1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'DÜNYA EYLEM GÜNÜ' İLAN EDİLDİ
DÜNYA EYLEM GÜNÜ İLAN EDİLDİ

'DÜNYA EYLEM GÜNÜ' İLAN EDİLDİ

Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF-WFTU), dünyada uygulanan halk karşıtı politikalara, çalışanların haklarının ellerinden alınmasına ve Neo Liberal politikaların yol açtığı krizin yükünün çalışanların sırtına yüklenmesine karşı 3 Ekim 2011 gününü çalışanl

A+A-

 

 

 

 

Dünya Sendikalar Federasyonu (DSF-WFTU), dünyada uygulanan halk karşıtı politikalara, çalışanların haklarının ellerinden alınmasına ve Neo Liberal politikaların yol açtığı  krizin yükünün çalışanların sırtına yüklenmesine karşı 3 Ekim 2011 gününü çalışanların Dünya Eylem Günü olarak ilan etti.

 

Dünya Sendikalar Federasyonu’nun, Kıbrıs’taki üyeleri,  PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTOEÖS, KTÖS ve BES,  DSF’nin “Uluslararası Eylem Günü” çağrısına olumlu yanıt verdi ve 3 Ekim Pazartesi günü saat 16.30’da Güney Lefkoşa’daki Avrupa Birliği Temsilciliği binası önünde gerçekleşen etkinliğe katılarak AB Kıbrıs Temsilciliğine sendikaların ortak kararını vererek protesto gösterisi gerçekleştirdi.

ORTAK KARAR METNİ ŞÖYLE:

“Sayın Andrula Kaminara,

 

Dünya Sendikalar Federasyonu kapitalist sistemin ve neoliberal kalkınma modelinin krizinin çalışanlara ve sıradan insanlara yüklenmesi uğraşısına, halkların aleyhine politikalara, çalışma ilişkilerinin düzensizleştirilmesine ve çalışanların mücadeleler ve özverilerle kazandıkları hakların ortadan kaldırılmasına karşı 3 Ekim gününü çalışanların ve ilerici güçlerin dünya çapında Eylem Günü olarak ilan etmiştir.

 

Dünya Sendikalar Federasyonu’nun üyesi olarak bu çağrıya yanıt veren PEO, DEV-İŞ, KTAMS, KTÖS, KTOEÖS, BES bugün, 3 Ekim 2011 Pazartesi günü çalışanların kitlesel katılımıyla bir protesto yürüyüşü gerçekleştirmişlerdir.

 

Bu etkinliğe katılanlar aşağıda yer alan kararı onayladılar ve Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’taki Temsilciliği’ne verilmesini ve Avrupa Komisyonu’na iletilmesini benimsediler.

 

 

KARAR

 

Bütün dünyanın çalışanları herkesin hesapladığından daha derin, daha yaygın ve uzun süreli dev bir ekonomik krizin etkilerini yaşamaktadırlar. Bu kriz insanlığın 1929’da yaşadığı krizinin ardından en büyük krizdir ve başta çalışanlar olmak üzere halkın ekonomik olarak zayıf katmanlarının yaşam düzeyini olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

 

Egemen ekonomik çevreler her seferinde olduğu gibi sistemin, kapitalizmin ve neoliberalizmin krizinin bedelini, krizin yükünü bu krizde hiçbir sorumluluğu olmamalarına rağmen çalışanların sırtına yüklemeye çalışmaktadırlar.

 

Pratikte de kanıtlandığı gibi, ekonominin kapitalist, neoliberal küreselleşmesi gerçekleştirildiği biçimiyle sonuçta zengin ve yoksul ülkeler arasındaki uçurumun genişlemesine ve dünyanın pek çok yerinde insanların açlıktan, hastalıklardan ve temel nimetlerin eksikliğinden acı çekmesine yol açmaktadır.

 

Avrupa Birliği’nin egemen çevrelerinin krizin sorumlusu olan aynı başarısız neoliberal politikaları krizin neden olduğu yoğun sorunlara karşı koymada çözüm olarak uygulamaktaki ısrarları sadece çalışanların çıkarlarına ve Avrupa’da sosyal bütünlüğe hizmet etmemekle kalmayıp, aynı zamanda Avrupa halklarının uğrunda mücadele ettikleri Avrupa sosyal modelinin de altını oymaktadır.

 

Düzensiz ve korumasız “esnek çalışma biçimleriyle” sözde esnekliğin ve güvenliğin (flexicurity) öne çıkarılmasında ısrar ve Avrupa ekonomisinin sözde rekabet gücünün arttırılması bahanesiyle özelleştirmelerin hızlandırılması çalışanların hakları üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmakta ve çalışma ilişkilerinin düzensizleştirilmesinin ve toplu sözleşmelerin yararsız hale getirilmesinin yolunu açmaktadır.

 

Lizbon Stratejisi’nin izinde yeni 2020 İstihdam Stratejisi’nin öne çıkarılması, pazarların daha fazla birleştirilmesi ve çok uluslu şirketler ve tekeller için tamamen serbestleştirilmesi, meşhur Bolkenstein direktifine tamamen uyumun talep edilmesi, çalışma süresinin düzenlenmesine ilişkin direktifin daha kötü hale getirilerek değiştirilmesi yönündeki uğraşılar, liman hizmetlerinin serbestleştirilmesi direktifinin öne çıkarılması, işten çıkarmaları yasallaştıran direktifin öne çıkarılmasına yönelik tartışmalar ve bunlar gibi sendikal hareketin yoğun bir biçimde karşı çıktığı halk karşıtı politikaların, direktiflerin ve bir dizi yasal değişikliklerin ileri götürülmeye devam edilmesini endişeyle tespit ediyoruz.

 

Özellikle içinden geçtiğimiz bu kritik dönemde, çalışanların sosyal güvenliklerinin altının oyulmasıyla, emeklilik yaşlarının kontrolsüz bir biçimde yükseltilmesiyle, sosyal hizmetlerle ilgili kaynakların daraltılmasıyla, işsizliğin ve son zamanlarda daha da yoğunlaşan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olgularının artmasıyla, çalışanlar konumlarının daha da kötüleşmesi tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.

 

Uluslararası alanda ve özellikle de Avrupa’da sınıf sendikacılığı hareketi bu durum karşısında pasif kalmamakta ve krizin sonuçlarını çalışanların ödemelerini kabullenmemektedir.

 

·        Ekonomik krize, ekonominin temel öğesi olan çalışanların kazanılmış hakları etkilenmeksizin ekonomik yükün adil bir şekilde dağılımıyla karşı koyulmalıdır.

 

·        İstihdam konusunun, rekabetin sonucu olarak değil, rekabet gücünün iyileştirilmesi aracı olarak ele alınmasını arzuluyoruz.

 

·        Servetin daha adil paylaşılmasının öğesi ve sosyal dayanışmanın ifadesi olarak sosyal devletin korunmasını ve güçlendirilmesini Avrupa Birliği’nden talep ediyoruz.

 

·        İstikrarlı ve düzenli çalışmanın korunmasını, örgütlenme ve toplu müzakere hakkının desteklenmesini talep ediyoruz.

 

·        Pazarların serbestleştirilmesi adına tam ve kalıcı istihdamı ve toplu sözleşmelerin gücünü ve geçerliliğini tehdit eden direktiflerin benimsenmesini ve uygulanmasını reddediyoruz.

 

Kıbrıslırum ve Kıbrıslıtürk çalışanlar olarak, ortak mücadelelerimize ve ortak eylemimize istikrarlı bir şekilde devam ederek, çalışanların mücadeleler ve özverilerle kazandıkları kazanımları ve hakları savunmak için işçi sınıfının değerleri birlik ve dayanışma temelinde dünyanın tüm çalışanlarıyla sesimizi birleştiriyoruz.

 

Vatanımız bölünmüş bir durumda kalmaya devam ettiği sürece, biz Kıbrıslı çalışanlar için hiçbir kazanımın ve hakkın kalıcı ve istikrarlı olamayacağının biz kez daha altını çiziyoruz. Kıbrıs sınıf sendikacılığı hareketi için temel ve birincil hedefimizin Kıbrıs sorununun çözümü ile ülkemizin ve halkımızın yeniden birleşmesi olmaya devam ettiğini bir kez daha teyit ediyoruz.” 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1275 defa okunmuştur