mobbing” veya “Yutucu Rekabet” diyorlar ve bizim toplumumuzda bunun yüzlerce yıl öncesine dayanan örnekleri olduğunu da söylüyorlar. Bir örnek de Kanuni’nin Harem’indeki Hürrem’le Mahidevran’ın Gülnihal’in ilişkilerinden verilemez mi?
Ya işte böyle anlatıyor usta gazeteci Mehmet Barlas. Kıbrıs’ın Kuzeyinde de durum farklı mı sizce? Buralarda vejetaryen yamyamlık ne alemde acaba düşündünüz mü hiç? Herkes kendi meslek dalı ile kendi dünyası ile yorumlasın bu konuyu. Sanat dünyasındakiler ise özellikle yorumlasınlar lütfen. Sanatın hemen hemen hiçbir dalında, bir adım ilerleyemeyişimizin altında bir yamyamlık yatıyor mu acaba. Ne dersiniz?
Müzik dünyasının yeni yıldızı:
CHRISTINA PERRI
Dünyanın izlediği So You Think You Can Dance yarışmasında kendi yazdığı Jar of Hearts şarkısını söylemesi istendiğinde hayatı bir anda değişen 24 yaşındaki Christina Perri, bir anda seyircileriyle kuvvetli bir bağ oluşturarak dinlenme rekorları kırdı ve kafe işletmecisi olarak sürdürdüğü hayatını artık bir dünya starı olarak sürdürmeye başladı. Lovestrong adlı albümü ile müzik dünyasına adım atan Christina Perri, aşk ve güç üzerine oturttuğu parçalarıyla bir anda müziğin yeni yıldızı oldu! Kaçırmayın...
HAFTANIN ALBÜMÜ:
SELAH SUE SELAH SUE
Peri masallarından çıkmış bir hikayeye sahip olan Selah Sue, kaderini kabullenmeyip kaygılarını gitarı ve sesiyle tüm dünyayla paylaşan genç bir yetenek. Tereddütlerini soul, funk ve reggae müziğe döken, bu melodilere duygularıyla hayat veren sanatçı, ilk ve hırs dolu bu albümü ile elektrik rock, organik hip-hop ve soul-funkı bir araya getiriyor ve 11 şarkısının her birini ayrı bir tutku ve duygu ile sunuyor. Sınırları olmayan bir jenerasyonun müziğine ait olan Selah Sue, gerçek bir başarı hikayesi!