1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Düşünene/Düşüneni Vurmak(*)
Düşünene/Düşüneni Vurmak(*)

Düşünene/Düşüneni Vurmak(*)

Amaç bellidir: Düşünme eylemini ‘korku iklimi’yle boğmak, sus-pus olmuş, ‘kaderine razı’ bir topluluk yaratmak.

A+A-

Sami Özuslu
samiozuslu@hotmail.com

Descartes 1600’lü yıllarda şöyle söylemişti: “Düşünüyorum, öyleyse varım!”

Ünlü filozof bu sözlerle düşüncenin önemine vurgu yapıyor, insanlık onurunu yüceltiyordu.

Yaklaşık 4 yüzyıl sonra ünlü Türk gazeteci-yazar İlhan Selçuk bir kitabına isim verirken Descartes’in bu deyişinden yararlanmıştı. Kitabın adı “Düşünüyorum Öyleyse Vurun” idi...

Usta gazeteci bu kitapta, Türkiye’de 12 Mart 1971 darbe sürecinde yazdıklarından ve söylediklerinden dolayı tutuklu kaldığı, işkence gördüğü ‘Ziver Bey Köşkü’ anılarını anlatmıştı.

21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzere olduğumuz bu dönemde Kuzey Kıbrıs’ta ‘basın özgürlüğü’nün konu edileceği bir yazının başlığı için Descartes’ın sözlerini tercih ederdim. Ancak bugünün koşullarında, ne yazık ki İlhan Selçuk’un kitabının ismi daha uygun...

Zira yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi olan Kıbrıs Türk basını en kötü dönemlerinden birini yaşıyor.


BASINA DÖNÜK SALDIRILAR

Önce gazetecilere ve basın yayın kuruluşlarına dönük son dönemde yapılan baskıcı girişimleri anımsayalım...

  1. Mevcut sağ koalisyon hükümeti tarafından mecliste gündeme getirilen ve basını susturmayı hedefleyen ÜÇ YASA TASARISI...
  2. Dönemin Başbakanı ve UBP Genel Başkanı Ersin Tatar’ın ÖZGÜR GAZETE VE PINAR BARUT’u ‘ajan’ ilan etmesi.
  3. KKTC mahkemelerinde TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından AFRİKA GAZETESİ VE ŞENER LEVENT aleyhine açılmış ve beraatla sonuçlanmış ‘karikatür’ davasının bir benzerinin Ankara’da açılarak Levent’e gıyabında 1 yıl hapis cezası verilmesi.
  4. Diğer yurttaşlarımızın yanı sıra, gazeteciler AYSU BASRİ AKTER, ULAŞ BARIŞ, BAŞARAN DÜZGÜN ve ALİ KİŞMİR’in gerekçe gösterilmeksizin Türkiye’ye sokulmaması.
  5. Gazeteci SERHAT İNCİRLİ’nin DAÜ İletişim Fakültesi’ndeki yarı-zamanlı öğretim görevliliğine siyasi baskılar sonucu son verilmesi.
  6. GAZETECİ VE BASIN-SEN BAŞKANI ALİ KİŞMİR’in kendi Facebook sayfasında yazdığı ‘Beyaz Ev’ başlıklı yazıyla ilgili Başbakanlık’a bağlı GKK’nın şikayeti sonucu Başsavcılık tarafından açılan ve 10 yıla kadar hapislik öngören dava.

Tabii tüm bu baskıcı/faşizan girişim ve uygulamaların tamamının 2020’deki müdahaleli Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yaşandığını da not düşmek gerekiyor!

 


BASIN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ ‘SORUNLU’

Ve tüm bu olup bitenlerin sonucunda Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü tarafından her yıl ölçülen ‘Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Kuzey Kıbrıs geçen yıl tam 14 sıra birden geriledi. 2023’te 180 ülke içinde 76’ncı sırada yer alan Kuzey Kıbrıs 2024’te 90’ıncı sıraya düştü. Her yıl 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde açıklanan endekse göre ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ (Güney Kıbrıs) de 10 sıra geriye gitti. Bir önceki yıl 55’inci sırada yer alan ‘Kıbrıs’ bu sene 65’inci sırada yer bulabildi. Adanın hem kuzeyi, hem güneyi endekste ‘açık turuncu’ renkle gösterilen ‘sorunlu’ ülkeler arasında yer alıyor. Türkiye ise bu yıl 7 basamak yükselse de basın özgürlüğünün ‘çok ciddi’ tehdit altında olduğu ‘koyu kırmızı’ renkle betimlenen ülkeler arasında bulunuyor.

Kuzey Kıbrıs'ın 14 sıra birden gerilemesinin temel nedenleri arasında ‘çeşitli çıkar gruplarının medyayı ele geçirmesi, özgür basının mali sorunlarla boğulması, kamu yayıncısı BRT’nin saray ve hükümet borazanlığı yapması, gazetecilere açılan ceza ve tazminat davaları, biatçı yaklaşımın getirdiği otosansür’ var.


ALİ KİŞMİR DAVASI VE ÖNCEKİ ‘FİLM’LER

RSF endeksinde 14 sıra birden gerilememizin önemli nedenlerinden biri de Ali Kişmir’in ‘Beyaz Ev’ yazısı... Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na ‘hakaret ettiği’ iddiasıyla Kişmir için 10 YILA KADAR HAPİS cezası isteniyor. Şu an dava ‘aykırılık’ iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne havale edilmiş olsa da, Savcılık meselenin Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesini, yani Ali’nin TUTUKLU YARGILANMASI’nı talep ediyor.

Oysa bu filmin neredeyse aynısını uzun yıllar önce görmüştük biz...

2000’lerin başında AFRİKA GAZETESİ’nde çıkan bir yazısı nedeniyle MEMDUH ENER ve gazete sorumlusu ŞENER LEVENT hapis istemiyle yargılanmışlar, yargı sürecini hapiste geçirmişler ve sonuçta 6 ay hapse mahkum edilmişlerdi.

Şener Levent ile Memduh Ener’in mahkumiyeti üzerine dönemin muhalafet partileri CTP ile TKP, 16 Ağustos 2002 tarihinde meclise bir ‘AF YASASI’ önermişti.

Bu konuda emsal de vardı. 1982 yılında SÖZ GAZETESİ’nde çıkan yazısı nedeniyle ARİF HASAN TAHSİN iki yıl hapse mahkum edilmiş, meclis özel af yasası yapmış, ARİF HOCA üç gün içerisinde hapisten çıkarılmıştı.

Ancak bu emsalden 20 yıl sonra Şener Levent ve Memduh Ener için muhalefetin af önerisine ilişkin ‘ivedilik’ istemi meclis genel kurulunda UBP, DP ve MAP milletvekillerinin oylarıyla reddedilmişti.

Neyse ki, meclisteki sağ partilerin demokrasi ve özgürlüklere sırt dönen tavrına rağmen YÜKSEK MAHKEME mahkumiyet kararını bozdu. Nevvar Nolan, Gönül Erönen ve Şafak Öneri’den oluşan mahkeme heyeti oybirliğiyle istinaf talebini uygun bularak, yargı sürecinde 1 ay 25 gün tutuklu olan Şener Levent ile Memduh Ener’in salıverilmesine hükmetti.

3 Ekim 2002 tarihinde Başkan Nevvar Nolan tarafından okunan kararın bir bölümü şöyleydi:

“(...) Kural olarak, bir gazeteciye, bir yazara, yazdığı ve yayınladığı ve ad, şöhret lekeleyici olduğu kararına varılan bir yazı nedeni ile, içeriği rezilliğin, iğrençliğin aşırı ucunda olmadıkça, hapis cezası verilmemelidir; bu gibi durumlarda hapis cezası olabildiğince kaçınılacak, en son düşünülebilecek bir ceza olmalıdır…”

Memduh Ener imzalı dava konusu yazının başlığı ‘BİR NUMARALI HAİN KİM’, şikayetçi isim dönemin Cumhurbaşkanı RAUF DENKTAŞ, davayı açan makam ise BAŞSAVCILIK’tı.

 

BİRLİK GAZETESİ-LÜTFİ ÖZTER DAVASI

Bu karardan bir yıl önce, bir başka istinaf davasında, sanık sandalyesinde yine bir gazeteci vardı. Dönemin Birlik gazetesi yazarı LÜTFİ ÖZTER, ‘YARGIMIZLA İFTİHAR EDİYORUZ’ başlıklı köşe yazısı nedeniyle Başsavcılık tarafından dava edilmiş, alt mahkeme beraat kararı vermişti. Bunun üzerine Başsavcılık istinafa gitti. İstinaf davasında Savcı, şimdiki Başsavcı SARPER ALTINCIK’tı.

Yüksek Mahkeme Başkanı NEVVAR NOLAN’dı, ancak karar metni, aynı zamanda metni yazan GÖNÜL ERÖNEN tarafından okunmuştu.

Erönen, 23 Şubat 2011 tarihli Yüksek Mahkeme kararının bir bölümünde şöyle demişti:

“(...) Dünyada ifade özgürlüğünün tanınması sadece sözde değil uygulamada da olması gerekir. Dünyada değişen normlar, basının veya başka ve daha geniş anlamda medyanın faaliyetlerini yerine getirirken görevinin ne olduğunun ya da ne olması gerektiğinin, çerçevesini çizmek zor değildir. Hukukun üstünlüğünü gözeterek demokrasiye ve katılımcı ruha destek vermek amacıyla yukarıda değinilen bilinç içerisinde tartışma ortamı yaratmak ve halkı doğru şekilde bilinçlendirmek görev ve sorumluluğu hatta özgürlüğü ile hareket edilmelidir. Basının bu konudaki özgürlüğü geniş olduğu kadar görev ve sorumluluklarının da oldukça ağır olduğunu belirtmek isterim…”

Dava sonucunda dönemin UBP yayın organı Birlik gazetesi yöneticisi Lütfi Özter ve Ulus Matbaası beraat etmişlerdi. Hem alt mahkeme, hem de Yüksek Mahkeme, yargı organına dönük ağır eleştiriler içermesine rağmen yine de basın özgürlüğünden yana tavır koymuştu.

 

KARİKATÜR/KOLAJ DAVASI:

Bağımsız yargımızın düşünce, ifade ve basın özgürlüklerine sahip çıkan ve bunu yaparken gerek AİHM kararlarına, gerekse içtihatlara dayandırdığı bunlara benzer başka davalar da vardır.

Örneğin Lefkoşa Kaza Mahkemesi Başkanı Yargıç Cenkay İnan, 16 Mayıs 2019 tarihli kararında AİHM’e atıfta bulunarak şunları tarihe not düşmüştür:

“(...) Politikacıların şerefi ve şöhreti basın özgürlüğüyle çatışma içine girdiğinde, ulusal mahkemeler orantısallık ilkesini dikkatli biçimde uygulamalı ve AİHM’in Lingens gibi davalarda sağlamış olduğu yol gösterici ilkelere bakarak, gazetecinin mahkûm edilmesinin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığına karar vermelidirler. Ulusal mahkemeler cezai mahkûmiyet kararları, özellikle de hapis cezaları uygulamaktan kaçınmalıdırlar. Bu tür kararlar, bizatihi ifade özgürlüğünü tehdit eder ve basının kamunun gözü kulağı olma rolünü engelleyerek bütün medya açısından sansür işlevini görür…”

AFRİKA GAZETESİ ile ŞENER LEVENT’in beraat ettiği dava, Fasıl 154 Ceza Yasası’na göre ‘Yabancı devlet yetkililerine hakaret’ iddiasıyla açılmıştı. Sözü edilen yabancı devlet yetkilisi Türkiye Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN’dı. Bağımsız yargı, kamuoyunda ‘KARİKATÜR YA DA KOLAJ DAVASI’ olarak anılan davada bir kez daha özgürlüklerin yanında saf tutmuştu.


TATAR ‘AJAN’ DEDİ, TAZMİNATI ÖDEDİ

Son bir örnek de çok yakın tarihte, 13 Eylül 2023’te sonuçlanan, ERSİN TATAR’ın mahkum edildiği ÖZGÜR GAZETE-PINAR BARUT davasıdır. Dava, Ali Kişmir örneğinde olduğu gibi yine müdahaleli 2020 seçimleriyle ilgilidir. Dönemin UBP Genel Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Tatar lehine seçim çalışmaları yapmak üzere TC’den gelen ve dönemin TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın ekibinden olduğu belirtilen kişilerin Girne’deki bir otele girip çıkarken çekilmiş fotoğrafları internette yayımlanan Özgür Gazete’de ‘İŞTE MÜDAHALENİN FOTOĞRAFLARI’ başlığıyla verilmiş, Başbakanlık Basın Ofisi’nin dağıttığı basın bildirisinde gazete ve Barut için ‘AJAN, DIŞ MİHRAK, İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ ELEMANI’ yakıştırması yapılmıştı.

2020 yılında Barut tarafından açılan ve 2023’te sonuçlanan dava sonucunda Ersin Tatar tazminat ödemeye mahkum edildi.

Bırakın AİHM’in kararlarını, ülkemizde bile bu kadar örnek mahkeme kararı varken ve modern ülkeler basını, gazeteciyi, düşünceyi daha da özgürleştirmek için zaman harcar, maddi manevi her türlü desteği seferber ederken, hala basın özgürlüğü aleyhine adımlar atılması elbette rastlantı değildir.

Amaç bellidir: Düşünme eylemini ‘korku iklimi’yle boğmak, sus-pus olmuş, ‘kaderine razı’ bir topluluk yaratmak.

‘Düşünene/düşüneni vurmak’ ne kadar planlı ve bilinçli bir eylemse, en az o kadar kararlı ve inançlı karşı durmak kaçınılmazdır bu coğrafyada...

 

Dipnot:

(*) VURMAK sözcüğünün Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre tam 29 farklı anlamı vardır.

Bu haber toplam 1274 defa okunmuştur
Gaile 515. Sayısı

Gaile 515. Sayısı