1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Edebiyata sığınmak
Edebiyata sığınmak

Edebiyata sığınmak

Bugünkü kitabımız Amin Maalouf’un Afrikalı Leo’su… Birçok farklı yayın evinden çıkmış ve çok sayıda baskısı yapılmış roman, Lübnanlı yazar Maalouf'un yazdığı ilk roman ve yayımlandığı yıl (1986) Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanmış.

A+A-

Dilek Öncül Kodan

Merhaba!

Bugünkü kitabımız Amin Maalouf’un Afrikalı Leo’su… Birçok farklı yayın evinden çıkmış ve çok sayıda baskısı yapılmış roman, Lübnanlı yazar Maalouf'un yazdığı ilk roman ve yayımlandığı yıl (1986) Fransız - Arap Dostluk Ödülü'nü kazanmış.

Gerçek bir yaşam öyküsünden çıkarılmış düşsel bir yaşam öyküsü olarak nitelendirilen romanda, Afrikalı Leo -asıl adı Hasan olan baş karakter-; Granada, Fas, Kahire ve Roma’ya yolculuğunu anlatıyor. Hicri 894, miladi takvimle 5 Aralık 1488’de başlıyor yolculuk; 1527’de son buluyor…

“Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed’in oğlu, ben, Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papanın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum, ama Afrikalı değilim. Bana Granadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim. Yolların oğluyum ben, ülkem kervan, yaşamımsa yolculukların en beklenmedik olanı” şeklinde açıklıyor baş kahraman durumunu.

Hayatı yolculukla geçen Hasan, lüks yanında en kötü koşullarda da yaşamak zorunda kalıyor, hatta esirlik ve hapislik de hayatının bir parçası oluyor. Gezdiği yerlerde farklı kadınlarla kesişiyor yolu. Her kadın ona bir şey katıyor, zenginleştiriyor.

Kahramanımız, doğumundan başlayarak Afrikalı Leo’ya dönüşene kadarki yolculuğunda, sadece kendi yaşamını anlatmıyor. Gezdiği gördüğü yerler yanında, Granada’nın tarihini, yaşanan devrimleri, savaşları, acıyı da anlatıyor.

Endülüs Emevilerinin son kalesi olan Granada’da yedi yıl süren bir iç savaş başlıyor; oğulların babaları öldürdüğü, kardeşin kardeşi boğazladığı, komşuların birbirine ihanet ettiği yedi yıl… Granada, uzun yıllar boyunca, Aragon krallığıyla anlaşmalar, Kastilya krallığına ödenen fidyeler ve Kuzey Afrika’daki Müslümanlardan gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak, Kral XI. Muhammed’in 1492’de Aragon Kralı II. Fernando ve Kastilya Kraliçesi İsabel’e teslim olması ile Endülüs Emevi Devleti hâkimiyeti son buluyor.

Granada’nın düşmesiyle ailesiyle Fas’a giden Hasan; göçmen olmayı, göç yollarındaki soyguncuları, bulaşıcı hastalık -veba- tehlikesini; onları gidecekleri yere ulaştırmaya söz veren katırcılar tarafından dolandırılmalarını anlatıyor. Tıpkı şimdi göç yollarına düşen, tüm paralarını verdikleri kaçış yollarında boğulan, ölen insanlar gibi. İnsanın bitip tükenmek bilmeyen hırsları; metalaştırılan insanlık; insan ticareti…

Endülüs medeniyetinin son şehri Granada için, “Eğer Tanrı bir gün ülkemizi bize geri verecekse araç olarak Büyük Türk’ü kullanacak” diyor Hasan’ın annesi. Yıl 1496. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Büyük Türk diye bahsediliyor… Ama umutlar, beklentiler boşa çıkıyor…

Hasan’dan Afrikalı Leo’ya dönüşen gezginimiz; “Zekâm Roma’da gelişti, tutkum Kahire’de, üzüncüm Fas’ta, çocukluk saflığımsa hâlâ Granada’da yaşıyor” diyor ve okuyucularını kendi yaşamına şahit olmaya davet ediyor.

Belki sizleri daha çok romanlarla buluşturacağım ama şiir, öykü, denemeler de olacak… Yeniden buluşuncaya dek sağlıcakla, edebiyatla kalın…

Bu haber toplam 3269 defa okunmuştur
Etiketler : ,
Adres Kıbrıs 435 Sayısı ISSN 2672-7560

Adres Kıbrıs 435 Sayısı ISSN 2672-7560