Dünya Bankası, AB, Kuzey ve Güney
Kıbrıs'ın güneyindeki kriz her açıdan tartışılmaktadır.Ancak açık olan bir nokta vardır. Bu krizle de açığa çıktığı gibi Kıbrıslılar artık yaşamın düzenlenmesinde kendi inisiyatiflerini büyük ölçüde yitirmektedir. Güneyde krizin aşılması için AB karar alma merkezlerinin geliştirdiği planlar önermeler belirleyici olmuştur.
Büyük onur kırılmaları öfkeler gelişse dahi çaresizlik hakim olmaktadır.
Kuzeyde ise bu hal çok uzun bir süredir zaten sürmektedir. Şimdi buna Güney de eklenmiştir.
Çıkış için ise Güney , Kıbrıs sorunu nedeni ile Federal çözümden kaçmak için yıllarca çarpıttığı egemenlik kavramını tamamen kaybeden bir hale girmiştir.Kuzeyde zaten yine ayni şekilde sırf Federal çözümden kaçınmak için çarptırılan egemenlik kavramı üzerinden siyaset yapmasına karşın kendi kendini yönetme hakkını tamamen kaybetme durumuna zaten düşüldü.Şimdi bunu Güney yaşıyor.
Kısacası Kıbrıslıların artık sırf çözümsüzlük sürsün diye ortak ve tek egemenlik üzerinde duracaklarına bir birlerine egemenlik adına üstünlük sağlamak için çözüme götüremedikleri Kıbrıs sorunu yüzünden şimdi egemenlik haklarını hep ten kaybetmenin şaşkınlığı içine girmişlerdir.
Bunun diğer bir nedeni, üstünlük yarışının ayni zamanda iç siyasette de getirdiği kültürün şekillendirdiği siyasi anlayıştır.
Bakın güneyde yakın zamanda seçim yapıldı. Bu ekonomik yapının çıkmaza girdiği bunalım yaşandığı açıktır.
AKEL iktidar da idi ve krizin Bankacılık sektöründen geliştiği tesbitini yapmıştı. Ancak DİSİ bunu ret ediyor ve krizin Hükümetin siyasetinden kaynaklandığını ifade ediyordu.
Fakat bu seçim içinde ne AKEl ne de DİSİ krizin esas nedenleri ve çıkışı üzerinde durmadı. Sonuç kendileri çare üretme noktasına ulaşmadıkları için AB merkezlerinin dayatmaları ile karşılaşmaları oldu.
Şimdi DİSİ eleştirdiği konuların uygulayıcısı, AKEl de çekimser oyla dolaylı destekçisi oluyor.
İşte temel sorunlara farklı ve akıl dolu önermeler üretilmediği için sonuç olarak kendi sorunlarımızın çıkış yolunu hiç hoşa gitmeyen formüllere ya Türkiye bize veya AB Güneye dayatıyor.
Üstelikte Kıbrıs sorunu konusunda Federal çözüm için açık ve net girişim yapılamadığı içinde çaresizlik gelişmektedir.
Eğer adanın ortak vatan olmasını istiyorsak hem Kıbrıs sorununun çözümü, hem de yaşama dair sorunların aşılması için ezberleri aşacak düşünceler üretmek gerekiyor.
Son olarak şunu yazayım. Herkesi Dünya Bankasının Kuzey Kıbrıs için hazırladığı son raporu okumaya davet ediyorum. Evet çok acı ve zor önermelerle dolu bir rapor bu. Ama pek çok tespiti de doğru.
Ancak bu tespitlere biz çare üretecek arayışları üretemediğimiz için bize önermeler ya Türkiye'den ya da bu süreçleri doğrudan etkileyecek olan Dünya Bankası raporlarından gelişiyor.
Güneye bakıp da ne oluyor diye soranlara açıkça yazayım. Dünya Bankasının bu Raporuna bakın ve başımıza daha neler gelebileceğini şimdiden düşünün Güneydeki bu kriz Kıbrıs sorunun Federal temelde çözümüne daha bir odaklanmamız gerektiği ve iki tarafında bir birine üstünlük sağlamak adına çarptırdıkları eski egemenlik anlayışları ile adanın tümünde yaşamı şekillendiren inisiyatiflerini tamamen kaybetmek üzere olduğunu artık kavramaları zamanı gelmiştir inancındayım.