Duydun mu ne demiş?
Amerikalı filozof, yazar Jim Rojh der ki, “Özgür düşünce; hem tutucu, hem gelenekçi, hem de özgür olamaz...”
***
Bal gibi de oluyor ülkemde (!)
Hem ‘tutucu’ hatta kimi zaman ‘baskıcı’ olmak... Ama hem de ‘özgür düşüncenin yılmaz savunuculuğunu’ yapmak gibi halleri var önemli bir çoğunluğun...
***
Bilmeliyiz ki, ‘düşünce özgürlüğü’nün asıl anlamı “bizim gibi düşünenlerin özgürlüğü” değildir...
Tam aksine “bizden farklı düşünenlerin özgürlüğü”ne duyulan saygıdır, önce...
Elbette bu düşünceler bir “insan hakkı” ihlali içermiyorsa, “kişilik hakları”na saldırı yoksa, “küfür ya da hakaret” değilse...
Ama bunun dışında “farklı” düşünüyor diye kimseleri ne ‘linç’ etme hakkınız vardır, ne de ‘hedef gösterme’...
***
Sosyal medyanın ‘tartışma seli’ içerisinde fazlaca izliyorum bu anlayışı...
İnsanlar ‘kendileri gibi düşünenler’le mutlu, mesut...
İş “laf”a geldi mi demokrasi, özgürlük, adalet, hak, hukuk!
Ama nedense ‘kendine’...
Bir başkasına gelince, nafile...
***
‘Bir başkasını hedef göstermek’ ya da ‘farklı bir görüş’e saldırmak üzerinden ‘var olma’ kültürü büyüyor sürekli...
- İyi de senin bu konudaki düşüncen ne? Sen ne yaptın?
İşte bunu okumak, anlamak, çok zor!..
En kolayı başkasını yargılamak...
Kitabi lafların göz şahitliğinde alkışa oynamak ve ‘medyada sallandırmak’ rahatlığı bu...
***
‘Öteki’nin yanlışları ya da hataları üzerinden kabaran ‘hindi’lik durumları usandırıyor bir yerden sonra...
- Duydun mu ne yapmış, ne demiş!..
- Duydum... Duydum duymasına da sen ne diyorsun, sen ne yapıyorsun peki?
‘Var’ olamamanın dayanılmaz hafifliği !