1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Eczacılar Birliği Anıları
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Eczacılar Birliği Anıları

A+A-

Bu hafta içinde, “Eczane açılışlarının sınırlandırılması” tüzük taslağı yüzünden; siyasetçi-meslek örgütü, eczacı-eczacılık öğrencileri, bakanlık-meslek örgütü yöneticileri, farklı veya aynı siyasi parti içindeki insanların bu konu üzerindeki değişik yaklaşımları etrafında kopan fırtına   beni şaşırtmadı. Sabır ve itidal ile davranma, ikna etmeye devam etme , vizyonun peşini bırakmama aşkı bir gün meyvesini verecektir diye düşündüm. Bu konuyu 2011 yılında Ahmet Kaşif’in bakan olduğu dönemde gündeme getirmiştik. Her kazanım gibi bunun da zaman alacağını tahmin ediyorduk..

Toplumsal, zümresel mücadele süreçleri, başı çeken insanlar için huzur ve sinir bozucudur, zaman kaybına neden olur. Bir büyük grubun çıkarı ve bir vizyon için  verilen emekler, fikir-çıkar hesapları şekline dönüştürülebilir.
Daha da kötüsü var.. Bazı zamanlar var, meslek için yapılan uğraşlar, meslektaşlarınızla sizi karşı karşıya getirebilir. Ya da aynı siyasi partide olduğunuz arkadaşlarınız sizin meslek için istediğiniz reformlara şiddetle karşı çıkar..

Son çıkan kriz nedeniyle, 1973-1981 yıllarında genel sekreterliğini, 1981-2013 yıllarında başkanlığını yaptığım Eczacılar Birliği ve meslek için yeni kazanımlar sağlarken yaşadığım ilginç ve unutulmaz anılarım canlandı.

İlk örnekten başlayalım..
Eczacıların sorumlu olduğu ve mezun olduktan sonra girdiği sınavlar İngilizce dilindeydi. 1981’den itibaren tüm yasa ve tüzükleri tercüme ettim, bazılarını ettirdim  ve 1986’da kitap olarak yayınladım.. (Meclis tercüme işine başlamamıştı.)
Yasayı incelerken, o dönemde 12 eczanesi olan Türk-Sen eczanelerinin yasal olmadığını saptadım. Yasa, sendikalara eczane açma izni vermezdi. 1981 yılında başkanlığı bana devretmiş rahmetli Nebil Nabi beye koştum. “Haklısın, belalar mubareki olsun”(her zor durumda bana bunu söylerdi)  dedi. Çünkü bu zor işin peşine düşeceğimizi tahmin ederdi.
Güvendiğim hukukçulara sordum, haklı buldular. Bu eczanelere, Türk-Sen’e kapatma davası açtık. Gelin görün ki bu eczanelerde çalışan meslektaşlarımız vardı. İşlerini kaybedecekleri için endişeliydiler. Sendikadan da çekiniyorlardı. Onları bir gece toplayıp “korkmayın, bu meslek ömür boyu sürecek, bu eczanelerin kapatıldıktan sonra size devredilmesini savunacağız” dedim.
Mahkemeye girip çıkıyoruz. Rahmetli Türk-Sen başkanı Necati Taşkın’ın, tüm eczanelerin başına getirdiği yakın akrabası eczacı, durmadan beni sağlık bakanlığına şikayet ediyordu. Eczaneyi bırakıp mahkemeye gidiyorum diye. Sonunda dava bizim leyhimize sonuçlandı.  Sağlık bakanının bu kararı uygulaması lazım. Ancak bakan Türk-Sen’den gelen UBP milletvekili Özel Tahsin. İşi oyalıyor. Bir gün gidip neden kararı uygulatmıyor diye sordum. “ Fatma hanım bu işin kolayı var, üyeleriniz olan ve bizim eczanelerde çalışan eczacıları eczanelerden çekin bu iş biter” dedi. Elimiz kolumuz bağlandı. Çünkü genç ve yeni mezun olup iş bulmuş meslektaşlarımız istifayı göze alamazdı, bunu biliyordum.
Bir süre sonra Türk Sen  bu eczaneleri Koop eczanelerine çevirdi. O da yasa dışı uygulama idi. İtiraz ettik yasaya uygun bir madde buldu ve Türk-Sen Ltd eczaneleri haline getirdi. Yasaya göre şirketlerin eczane açma ve çalıştırdığı eczacıyı yönetim kuruluna alma zorunluluğu vardı.(2004 te yasa değişikliği ile çoğu AB ülkelerinde olduğu gibi, şirket eczanelerinde çalışan eczacının %51 hissedar olmasını sağlamıştık)  Türk-Sen eczaneleri şirketleşince takip ettik ve öğrendik ki, o eczanelerde çalışan eczacıları yönetim kurulu toplantılarına davet etmiyorlar. Bunun peşine düştük..
Bir süre böyle devam ettiler ama sonunda iflas ettiler. Aracı olduk ve bazı eczanelerini orada çalışan eczacılara devrettiler.

Bu süreçte Türk-Sen’in çıkardığı İşçi Postası gazetesi “işçi düşmanı” diye bana saldırıyordu. Bunu hazmettik ama, CTP’li arkadaşım Fadıl çağda, Türk-Sen eczanelerini özel sektöre peşkeş çektiğimi yazınca üzüldüm doğrusu.  O dönemde,  CTP Türk-Sen’e “sarı sendika” dese de, “özel sektör ve sermaye” olarak gördüğü eczanelere karşı sendikayı savunuyordu. “Solculuğum” sorgulanmaya başlamıştı.

Bu stresli, yıkıcı mücadele sonunda düşmeyen ateşim ve iki kez aynı labaratuvarda yaptırdığım kan tahlili sonucunda, beyaz kan hücrelerimin düştüğü ve kan hastalığına yakalandığım söylendi. Hastahaneye yattım. Ben ve ailem, başta Kamran Aziz ve  bazı meslektaşlarım, Dr.kaya bey ile Dr.Saffet bey endişe içindeydi. İki gün sonra hastahanemizde yapılan tahliller tamam çıktı ve huzura kavuştuk. Yıllarca bu korkuyu her ateşim çıktığında veya bademciklerim iltihaplandığında yaşadım.

Eczacılar Birliği sorumluluğu yıllarında kazanımlar elde edene kadar yaşanan  öyle çok ilginç anılarım var ki, onları da başka makalede aktarırım. Eczacılık için veya başka toplumsal mücadele için çalışacak insanlara yılmamaları için bunları anlatmam ve bu şekilde destek olmam gerekiyor...

Bu yazı toplam 3402 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar