Dünyanın Kıbrıs’a ihtiyacı var
Dünyada işler iyiye gitmiyor.
‘Gelişmiş’ diye nitelediğimiz Batı’da bile halklar, başta ekonomi olmak üzere çeşitli sorunların içinde debeleniyor.
‘Geri kalmış’ bölgelerde ise savaşar, terör, açlık, salgın hastalık tehdidi ve daha yığınla sorun yaşanıyor.
Giderek artan dünya nüfusu, bölgeler ve ülkeler arasındaki dengesizlik, etnik ve dini temelli uzlaşmazlıklar dünya gündeminin en üst sıralarındaki haberleri oluşturuyor.
Çatışmalar, çekişmeler, ekonomik yakınlaşmalar, çıkar çelişkileri uzayıp gidiyor.
Yeni milenyumla birlikte özellikle Batı’da bir kez daha tetiklenen ‘yabancı düşmanlığı’ ve ‘İslamofobi’ gibi ötekileştirici hareketler ise insanlık adına yeni tehdit ve riskler taşıyor.
Kimileri buna ‘medeniyetler çatışması’ adını da veriyor.
**
Gerek ekonomi temelli, gerekse dini ya da etnik bazlı sorun ve çatışmalar devam ederken, bunlardan kurtulmanın yollarını da arıyor herkes kendi çapında...
‘Soğuk savaş’ dönemindeki ‘idealist’ çıkışlar yok artık...
Mesela ‘1968 kuşağı’ hala övülerek anlatılıyorsa, onun yerine birşey konulamadı demektir.
Birkaç ülkeyi saymazsak, sosyalizm hedefi koyan ve ciddi ciddi buna odaklanan sol hareketler de azaldı.
‘Kapitalizmin kesin zaferi’ değildir muhtemelen bu, ancak düşünsel ve örgütsel anlamda solun son 30 yılda bir ‘yol haritası’ndan mahrum olduğunu söylemek yanıltcı olmaz.
Yunanistan’da Syriza’nın, İspanya’da da Podemos’un yaktığı kıvılcımın ‘umut’ olmasının nedenlerinden biri de bu olsa gerektir.
Zira geniş halk kitlelerinin o umuda ihtiyacı var.
**
Syriza ve Podemos’un yarattığı ‘umut’ dalgası, ‘ekonomik kriz’ algısı içindeki Batılı ülkeler açısından başta olmak üzere, bütün halkların ihtiyacıdır.
Ama aynı zamanda bütün dünya halklarının ‘terör’ ve ‘savaş’ konularında da umutlanmaya ihtiyacı vardır.
Kangrenleşmiş, on yıllardır devam edip giden bölgesel uzaşmazlıkların yarattığı yıkımın boyutları inanılmazdır.
2000’li yılların ikinci onyılının ortasında, miyonlarca insan savaş halindedir. Askere alınan, eline silah verilen çocukların sayısı az değildir. Açlık, susuzluk yüzünden ‘yaşayan ölü’ler’in haddi hesabı yoktur.
Trilyonlarca dolarlar, silah tekellerinin ceplerini doldururken, insanlık bu çağda inanılmaz bir ‘vahşet’ yaşamakta, yaşatmaktadır.
**
Dünya halklarının ‘barış’ için umutlanmaya çok, ama çok ihtiyacı vardır.
Boko Haram’ın ölüm kustuğu Nijerya’daki insanların da, faşist İsrail ordusunun taciz ettiği Batı Şeria’da Filistinli’nin de ve cihatçı grupların saldırdığı Charile Hebdo’dan sonra kendisini güvensiz hisseden Fransız’ın da ihtiyacı vardır barışa...
Ve Kıbrıs adası bir ‘örnek’ olmaya adaydır dünya halklarına...
Farklı din ve etnik kökenden toplumların bir arada, barış içinde, ekonomik akla ve çağdaş normlara göre, ‘insanca’ yaşayabileceği bir ‘ortak vatan’ yaratmak çok önemlidir bu dönemde...
Toplumları farklılıklarına göre bölüp çatıştırmak isteyenlerin ve bunu planlayıp yönetenlerin inadına, ‘barış’ için yükselmelidir sesler her daim...
Dünya halklarının buna çok, ama çok ihtiyacı var.
Ve bizim de elbet!..