1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Dünyaya sırt dönmek ve döküntüde yaşamak
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Dünyaya sırt dönmek ve döküntüde yaşamak

A+A-

"Egemenlik" varını, yoğunu ve hayallerini Kıbrıs'a adayanların değil bir makama "atananların" diline pelesenk ettiği sözdür.
“Egemen eşitlik” sözü güneye bakarak söylenir.
Kuzeye değil!
Yüzlerini kuzeye döndükleri zaman sözler değişir:
“Evet efendim, tamam efendim, şükran efendim.”

En basit tanımıyla "egemenlik" bir toprak parçası üzerinde yönetme, kural koyma ve hukuk yaratma gücüne sahip olmaktır.

Kıbrıs'ın kuzeyinde böylesi bir gücü, kudreti, iradesi yoktur şu anki yönetenlerin!

"Seçilmiş" bile diyemeyiz çünkü çoğu ya seçtirilmiş ya da makamlarına atanmıştır.

Ne kadar yaşamsal karar, adım, uygulama varsa son sözün Ankara’dan söylendiği yerdir kuzey Kıbrıs…
Maaş, mülk, teşvik dağıtmak üzerinden kurgulanmış bu yalancı düzenden geriye bencillik, kibir ve gösteriş kalır.

***

Bir önemli unsur daha var.
Hani "bir toprak parçası üzerinde yönetme, kural koyma, hukuk yaratma" dedik ya!
O toprak parçasının da sizin olması gerekir.
Olmazsa da olur elbette...
Sizin “devlet” dediğinize dünya “alt yönetim” der o durumda!

***

“Ne yapalım, bizi istemiyorlar…”
En güzel kaçış yanıtı bu!

Sizi istemiyorlar ama hangi şartlarda?
Ne varsa “bizimdir” dediğiniz; haklı, haksız, yasal, talan tümünü “cepte” kabul ederek, sonrasında müzakere ya da çözüm istediğiniz bir ezberden söz ediyorsunuz.
Paylaşmıyorlar diyor ama ne paylaştığınızı anlatmıyorsunuz!

***

Şimdi yeniden bir araya geldi ya “liderler…
“Kıbrıslı Türk lider” takdimli zat “egemen eşitliğimiz kabul edilmezse masaya oturmayız” diyor.
“Masa” kahrından ölüyor böylece (!)
Peki, Kıbrıslı Türkler ne oluyor?
Çürüyor!
Dünyadan kopuk, vasata teslim, vilayetleşerek!

Kıbrıs Cumhuriyeti, böylesi bir durumda ne Avrupa Birliği üyeliğini yitiriyor, ne de Birleşmiş Milletler…
EURO’su cebinde, dünyası yerinde!

***

O masaya oturmadığın zaman sen dünyanın tanımadığı, uluslararası toplumdan kopuk, Ankara’nın etkin ve fiili denetiminde, gençlerin hiçbir gelecek güvencesine sahip olmadığı, sıradanlığa teslim vilayetten bozma bir yersin…

Kendi geleceğini belirleme hakkını uluslararası toplumun onayı ile en son kullandığın ‘Annan Planı’ var.
Oradaki ilkeleri de elinin tersiyle itiyorsun şimdi…
Kıbrıs’ın kuzeyini Türkiye yapıyorsun ve ilhakın üzerini süslü diplomatik sözcüklerle örtüyorsun.

***

Öyle yüksek siyaseti de geçtim…
Bu düzende Kıbrıslı Türk bir gencin ya da bir ‘KKTC’ yurttaşının “dünyaya” ulaşma şansı yoktur.
Türkiye’ye “varmak” dışındaki tek hedefi ya Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu kullanmak, biraz eğitim hakkı almak, biraz da gezmektir...
Ya da itaat ederek yaşamak…

Yol yapamıyorsun, lamba yakamıyorsun, yetmiş sene evvel yine Kıbrıslı Rumların inşa ettiği okullarda eğitim görüyor, kamu kurumlarında çalışıyorsun… Uluslararası hiçbir yatırımcı uğramıyor senin yanına… Bu durumu “kalıcılaştırmak” için de dünyaya sırt dönüyorsun… O dünyanın da umurunda değilsin artık… Kendi evlatlarını yiyorsun, yazık…


 

 

Bu yazı toplam 2892 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar