Editörün Notu
Bu ay yine her ay olduğu gibi el ele verip ortaya sizlerin de keyifle okuyabileceği bir gaile hazırladık.
Her sene Mart ayının gelmesi bize de baharı müjdeler diye sevinir, yavaştan üstümüzdeki yükleri atmaya çalışır öte yandan da güneşin yüzünü gösterdiği her an kendimizi dışarılara vururduk. Tabii ki bu sene her şey daha farklı, tıpkı hayatlarımız, zorunluluklarımız ve önceliklerimiz gibi. Dünya’daki karmaşaların kar topu misali büyüyerek hayatlarımızı allak bullak ettiği, hepimizi iş, okul sebebiyle bilgisayarlar önüne hapsedip kimimizi de işsiz bıraktığı bu zor zamanlarda çaresizliğin ve belirsizliğin tüm zorluklarını üstümüzde hissediyoruz.
Zorlukları görmezden gelip her güne yeni bir gün gibi uyanmak mı yoksa her şeyi dert edip sıkışmaya devam etmek mi daha doğru diye düşündüğümde herhalde her iki duygu halini yaşayabileceğimiz günler olduğunda suç işlemiş sayılmadığımızı düşünüyorum. Hele ki genelde yaşadığımız coğrafyayı özelde de adamıza bakacak olursak belki de gittikçe daha da belirsizliklerin olduğu bir denize sürükleniyoruz ya da daha doğru bir deyişle iteleniyoruz. Her güne ‘acaba bugün memlekette neler olacak da yine şaşırmayacağız?’ diye sorularla uyanıyoruz ve uyanmaya da uzun bir süre devam edeceğiz. Ne yazık ki gün geçtikçe insanların memleketlerinden vaz geçip insan oldukları için değer gördükleri medeniyetlere göç etmesi daha da anlam kazanıyor. İşsizlik, mutsuzluk ve en önemlisi açlık ile boğuşan o kadar insan varken toplumumuzda biz sağlığın en önce konuşulması gereken yerde onu bile konuşamayacak hale geldik. Ne zaman bu kadar değersiz olduk? Daha doğrusu sorumu şöyle sorayım, belirli ayrıcalıklar ve çıkarlardan nemalanan insanlar ne zaman komşusunu, markette yüzüne baktığı amcayı, hayatını sokaklarda harcayan genci düşünmez de ille de ben, ben ve yine ben der oldu? Cevaplar aslında çok belli. Bencillik. Doyumsuzluk. Yalnızlık. Çaresizlik. Körlük. Zavallılık.
Her neyse, bu ay yine her ay olduğu gibi el ele verip ortaya sizlerin de keyifle okuyabileceği bir gaile hazırladık. Umuyorum ki herkes kalbine, ruhuna, okuduğunda gözlerini parlatacak kadar aklına hitap eden yazıları bir araya getirebildik. Her zaman umut vardır ama sadece vazgeçmeyene…Kendi duygularınızdan ve vicdanınızdan korkmayın. Mutsuzluklarla kendini besleyen insanların yarattığı sahte ve umarsız hayatların sizi nefes almaktan uzaklaştırmasına izin vermeyin. Çünkü bilin ki ne olursa olsun yaşadığımız hayat bir tane.
Herkese iyi okumalar dilerim. Umarım bir gün yine güneş tepede ve biz yan yana sokaklarda olacağız. Sevgiyle.
Seda A. Refik