Dünya Nereye?
Bir yanda temkinli bir umut içinde olduğumuz Mont Pelerin zirvesi... Bilmem kaçıncı kez bir kez daha bu minicik adada nefeslerimizi tutmuş bekliyoruz...
Diğer yanda canımız ciğerimiz Türkiye’de yaşananlar... Milletvekillerinin, gazetecilerin tutuklanması, savaşın sıcak nefesi...
Korku, kaygı ve endişe...
Ve Amerika Birleşik Devletleri seçimleri...
Amerika’nın hani deyim yerindeyse Dünya’nın başkanı seçilecek. Her şeye karışan, dünyanın her köşesindeki olayları bilen, yön veren bölen parçalayan ve yöneten bir süper gücün başkanı...
Seviye öylesine düşük ki? Hani kötünün iyisi seçilecek ama o bile şüpheli...
Bir yanda Hillary Clinton daha lise günlerinde başarılarıyla Amerika’nın tanıdığı bir Amerikan kadını... Yale’de en iyi hocalardan hukuk dersi almış, bitirir bitirmez Washington’da en iyi ve en kilit hukukçu ekiplerinde kariyerine başlamış bir avukat.
Sonrasında sevdiği adam için Washington’daki tüm kariyerini bırakıp kocasının Amerikan rüyası için mücadele eden ailenin dişi kuşu...
Kocasının tüm erkeksi zaaflarına toplum önünde siper olan, sadık ve her zaman her şeye rağmen güvenilir eş rolünde...
Kocasının sekiz yıllık Amerikan Devlet başkanlığı döneminde tüm diğer first lady’lerden farklı olarak gerektiğinde başkan yardımcısı rolünde, gerektiğinde ise misafirlere beyaz sarayda kurabiye yapan kadın pozisyonunda...
Aileyi, kocasını sarsan tüm depremlere meydan okuyan, oval ofisin muhafızı bir demir leydi...
Ve kocası Beyaz Saray’a veda ettiğinde de politikaya devam eden, Obama gibi bir başkanın dışişleri bakanlığını yapan muhteşem bir bilgi birikimi ve tecrübe ile donanmış bir kadın...
İzlediği politikaları beğeniriz ya da beğenmeyiz, Ortadoğu politikasındaki başarısızlıklarını ve sonuçlarını tasvip ederiz ya da etmeyiz; Hillary Clinton batı dünyasının geçtiğimiz yüzyılın aslında ideal kadın tiplemesidir.
İyi eğitim almış, sadık ve vefakar eş ve ‘’her başarılı erkeğin arkasında başarılı bir kadın vardır’’ lafının simgesi bir kadın...
Şimdi ‘o’ tüm yaşamı boyunca verdiği bu mücadelenin meyvelerini toplayacak ve Amerika Devlet Başkanı olacak...
Bir sürpriz olmazsa ‘’evet olacak’’ ama çok az bir farkla...
Ancak karşısındaki adaya bir bakın... Askeri okuldan mezun. Şiddet ve zorbalık dolu bir ortamda büyümüş. Bu değerleri çok da yadırgamamış...
Müslümanlara, siyahilere ve yabancılara olabildiğince karşı...
Üçüncü evliliğini yapan ve eşlerini hep genç ve güzel mankenlerden seçen bir erkek...
Eşi anne olunca ‘’ben bir anneyi çekici bulmam’’ diyerek boşayan ve daha genç bir mankenle evlenen bir adam...
Kumarhane patronu...
Emlak tüccarı...
Tam bir Amerikan rüyası şeklinde, nasıl servet edindiği belli olmayan bir işadamı...
İşte bu iki adayla Amerika başa baş bir seçim kampanyası yaşadı.
Trump gibi bir aday Amerikan halkının neredeyse yarısını peşinden sürükledi.
Hillary ise denenmiş, aslında eskimiş bir rol model kadın...
Hani ‘’yozlaşma’’ diyoruz ya...
Yozlaşma Dünyanın her yanını sarmış durumda...