DÜŞÜNDÜKÇE…
DÜŞÜNDÜKÇE…
Neriman CAHİT
Devedikenlerinin her gün biraz daha kuşattığı toplum, “Suskun Akşamların Yalnızlığında” daha da hırpalanıyor…
Hırsızlık, darp, kumar, fuhuş, adam öldürme… Kirlilik, kirlilik, kirlilik…
Birbirini yiyen, dar görüş hendeklerinde beslenen yılanlar gibi tetikte…
“Yaşam, bir şiir gibi yaşanmalı…” diyen şairle hiçbir akrabalığımız kalmamış…
Artık elimizde kalanlar, yarım aşklar ve kalanın da yarısının kırık olduğu yarım yaşamlar…
Ve korkuların derinliğinde kaybolan umutlar… Gittikçe sönen ışıkların karanlığında yitip gidenler…
Bir yanda da, ‘Vur Patlasın, Çal oynasınlı törenler, panayırlar, festivaller… Yabancı sanatçılar, şarkıcılar, şairler… Kendini sanatçıların amiri sanan politikler…
İzleyici bölümlerinde içimize sindiremediğimiz onca rezillikler…
***
Ne daracık sokaklarımızdaki huzur ne de çocukluğumuzun uçurtmalarını havalandıran çocuk düşlerimiz ve sevinçlerimiz kalmış… Ve her gün daha da kapanan kapılarımızı… Daha da koyulaşan karanlığımızın… Ve yitip giden onca değerimizin…
Toptan yok olma gidişatımızın hesabını soramıyoruz ‘Toplum’ olarak…
Korkuyoruz ve üstelik de yılgınız… Eski günlerimizi istiyoruz ama başaramıyoruz…
Yürekli değiliz ama Popülistiz…
Eskimiş – aslında hiç kalmamış – gelip geçen “Avuntularla” oyalanıyoruz…
***
Şu kadarki Kuruluş Yılları, Kurtuluş Günleri, Güzellik Yarışmaları, sesi değil, bedeni ile şarkı söyleyenlerin ağırlıklı olduğu ‘Ses Yarışmaları’, Resim, iş, beste, yemek, masal söylemek, zeybek oynamak… Vs. Vs. Vs. Yarışmaları…
Düştüğümüz durumu görmezlikten geliyor, ondan söz etmekten kaçınıyoruz…
Varsa da yoksa da, üç öğünde… Altı öğünlük iştahla birbirimizi yemek…
Derin bir hüzün ve utanç içinde, bir yaşamamışlığın boşluğunda çırpınıyoruz…
Ölüm… Yok oluş… Bitiş Korkusu sarmış toplumu…
Hayat Yoklamasında Kıbrıslı Türk namevcut artık… Yok… Yok… Yok işte…
İnsanın yüreğine bir “mıh gibi” çakılıyor bu yok oluş…
Yıllar akıp gidiyorsa…
Ne?...
Hiçbir şey artık eskisi gibi değil ki…
***
Düşündükçe… Bunların tanıklığını yaşadıkça üşüyor insan…
Çoook üşüyor…
Üşümek oluyor yaşam…
Göz pınarlarından akamayan yaşlar bile üşüyor…
Üşüyor, o insan gibi yaşanmış “Eski Aşklar” ve “Kavgalar” bile…
Ve hatıralar da, çok eski bir plak gibi dönüp duruyor…
***
Peki, söyleyin bu beyazlanmış saçları, tekleyen yürekleri ve
Hiç eğilmeyen başlarıyla… “Hayatın”, kapısını kapatma hakları olmayanlar…
O, sayıları çok az olsa da… Yürekleri hep bu toprağın sarı sıcağını bir sevda gibi taşıyanlar…
Söyleyin…
Umudun yakasını bırakacak mıyız !!!
-------------------------------------------------------------
GÜLE GÜLE SEVGİLİ FİLİZ…
Filiz Naldöven’in kaybı, yüreğimi derinden burktu… Olayı, sabahın erken saatlerinde arkadaşlardan öğrendim…
“Filiz gitti” dediler.
Hiç unutamayacağım sevgili bir insandı O…
Yattığın yer nur olsun Sevgili Filiz…
Zamanını bilemem ama…
Bir gün yeniden buluşacağız…
Sevgiyle… Güzel kardeşim benim…
Sevgiyle…