Dünyanın en ahlaksız suçu; ırkçılık!
Bir kişi, diyelim ki Türkiye’nin Ermeni sınırına ya da İran veya Azerbaycan’a yakın bir yerinden Kıbrıs’a gelmiş ve yerleşmiştir!
Bu kişi, eğer belirli bir ırksal veya etnik gruba üyeliği nedeniyle – başka bir ırksal ya da etnik gruba karşı önyargı, ayrımcılık veya düşmanlık gösterirse ırkçıdır!
-*-*-
Haaa bir kişi Kıbrıs’ta doğmuş büyümüş; dedelerinin dedesinin dedesi de mesela Venedikli ya da Lüzinyan katolikse ama kendisi zaman içerisinde İslam dinini seçmişse; Türkiye’den gelen ve etnik kökeni ne olursa olsun – her hangi bir kişiye karşı önyargı, ayrımcılık veya düşmanlık gösterirse; o da ırkçıdır!
-*-*-
Irkçılık, sadece “etnik köken veya ırk” temelinde değildir!
Kişi, her hangi bir “azınlık” ya da “çoğunluk” ama genellikle “azınlık” gruba mensup kişi ya da kişilere önyargı, ayrımcılık, aşağılama, düşmanlık sergilerse yine ırkçıdır!
-*-*-
Kişilerin vatandaş olup, belirli coğrafyalarda siyasi söz haklarının bulunması başka bir şeydir!
Bu, ırkçılıkla alakalı değildir!
Önceden söylemiş olayım!
-*-*-
Yani 85 milyonluk bir ülkenin bütün yurttaşlarının, kıç içi kadar baika bir ülkenin yurttaşı olup, o kıç içi kadar ülkenin kaderine, kendi ihtirasları yönünde şekil vermesine karşı durmak, asla ırkçılık değildir!
O başka bu başka!
Karıştırmayalım!
-*-*-
Kişilerin “ırkla” ya da “etnik kökenle” kendilerini bir “devlete” bağlamaları artık pek mümkün değildir!
Vatandaşlık evrensel bir insan hakkıdır ama gollifa gibi dağıtılması mümkün değildir!
-*-*-
Olimpiyat oyunlarında da şahit olduk, cinsiyet değiştirip kadın olan bir sporcu, örneğin boksta kadın rakiplerini neredeyse öldüresiye dövebilmektedir!
Ve Dünya, bu meseleyi hala tartışmaktadır!
Testesteron oranı yüksektir, yarışmamalı mı yarışmalı mı?
Dünya Şampiyonası’ndan atılmışlardı, buradan da atılmaları şart mı?
-*-*-
Bu ve benzer tartışmalar tabii ki sürecek!
Elbette “erkekken” cinsiyetini değiştirip “kadınlığı” seçen ve ameliyatla bunu perçinleyen çok insan vardır…
Tersi durum da söz konusudur!
Buna Dünya’nın sonu ya da ahlaksızlık gibi yaklaşmak, ahlaksızlığın ta kendisidir!
Sana ne!
Ama mesele örneğin boks gibi bir sporsa, orasını ben de tartışırım; ısrarcı olur muyum bilemem; bu konuda bilim insanlarının saptamalarına saygı duymayı, yobaz ırkçıların yorumlarına saygı duymaya yeğlerim!
-*-*-
Buse Savaşkan’la hepimiz gurur duyduk!
Buse’nin etnik kimliği birini ilgilendiriyor mu?
Hayır, ilgilendirmemeli!
Mesela Kıbrıslı Türklere “Linobambagi” diyen Erhan Arıklı; Buse’nin, Türkiye’yi temsil etmesinden hoşnut mu?
Linobambagi kompleksli kardeşimize göre mesela Türkiye’yi milli sporcu olarak temsil edecek olanlara DNA testi mi yapılması gerekir?
-*-*-
Konu, Buse’nin Türk veya başka etnik gruba mensup olması değildir!
Konu, Buse’nin çok başarılı bir sporcu olması ve Türkiye adına yarışıyor olmasıdır!
-*-*-
Ebrar Karakurt veya Melissa Vargas gibi…
Her ikisini de en az iki evladım kadar çok seviyorum!
Ne cinsel yönelimleri, ne etnik kökenleri ile ilgileniyorum!
Çıkıyorlar, gümmmm diye vuruyorlar ve beni çok mutlu ediyorlar!
-*-*-
Haaaa, Türkiye’nin kadın voleybolcularıyla seviniyor olmam ırkçılık mıdır?
Ben bir Linobambagi’yim!
Köken açısından öyle olduğumu düşünüyorum!
Şomu ya da Florenza isimli büyük nenelerim var!
-*-*-
Ve Türkiye’yi yöneten; yönetirken de açıkça soyan; daha da ötesi karanlığa gömen, iflas ettiren insanları eleştiriyor olmam, Türkiye düşmanı ya da Türkiye halkları düşmanı olmamı mı gerektirir?
-*-*-
Buse “Türk” mü?
“Kıbrıslı Türk” mü?
Yoksa “Kıbrıs Türkü” mü?
Hiç fark etmez; Buse, çok başarılı bir sporcudur; Allah ailesine, yetiştiren hocalarına ve kendisine sağlık – mutluluk versin!
-*-*-
Buse, elbette bu topraklarda doğup büyüdüğü için, “bizdendir” ve kesinlikle gururumuzdur!
Ama Buse, “bu topraklardan” olduğu için; kökeni ya da etnisitesi veya milliyeti nedeniyle sevilebildiği gibi; sadece başarılı bir insan – sağlam bir sporcu olduğu için de sevilebilirdir…
-*-*-
Peki Fatima Whitbread?
Fatima 3 Mart 1961’de, Londra’nın Stoke Newington bölgesinde Kıbrıslı Türk anne ve Kıbrıslı Rum babadan doğdu…
Annesi ve babası tarafından terk edildi…
14 yaşına kadar çocuk yuvalarında büyüdü…
Sonra, İngiliz cirit atıcısı “bakıcı anne” tarafından evlat edindi ve akabinde de 1980 yılında ülkesi İngiltere’yi olimpiyatlarda temsil eden, akabinde cirit atmada Dünya Rekoru da kıran bir sporcuydu!
-*-*-
Fatima, İngiliz Kraliyeti tarafından “Şövalyelik” unvanı alan, çok başarılı bir sporcu ve çok ünlü bir kimsesiz çocuk hakları savunucusu – aynı zamanda yardımseveridir…
Dünya’nın en başarılı kadın sporcularından biri olmasının ötesinde, en güzel insanlarındandır…
-*-*-
Peki Fatima Linobambagi midir?
Linobambagilerin büyük düşmanı sevgili Erhan Arıklı kardeşim; ne mutlu Türksün diyene tamam da; yaptığın – söylediklerin – çok ayıp!
Herkes, Türkiye’yi yönetenlere, senin gibi, yağ çekmek ve mutlak biat etmek zorunda değildir!
İşini yap!
Irkçılık yapıp küçülme!
-*-*-
Ben Linobambagiyim, üzerime aldım söylediklerini ve bilmeni isterim ki; “ne Linobambagi olduğum için; ne etnik kökenimle alakalı bilgilerden dolayı, ne de başka bir ırkla bağlantılı her hangi bir gurur duyuyorum…”
İnsanları sevdiğim için, hatta seni de sevdiğimden dolayı gurur duyuyorum!
Fatima Vedad adıyla 3 Mart 1961'de Stoke Newington, Londra'da Kıbrıslı Türk bir anne ve Kıbrıslı Rum bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocuk bakım evlerinde büyüdü… 11 yaşında cirit atmaya başladı… İki kez olimpiyatlara katıldı, bir gümüş bir de bronz madalyası var… Dünya ve Avrupa şampiyonu oldu, bir dönem cirit atma kadınlarda Dünya Rekoru da kırdı… Fatima Whitbread, şövalyelik (MBA) unvanı bulunan bir Birleşik Krallık vatandaşı… Bir çocuk annesi… Kökeniyle ilgilenen yok! Hayatını kimsesiz çocuklara adadı… Güzel bir insan…