DÜŞLER KAPISI
Tam 38 yıl olmuş meğer, o kapıdan çıkalı…
Şu yüzü sanki ‘dün’ gördüm.
Ama yok. Yıllar, on yıllar geçmiş görüşmeyeli.
Zaman durmuştu da yeniden başladı sanki.
Makine işledi, film şeridi dönmeye başladı hafızalarda…
Sanki dün ama değil.
Sanki hiç kopmamış gibi ama değil.
Filmin uzunca bir bölümü siyah…
Kopup yeniden başlıyor sahneler.
Ama hiç kopmamış gibi.
Ama çok uzun kopuk kalmış gibi.
* * *
O ‘kapı’dan çıkalı 38 sene olmuş. Girdiğimizden bu yana ise 44-45 yıl geçmiş.
Kapının adı: Çatalköy İlkokulu…
Okul yönetimi 1975’ten 2005’e kadar okulun bütün mezunlarını bir etkinlikte bir araya getirdi geçen gece…
Elbette herkes yoktu.
Herkes ‘memlekette’ değil zaten!..
Göç etti bizim köylülerimiz, arkadaşlarımız da… İngiltere’de, Türkiye’de, Avustralya’da ve başka ülkelerde yaşam kavgası veriyor azımsanamayacak sayıda insanımız…
Ve ‘kaybettiklerimiz’ de yoktu.
Erken yitip gidenler.
Onları da andık sohbetlerde o akşam…
* * *
Bizim dönem Çatalköy İlkokulu’nun ‘ilk mezunları’ değil ama ‘ilk 1’inci sınıfları’ olarak geçti kayıtlara…
1974’ün Eylül ayında başlayacaktık ilkokula… Başlayamadık!
Savaş çıktı çünkü…
6 ay Paramal’daki çadır kentte, bir ay kadar Adana ve İskenderun’da ‘zorunlu ikamet’ ettikten sonra, bir sabah Yeşilada vapuruyla döndük adaya. Otobüsler durduğunda “işte” dediler, “sizin yeni köyünüz.”
Vakit Şubat’tı. Okul doluydu. Kıbrıslı Rumlar henüz okuldaydı haliyle…
Biz de ‘okullu’ olmalıydık ama.
Bir bina açıldı, tahtalarla kesildi, odalara ayrıldı, Çatalköy İlkokulu orada, ‘kooperatif’ diye bilinen küçük binada eğitime başladı.
Biz, yani 1’ler ve diğer sınıflar 1974-75 öğretim yılının sadece son 3 aylık kısmında eğitim aldık.
Sonraki yıl ise okul şimdiki yerine, yani Rumlar’dan kalan ilkokul binasına taşındı.
O ‘kapı’dan ilk girişimizin özet hikayesi de böyle…
* * *
Tekrar girdiğimiz o ‘kapı’da anılar sel olup aktı işte geçen akşam yüreklerde…
Nereye savurduysa hayat bizi, bir yerlerde buluşabildik yine de…
Çoğuyla kopmadık zaten, ama şu küçücük adada 30 yıl, 35 yıl hiç görüşemediğimiz yüzler gördük yine de…
Oyunlar mı anlatılmadı, kaybedilen öğretmenler mi anılmadı, çocuk aklımızla yaptığımız yaramazlıklar mı güldürmedi bizi…
Melike Demirağ’ın ‘Arkadaş’ şarkısı çalındı kulağımıza toplu fotoğraf çekerken, süzüldü yaşlar yüreklere…
Makinist kopan filmi yapıştırdı, ‘motor’ dedi tekrardan…
Kararmış perdede, film başladı kaldığı yerden…
‘Düşler kapısı’ndan geçiverdik, bir gece vaktiydi…