1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Editörün Notu
Editörün Notu

Editörün Notu

Refahı ve mutluluğu aldığımız maaşla, tükettiğimiz ürünlerin sayısıyla ölçtük. İnsan ilişkileri çözülürken, siyasi yapı yozlaşırken, çevremiz gitgide betonlaşırken biz sadece bunu izlemedik bu çılgınlığın bir parçası olduk.

A+A-

Son aylarda gerek Kuzey Kıbrıs’ta gerekse Türkiye’de ve Dünyada olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Cinayetler, mafya hesaplaşmaları, savaş gerginlikleri rutin bir şekilde sürerken aslında bunların ardında başka iki büyük sorun günlük hayatımızı daha da derinden ve sürekli olarak etkilemeye devam ediyor: ekonomik kriz ve pandemi.

Pandemide garip şeyler yaşanıyor. Aradan iki yıl geçmesine, insanların çoğunun aşılanmasına ve yeni omikron varyantının çok daha hafif atlatıldığının söylenmesine karşın günlük vaka sayıları ve ölüm oranları rekor üstüne rekor kırıyor. Tedbirler elden bırakıldı ve insanlar artık iki kötüden birini seçmek durumda kaldı: ya kısıtlamalar sonucu gitgide artan bir ekonomik ve sosyal daralma ya da ölüm. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmenin tersinin gerçekleştiğini görüyoruz: Krizi gösterip ölüme razı olmak. Pandeminin bu kadar ağır sosyolojik, psikolojik ve ekonomik bedellerle sürmesine karşın toplumsal yaşamda bir dönüşüme dair hiçbir çalışma yapılmıyor.

Öte yandan ikinci gündemimiz ekonomik kriz ise pandemiden de çok can acıtıyor. Yıllardır olmadığımız kadar fakirleştiğimizi hissediyoruz. Elbette ki ekonomik krize neden olan birçok yönetim yanlışları var. Bunlar irdelenebilir ve tartışılabilir. Peki ama biz modern tüketici toplumun hiç mi hatası yok?

Yıllardır yaşanan şey nedir? Son yirmi yılda kimsenin inkar edemeyeceği bir ekonomik genişleme oldu. Ama bu genişleme bir gelişme miydi? Tüketim arttı, insanların çoğu ev aldı, araba aldı, sayısız ürün tüketti. Hepimiz az ya da çok kapitalist toplumun bir parçası olduk. Refahı ve mutluluğu aldığımız maaşla, tükettiğimiz ürünlerin sayısıyla ölçtük. İnsan ilişkileri çözülürken, siyasi yapı yozlaşırken, çevremiz gitgide betonlaşırken biz sadece bunu izlemedik bu çılgınlığın bir parçası olduk. Oysa her birey yaşadığı ülkenin koşullarının tam olarak bilincinde olmalıdır. Biz kimiz diye sormalıdır. Biz kimiz gerçekten? Büyük bir ölçüde biz ürettiğimiz şeyleriz aslında. Ama sadece tükettiğimiz şeylerle kendimizi bulduk ve tanımladık. Bir ülke olarak aslında ne ileri teknoloji ürünleri üretebiliyoruz, ne kaliteli eğitim veren kurumlarımız var, ne de sanatsal ve düşünsel anlamda yeterince üretkeniz. Lüks arabalarda gezmeyi, son model cep telefonları kullanmayı, hafta sonları meyhaneye gitmeyi ve pazarları ailece kebap yapmayı biliyoruz. Bunları bilelim bir sorun yok da. Ürettiğimizden çok daha fazlasını tüketmememiz gerektiğini de bilelim.

Hem Türkiye’de hem Kıbrıs’ta insanlar şehirlere yığılmış ve ellerini açıp özel sektörün ve devletin onlara maaş bağlamasını bekliyorlar. Tek bildiğimiz bu. Bize öğretilende bu. Ancak maalesef bu sistemin etkisinden çıkacak adımları atamıyoruz. Daha az tüketmeyi ve özellikle daha az ithal ürün tüketmeyi başaramıyoruz. Ürettiğimiz kadar tüketme hakkımızın olduğunu bilmiyoruz. Eğer daha fazlasını tüketirsek bunun ülkenin kaynaklarının başkalarının eline geçmesi anlamına geldiğini bilmiyoruz. Böylece yeni tip bir sömürge düzeni içerisinde, tüketim esareti içinde yaşadığımızı bilmiyoruz. Ülkenin toprakları terk edilmiş adeta. Şehirlerde toplanan insan kalabalıkları, sıkışık küçücük apartmanlarda, kalabalıkların içinde yalnız, bolluk içinde kıtlıkta sefil koşullar altında yaşıyorlar ve buna medeniyet diyorlar.

Eğer bir değişim yaşanacaksa, bu önce bilinçlenme, ne yaşadığını, kendinde ve toplumda neler olup bittiğini kavrama yoluyla olmalıdır. Biz de Gaile olarak bu değişim için varız. Daha adil, yaşanabilir bir düzende çevremizdeki toplumlar, insanlar ve doğayla dost olarak yaşanacak güzel bir dünyaya inanıyoruz.

Karanlığı aydınlığa dönüştürme girişimimizde bize yol gösterecek yazılarla dolu bu ay Gaile. Mustafa Erçakıca tanınmamış bir devlet olan KKTC’nin uluslararası sistemle olan ilişkisini inceliyor yazısında, “uluslararası hukukun barış ve güvenlik dolu bir dünya için oluşturduğu standartların, demokrasi bilinci gelişmiş toplumlarda uluslararası denetim olmadan da uygulanmasının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır” diyor Erçakıca.

“Öteki de bizim gibi eksiktir, eksik olmasına, ama özgürlüğümüzü elde etmek için bir ötekine ihtiyaç duyarız” diyor Evren İnançoğlu, sanki de Kıbrıs’ta iki toplum arasında yaşanan sorunları tek cümleyle özetler gibi.

Korkmazhan’ın kitabının tanıtımının yapıldığı yazıda Hakan Karahasan kitabın amacının, “kurguya ve yalana dayalı resmi tarihin toplumsal bellekte yarattığı tahribatı bir nebze gidermek” olduğunu söylüyor. Kıbrıs sorununu anlamak isteyenlerin incelemesi gereken bir çalışma. Bu güzel tanıtım yazısı için Karahasan’a teşekkürler.

Müzik en önemli protest araçlardan biri ve özgürlük mücadelemizde vazgeçilmez bir müttefik, Fuat Çakıcı da bu bağlamda Mor ve Ötesinin yeni albümünü incelemiş yazısında.

Amerikalı Zen ustası ve aynı zamanda benim de öğretmenim olan Zuisei Goddard yazısında meditasyonun inceliklerini irdelemiş. Toplumsal yaşam kendi zihnimizde yaşam bulduğuna ve bizde bu toplumun bir parçası olduğumuza göre işe kendimizi iyileştirmekle başlamaktan daha önemli ne olabilir?

Reşide Gökçebağ ise günümüzde ölümün yaşanış biçimindeki trajedilere parmak basmış. “Genel anlamda, ölüm çok anormal ve her halükarda önüne geçilmesi gerekilen bir süreçmiş gibi algılanır hale gelmiştir. Hatta çok doğal bir fizyolojik süreç olan ölüm tıpkı doğum, yani dünyaya gelme süreci gibi tıbbi paradigmaya terkedilmiştir ve medikal bir olay haline gelmiştir.” diyor Gökçebağ. Sadece parlak ışık altında yaşamaya takıntılı olan çağımızda ölümü irdeleme cesareti göstermiş yazar.

Mustafa Yaşın ise içinde bulunduğumuz ekonomik krizi Budist bir perspektifle incelemiş.

Bu ayki Gaileyi zevkle ve aydınlanarak okumanız dileğiyle. Daha mutlu günler düşünce, sanat ve aydınlanmayla gelecektir inancındayız. Sevgiyle kal sayın okur.

Yılmaz Akgünlü

Şubat Sayısı Editörü


Yayın Kurulu:

Ahmet Güneyli

Emel Kaya

Hakan Karahasan

Hakkı Yücel

Koral Özkoraltay

Mustafa Özbilgehan

Niyazı Kızılyürek

Pervin Yiğit

Seda A. Refik

Senalp Canlıbel

Serkan Tansel

Yılmaz Akgünlü

 

Web editör:

Ülviye Akın Uysal

Yayıncı:

www.yeniduzen.com

 

 

 

Bu haber toplam 4483 defa okunmuştur
Gaile 490. Sayısı

Gaile 490. Sayısı