DUYUN GENÇLERİ ARTIK
Öylesine ölü toprağı serpilmiş ki üstüne bu toplumun…
O kadar kabullenmişiz ki kötü yönetilmeyi…
Nazım’ın şiiri geliyor akla hemen…
“Akrep gibisin” şiiri…
Hani bir yerinde “Koyun gibisin” de dediği…
Halk değil ‘sürü’ oysa…
Yönetenler ‘koyun gibi’ görse de!
Gençler dün ders verdi bir kez daha…
Herkese…
* * *
Sokağa dökülen, yüreklerinden gelen acıyı bağırarak ifade eden o pırıl pırıl çocuklardır asıl umut!
Hani ‘uyuşturucu bağımlısı’ ilan ediyoruz ya sık sık onları, topyekun!..
‘Serseri’ diye görüyoruz ya çoğu zaman…
‘Meram anlamazlar bunlar’ diyoruz ya arkalarından…
‘Çok boş, ilgisiz, duyarsız’ diye niteliyoruz ya genelde…
‘Kitap da okumazlar, hep internette dolanırlar, başka iş yapmazlar’ diye yakınırız ya…
İşte dün yaşadığımız rezil düzene isyan edenler onlardı!
Hani bizim isyan edemediğimiz…
Lafazanlıktan öteye, değiştirmek için bir şey yapmadığımız…
Alt ve üst yapısıyla tel tel dökülen, tutacak yeri kalmayan devlete ve onu yönetenlere karşı…
Bizim yapamadığımızı çocuklar yaptı.
Yüreklerinden geleni bağırarak hem…
* * *
Yağmurun, soğuğun altında gittikleri makamlar ‘duvar’dı.
Çünkü içeridekilerde gençlerin yüzüne bakacak ‘yüz’ yoktu!
Bir ‘oyuncak devlet’ almıştı onlar ellerine…
‘Boyundan büyük laflar’ ederek, sık sık ‘mantin-kurdela’ keserek, lüks otomobillerde etrafa ‘caka satarak’, ‘yönetirmiş’ gibi yaparak oynuyorlardı ellerindekiyle…
Oysa yönetmek ciddi bir işti.
‘Devlet’ dediğin yurttaşının temel ihtiyaçlarını karşılardı.
Yol yapardı mesela…
‘Ölüm yolları’ değil ama… Bilimsel akla uygun, ışığı ve çizgisiyle, bariyeri ve düzgün asfaltıyla, aydınlatması ve levhsıyla ‘gerçek yol’ yapardı.
‘Hayatı işkenceye çevirmezdi’ mesela devlet, ‘oyuncak’ olmasa…
Durup dururken ‘normal saat’ yerine ‘anormal yaz saati’ni kışta da uygulamaya kalkmaz, insanını perişan etmezdi.
Ama ‘oyun’ oynuyor baştakiler…
* * *
Gençler ‘isyan ateşi’ yaktı dün…
Yaşadığımız sefil düzene karşı yandı o ateş…
Yıllardır anlatılan ‘masal’a öfkedir bu…
Topluma dayatılan ‘sürdürülemez’ ve ‘gayrı insani’ yapıya ciddi bir mesajdır gençlerin verdiği…
O mesajın içinde arkadaşlarını kaybetmenin acısı da vardır, ama sadece o değil…
‘Güvensizlik’ duygusu, ‘gelecek’ kaygısı, ‘daha iyi koşullarda yaşam’ beklentisi, ‘sosyal adalet’ ve ‘adil ve kendi kendini yönetim’ talebi de vardır.
‘Bozuk düzen bizi öldürüyor’dur asıl söylenen!
Herkes duysun bu mesajı…
Hem hükmedenler, hem muhalifler…
Duy(a)mayan da dükkanı kapatıp mahalleye gitsin!