DÜNYA ÇOCUKLARINA MEKTUPLAR*
Keşke hep çocuk kalabilse insanlar…
Yaptığı her şeyi, sevgiyle gönüllü bir yaratıcılıkla zenginleştirebilse…
Ne yazık ki, kocaman göbekli obez amcaların hırsları izin vermiyor buna..
Çocuk kalabilmeyi başarsak; tanımaya, anlamaya çalışırdık ötekini. Oysa bize ötekileştirmek ve düşmanlığı dayatıyor arsız büyükler…
Çocuk kalabilmeyi başarsak; sevgiyi, özveriyi büyütürdük, sınırsızca… Oysa tapınmayı ve kulluğu dayatıyor bize, kompleksli büyükler…
Çocuk kalabilmeyi başarsak; hayaller kurar, güzelliği, barışı arardık… Oysa bize hayalleri ve güzellikleri yıkmayı dayatıyor doyumsuz büyükler…
“Çocuğun gördüğü düştür barış” demişti Ritsos; çoktandır düşleri de çalındı çocuklarımızın…
Oyuncaklarıyla birlikte kalpleri de kırıldı; rüyalarına kadar bulaştı kan ve gözyaşı…
Sokağa çıkmasın diye bilgisayar başına (savaş oyunlarına) mahkum edilen çocuklar, göç yollarına salındı…
Aç, susuz, savunmasız göç yolarında, mülteci kamplarında, ve sokaklara mahkum edilmiş çocukları görmezden gelenler; ekmek almak için sokağa çıkan çocukları öldürmekten geri durmadılar…
Öyle ya, “sokakta ne işi var oncacık çocukların!?”
Çocuklardan bile korkuyor yüzsüz katiller… Pişkin suratlarıyla sırıtıp; kendilerinin dahi inanmadığı masallar anlatıyorlar durmaksızın…
Ortalıkta “sevimli nine” kılığında dolaşan, o kadar çok vahşi kurt var ki, büyükler bile korkuyor, tükenmeye yüz tutmuş o son ormana adım atmaya…
“Kırmızı başlık” takmak zaten suç!.. Mubah olan KARA!..
Vicdanı, sakalı, cübbesi kara bir güruh, hayat hırsızı amcaların tetikçiliğini yapıyor..
Keşke hep çocuk kalabilse insanlar…
Zehirli dillerinden salyaları akmasa, masal diye anlatırken vahşeti…
Evelerimizi yıkacaklarına, putları yıksalar keşke. Ne çocuklar göç yollarında ölür; ne de PUTlar uğruna bombalanırdı şehirler..
O zaman, kanlı çizgiler bölmezdi toprakları; ne dikenli teller olurdu, ne de duvarlar…
Denizlerde insan ölüleri değil, balıklar yüzerdi yalnız..
Keşke hep çocuk kalabilse insanlar…
Düşlerimiz kadar temiz olurdu dünya…
*12 Kasım Perşembe gün 34. TUYAP İstanbul Kitap Fuarı’nda gerçekleştirilen (Emel Kaya ve Mine Ömer’in de konuşmacı olduğu “Alaşiya Mektupları” başlıklı panelde yaptığım konuşma.
Bugün de,Nezih-ER yayınları standında “YER”i imzalıyorum…