“Duvara söylesek yeşerirdi”
“Ülkemizin boğuştuğu çevre problemlerinden kurtuluşumuz, Eğitim Şurası’nda eko okul kararının tavsiye niteliğinden çıkarılıp kararlılıkla uygulamasından geçmektedir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal boş vermişlik tüm yapılan çevre duyarlılığı ve ç
YDÜ Çevre Eğitimi ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şerife Gündüz, siyasilerin çevreye bakışını eleştirerek, siyasilerin öncelikleri arasına çevreyi korumayı almalarını beklemenin hayal kırıklığı yaşamak anlamına geldiğini söyledi
Ödül Aşık Ülker
Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Çevre Eğitimi ve Yönetimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Şerife Gündüz, Kuzey Kıbrıs’taki çevre problemlerinden kurtuluşun 5. Milli Eğitim Şurası’nda alınan “eko okul felsefesinin tüm okullarda bütünsel olarak uygulanması” kararının hayata geçirilmesiyle mümkün olacağını söyledi.
“Ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal boş vermişlik tüm yapılan çevre duyarlılığı ve çevre tutum ölçeklerinde çıkmıştır” diyen Doç. Dr. Şerife Gündüz, gelecek nesillerin çevre bilinci kazanması ve sahip olduğu bilgileri davranış haline getirmesi konusunda tüm paydaşların birlikte çalışması gerektiğini de belirtti.
Doç. Dr. Gündüz, şunları söyledi:
“Ancak kanserde üçüncü sıraya yerleşmiş olan bir ülkede, gıdalarında kalıntı bulunan bir ülkede, taş ocaklarının sayıları fazla olan, dağını taşını delen ve ‘o benim dağım taşım, size ne’ zihniyeti olan bir ülkede, yıllarca CMC kanayan bir yara olmasına rağmen, hala ‘acaba geri kazanım yapıp madeni tekrar işletelim mi?’ diye düşünen bir ülkede, termik santrallerinden yıllarca zehir saçan bir ülkede, gemilerden nakil sırasında sızıntı olan ve cezaları neredeyse çöp atmayla aynı olan ve şirkete ‘aferin, devam edip’ diyen ve şirkete yeni olanaklar sağlanan bir ülkede, Karpaz’ı özel koruma bölgesi ilan edip sonra da içinden otoyol geçirmeye çalışan, ormanlık bölge olarak geçen yerleri alçak orman arazisi ilan edip yatırıma açan bir ülkede çevrenin hayati bir önem taşıdığını anlatmak çok zor oluyor. Ve siyasilerin öncelikleri arasına çevreyi korumayı almalarını beklemek her zaman hayal kırıklığı yaşamak demek.”
• Soru: Ülkemizde çevre sorunlarından her zaman şikayet ediyoruz ancak okullarımızda çevre eğitimi yok. Öncelikle çevre eğitiminin önemini ve amacını açıklar mısınız?
• Doç. Dr. Gündüz: Çevre insanoğlunu da içeren canlı varlıkları destekleyen tüm koşulların toplamıdır. Çevre, doğal ve insan yapımı sistemlerden meydana gelmektedir. Doğal çevrenin durumu eninde sonunda dünyadaki yaşam kalitesini ve yaşamın devamını belirlemektir. Çevre eğitimi, insanoğlunun çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin keşfedilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle çevre eğitimi çevreyi koruma neticesinde dünyadaki yaşamın devamı için son derece önemlidir. Öğrencileri bilgi ve kabiliyetle donatmanın en iyi yolu çevre eğitimini okullarda öğretilen tüm konularla bütünleştirmektir.
Çevre eğitiminin problem çözme kabiliyetlerini geliştirmek, küresel bölgesel kültürel, sosyal-ekonomik konularda kritik düşünmeyi teşvik etmek hedeflenmeli. Ayrıca insan, kültür ve biyofiziksel çevre arasındaki ilişkileri anlamak değerlendirmek için beceri, tutum geliştirmek maksadıyla değerlerin farkına varma ve kavramları netleştirme amaçlanmalıdır.
Eko-Okullar Programı 2013-2014 eğitim-öğretim yılı itibari ile 56 ülkede uygulanmaktadır. Eko-Okullar Programı kapsamında 56.000’den fazla okula, 13.000.000’dan fazla öğrenciye ve 1.170.000’den fazla öğretmene ulaşılmıştır. Üye ülkeler arasında Güney Kıbrıs da bulunmaktadır. Güney Kıbrıs’da bu felsefe okullarda yerleşmiştir.
“Eğitim Şurası çevre açısından çok olumlu geçti”
• Soru: 10-14 Mart tarihleri arasında 5. Milli Eğitim Şurası yapıldı. Şurada yapılan çalışmaları çevre açısından değerlendirir misiniz?
• Doç. Dr. Gündüz: Şura çevre açısından çok olumlu geçti. Nerdeyse her komitede çevre ile ilgili bir karar üretildi. En önemli kararlardan biri, “Tüm okullarımızın, eğitim, alt yapı ve donanım standartlarının ‘eko okul’ felsefesi ve standartları bakımından iyileştirilmesi yoluna gidilmesi; yapılacak yeni binaların çevresel faktörler dikkate alınarak, ekosisteme uyumlu, çevreci bir anlayışla yapılması, bu anlayışın eğitim programları içerisinde desteklenmesi ve ‘eko okul’ felsefesinin okul öncesinden başlayarak tüm okullarda bütünsel olarak uygulanması gereklidir” oldu.
Ülkemizin boğuştuğu çevre problemlerinden kurtuluşumuz, bu kararın tavsiye niteliğinden çıkarılıp kararlılıkla uygulamasından geçmektedir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu toplumsal boş vermişlik tüm yapılan çevre duyarlılığı ve çevre tutum ölçeklerinde çıkmıştır. Özellikle gençlerin “yaşanabilir çevre için gönüllü çalışma”yla ilgili soruya ilgisiz kaldıkları gözlemlenmiştir. Bu da gençlerimizin bilgi seviyesinde değil ama tutumu davranışa dönüştürmede sıkıntı yaşadıklarını, sosyal sorumluluktan kaçtıklarını gösteriyor. Topluma hizmet anlayışında da oldukça yetersiz kaldığımız da açıkça görülmektedir. Eğitim programları hazırlanırken bunlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Gelecek nesillerimizin çevre bilinci kazanması ve sahip olduğu bilgileri davranış haline getirmesi konusunda tüm paydaşlarla çalışmak gerekmektedir.
• Soru: Eko okul felsefesi nedir?
• Doç. Dr. Gündüz: Eko Okullar Programı okul öncesi, ilkokul ve ortaokullarda çevre bilinci, çevre yönetimi ve sürdürülebilir kalkınma eğitimi vermek için uygulanan bir programdır. Katılımcı yaklaşımıyla öğrenciler hem çevresel konularda bilgi edinirler, hem de ailelerini, yerel yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarını çevresel konularda bilinçlendirmede etkin rol alırlar. Çevreci yaklaşımla yetişmeyi amaçlayan bu okullarda okula adım attığınız andan itibaren çevreye duyarlı tüm yaklaşımları görebilirsiniz.
“Öğretmen adayları da çevre eğitimi almalı”
• Soru: Çevre eğitimi nasıl olmalıdır?
• Doç. Dr. Gündüz: Çevreyi ayrı bir müfredatla değil, bütünlüklü olarak tüm derslere girmesi ve çocuğun karşısına sürekli tekrar ederek çıkması hedeflenmelidir. Örneğin matematikte “3 silgi” yerine “üç tane medoş lalesi” diyebilirsiniz. Çocuk bazı kavramları fark etmeden öğrenecek ve sonraki aşamalarda da koruyacaktır. Tabii ki öğretmenlerin eğitimi de çok önemli. Sürekli, kaliteli hizmet içi eğitimlerle bu süreç desteklenmelidir. Ayrıca okul öncesi, sınıf öğretmenliği ve akademide bu felsefe benimsenmeli ve öğretmen adayları da çevre eğitimi almalıdır.
“Çevrenin hayati önem taşıdığını anlatmak çok zor”
• Soru: Şura tamamlandı, çevreyle ilgili kararlar da alındı ancak bunların tavsiye niteliğinde olduğunu biliyoruz. Basında da çok fazla yer almadı. Bundan sonra beklentiniz nedir?
• Doç. Dr. Gündüz: 5. Eğitim Şurasında 11 komisyon vardı. Komisyon başlıkları ne olursa olsun çoğunda çevre ile ilgili maddeler vardı. Çevre interdisipliner (disiplinler arası) olması gerektiğine herkes hemfikirdi. Eğitim Şurası’nda her komisyonda çevre başlığının olması, özellikle eğitimcilerin, bu eksiğin farkında olduğunu gösterme ve çevrenin önemini kavrama açısından önemli bir ölçek. Özellikle eğitimcilerin çevre ile ilgili paydaşlar arasında önemli bir bacağı oluşturduğunda da hemfikiriz. Eğitimciler de bu konuda hemfikir. Fakat yıllarca süren çabaların ardından bu konuyla ilgili bir adımın atılacağı da şüpheli. Ben kendimi bildim bileli uğraş veriyorum ama şu ana kadar pek başarılı olamadım. Şura’da çevreyle ilgili açıklanan karara sadece birkaç gazete yer verdi. Daha çok alınan diğer kararlar üzerinde duruldu. Diğer kararlar da oldukça önemli ve elzem.
Ancak kanserde üçüncü sıraya yerleşmiş olan bir ülkede, gıdalarında kalıntı bulunan bir ülkede, taş ocaklarının sayıları fazla olan, dağını taşını delen ve “o benim dağım taşım, size ne” zihniyeti olan bir ülkede, yıllarca CMC kanayan bir yara olmasına rağmen, hala “acaba geri kazanım yapıp madeni tekrar işletelim mi?” diye düşünen bir ülkede, termik santrallerinden yıllarca zehir saçan bir ülkede, gemilerden nakil sırasında sızıntı olan ve cezaları neredeyse çöp atmayla aynı olan ve şirkete “aferin, devam edip” diyen ve şirkete yeni olanaklar sağlanan bir ülkede, Karpaz’ı özel koruma bölgesi ilan edip sonra da içinden otoyol geçirmeye çalışan, ormanlık bölge olarak geçen yerleri alçak orman arazisi ilan edip yatırıma açan bir ülkede çevrenin hayati bir önem taşıdığını anlatmak çok zor oluyor. Bunca yıl duvara söylesek yeşerirdi. Siyasilerin öncelikleri arasına çevreyi korumayı almalarını beklemek her zaman hayal kırıklığı yaşamak demek.