Duyumlar, tutarlılık ve siyaset
Geç çıktım gazeteden, programı ortasında yetiştim. “Gel” dedi Özgül, “Ersin abi öğrenci gibi dinliyor.”
“Sürpriz mi oldu” dedim.
“Aynı ligin oyuncusu değiller...”
* * *
Tufan hocanın karşısına çıkmak zordur.
Bilgili, birikimli, zekidir.
“Slogan giyinmiş siyasetçi” geleneği dışındadır, temelsiz konuşmaz.
* * *
Aynı gün, öğle saatlerinde, gazeteci Şener Levent’in toplantısına gitmiştim.
O’nun da bir ezberi var.
Siyaset sahnesine “sağ”dan yanaşan “sığ” figürler için kullandığı bir dil…
“Sor bakalım bir Tolstoy okudu mu, Victor Hugo’yu biliyor mu, kendisine beş şiir okusam, bunların şairlerini bilebilir mi?”
Tufan Erhürman için de aynı söylemi tekrarlıyordu, Şener abi.
“Bu kez tutmadı” dedim içimden!
En azından Tufan Erhürman’ın birkaç kitabını okusa, bir başka yerden eleştirirdi.
* * *
Başbakan ve ana muhalefet partisi başkanını, bir televizyon programında, yan yana görmeyi özlemiştik.
Bunu “özlemiş olmak” dahi aslında “acınası bir demokrasi” göstergesidir.
Genelde Ulusal’cı başkanlar böylesi tartışmalardan kaçar.
O nedenle ilk tebriği hak eden Ersin Tatar’dır.
Kaçmadı.
* * *
“Kıteres Belgesi” gibi sürç-i lisanlar ya da “aldığım duyumlara göre” üzerinden yürüdüğü eğreti sorgulamalar bir yana gördük ki sağ siyasetin ciddi tutarsızlıkları var.
Örnek mi?
13’üncü maaş uğruna telaşla kiraladıkları Ercan’ın hesabını soruyor.
Hemen akla o meşhur fotoğraf geliyor.
Ercan’a karşılık elinde kocaman bir çek maketiyle duran ve bugün hesap soran aynı insan değil mi?
Örnek mi?
“İki ayrı devlet” diyorlar da…
“Meclis’e bu yönde öneri sunacak mısınız” sorusu gelince başlıyor bir geveleme!
Örnek mi?
Avrupa Parlamentosu seçiminde oy kullanacak Kıbrıslı Türkleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne hizmet etmekle suçluyor.
Sahi “cebinde Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu” taşıdığını bilmeyen var mı?
Örnek mi?
“Federasyon” temeline istekler sıralıyor ama “federal birleşme” istemiyor.
“İki ayrı” diyor ama o zaman “mülkiyet” ne olacak, “toprak” nasıl anlaşılacak sorulunca suskunluğa çekiliyor.
* * *
Ulusal Birlik Partisi’nin bugünkü hükümetin ya da Ersin Tatar’ın şimdiki Başbakan Tufan Erhürman’ın “alternatifi” olduğunu söylemek, pek sahici durmaz.
Televizyondaki tartışmayı bir “maç” gibi görmediğimden, iki taraftan birini “galip” ya da “mağlup” ilan edecek de değilim.
Çünkü ileri demokrasi göstergesi böylesi bir iletişimin devam etmesini tüm içtenliğimle isterim.
Başbakan Tufan Erhürman’ın bilgisini, görgüsünü, derinliğini, duruşunu, kapasitesini destekçisi ya da muhalifi hemen herkesin takdir ettiği de bir gerçektir.
Mesele biraz da hayatın içidir.
Bu kapasite “ülkeyi dönüştürdüğü zaman” çok daha anlamlı olacaktır.
O dönüşüm için de sabır, istikrar, yüzleşme, emek, irade, kararlılık şarttır.
* * *
Kişisel fikrim bu ülke “çok daha iyiye” mutlaka gider ama “KKTC” düzeninde yetimdir, yarımdır, bir yere kadar...
Eğer hayalimiz “bir başka hayat”sa,
o zaman, illaki “Birleşik Kıbrıs” derim.