1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Düşünecek vaktimiz var!
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Düşünecek vaktimiz var!

A+A-

Bayramın üçüncü ve son gününde ülkenin tatilinin bitmesi için bugünle birlikte daha dört gün var.

Gazetemizde olduğu gibi bugünleri nöbetleşe geçirmeye çalışırken mutlaka ki özel sektörde bazı kurumlarda da aynı tip uygulamayla işini sürdürmeye çalışanlar vardır… Ancak ‘devlet’in böyle bir gailesi yok. Kağıtlar, kalemler bırakılıyor, acil olan, çözülmesi gerekli işler 9 gün erteleniyor, daireler kapanıyor, bütün çalışanlar evine, tatil yerlerine kaçıyor.

Hakları değil mi?

Tabii ki de hakları…

Eğer ‘devlet’i kapatırsanız, kapısına kilit vurursanız fırsat bu fırsat herkes de bir yerlere kaçacaktır.

Ne üretim, ne satış, ne ekonomi, ne de siyaset… Oh, herkes, her şey tatilde…

Başka yerlerde, ülkelerde böyle uzun süreli tatil yok mu peki?

Elbette var. Müslümanlıkta dini bayramlar, Türklükte bol milli bayramlar olduğu gibi diğer dinlerde de paskalyalar, cristmaslar var… Onlar da bol tatilin olduğu, devletlerin kapılarına kilit vurulduğu günler…  

Peki o zaman, sorun ne?

Sorun şu;
Bizim böyle bir lüksümüz var mı?
Maaşları ödemek için bile başka bir ülkenin göndereceği parayı beklerken, oradan gelecek protokollara, şartlara imza atmadan yaşama şansımız ortadan kalkarken, “evet efendim, tamam efendim” demeyi kanıksamış durumda iken, ne ekonomik, ne de politik hiçbir vizyon ortaya koyamazken, ortada bir sürü çözülmesi gereken sorun dururken 9 günlük tatil bizim neyimize!

Ama diğer yandan da düşünüyorum;
Tamam ülkede bu kadar sorun var, çiftçi, hayvancı, esnaf, işinsanı kan ağlarken biz dokuz günlük tatil yapıyoruz da yapmasak, bu dokuz günü işleyerek geçirsek bu sorunları çözecek miydik?
İşte sorun da bu zaten…

Biz kendimize inanmıyoruz, böyle bir olasılık görmüyoruz.

Yani sorunları çözecek, politika üretecek bir vizyon ortada olmadığından, Türkiye de öncesinde 9 günlük tatil verdiğinden, orası tatildeyken bizim çalışmamız neye hizmet eder ki gibi bir anlayışın esiri olmuş durumdayız.

Bu düşüncenin de bizim beynimize yerleşmesinin daha önceki genellikle UBP hükümetlerinde de olduğu gibi en büyük müsebbibi şimdiki UBP-DP azınlık hükümeti oldu.

Baksanıza daha önceki yıllarda kesilen Türkiye yardımları azınlık hükümeti kurdurulur kurdurulmaz yeniden artarak başladı. Çünkü her şey istendiği gibi! gidiyor… Paralar gelecek ve UBP-DP dağıtacak. Nasıl dağıtılacak, toplum yararına mı yoksa yine her zaman yaptıkları gibi partizanca bir dağıtım mı?

Peki önemli olan gelen paranın dağıtımı mı yoksa kendimizin kendimize yeterli hale gelmesi mi? Tabii ki ikincisi ama o hale getirildik ki (hem gönderenler, hem de alıp dağıtanlar açısından) birinciyi tartışır durumdayız. “Acaba gelecek olan para hakkaniyetli dağıtılacak mı?”

Böyle bir işleyiş ne kadar sürdürülebilirdir, ne kadar insanca yaşama biçimidir? Peki insani değilse biz neyiz, hangi kalıplara sokulduk!

Bu tatil günlerinde bir kez daha düşünelim!
Yeterli zamanımız var.

Bu yazı toplam 1506 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar