“Efkalipto” ya da “Okaliptüs”
Doğru isminin “Okaliptüs” olduğunu bilmeden önceleri, ortaokul sıralarında bu ulu ağaca “Efkalipto” diyorduk.
Ama aslında 1974 öncesi Limasol’dan Lefkoşa’ya büyükbabamları ziyarete geldiğimizde, Çağlayan bölgesindeydi sanırım, o büyük ağaçların altında Rum barikatında durdurulup yoklanıp öyle geçtiğimiz günler aklıma gelince, ne yalan söyleyim; barikatlardan daha çok ilgimi çekmemişti Okaliptüs ağaçları...
O’nunla ilk anlamlı tanışmam; Anafartalar Lisesi’nin ortaokul sıralarında oldu.
O zamanlar toprak okul sahasının, kapalı spor salonuna yakın bir kısmında yer alan bu ağaçlardan düşen tohum kapuklarını işaret ve orta parmağımızın en iç kısmına, açık olan tarafı üste gelecek şekilde yerleştirir, buraya üfleyerek ıslık çalardık.
Daha sonra Okaliptüs hayatıma; Bronşial Astım olduğumda farklı bir şekilde girmişti.
Doktor tavsiyesiyle bir tutam yaprağı sıcak suya atılarak, çıkardığı buharını koklamanın yaralı olacağı tavsiye edilmişti.
Okaliptüs ile beraberliğim sürerken artık (sanırım) yapraklarından elde edilen yağının yer aldığı küçük şişelerden, birkaç damla ile bu tedaviyi sürdürür olmuştum.
Yaş büyüdü, meslek edindik ve inceden inceye araştırmacılık hastalığına düşünce, Okaliptüs’ün İngiliz döneminde bataklıkların kurutulması ve böylece sıtma hastalığının yok edilmesi için söz konusu bölgelere ekilen bir ağaç olduğunu da öğrendim.
Zorlu Yıkıcı’nın kaleme aldığı “Okaliptüs-Dünü ve Geleceği-Kıbrıs Raporu 1879-2014” isimli muhteşem çalışmayı değerli dostum Şevket Öznur masamın üzerine koyunca, anladım ki şu ulu ağaç “Okaliptüs”, meğer nelere kadir miş...
Görselliği yanında, kuşların tüneyebildiği ve özellikle şahin ve baykuş neslinin adamızda bugüne kadar gelebilmesine olanak tanıması, çiçekleriyle arı yaşamına özellikle kurak dönemlerde can simidi olması gibi birçok “yaşamsal” görevi de üstlenmişti “Okaliptüs”.
Bu çalışma 3 ana bölüm şeklinde tasarlanmış ve ilk bölümde; “Kıbrıs’ta Okaliptüs Kullanımı”, ikinci bölümde “Okaliptüslerin Ekolojileri” ve üçüncü bölümde ise “Kıbrıs’ta bulunan Okaliptüs türleri” hakkında detaylı, belgeli bilgiler verilmektedir.
Bol fotoğraflarla da desteklenmiş kuşe kağıt baskılı ve “Orman Muhendisleri Odası Yayınları-1” olarak okurla buluşturulan bu çalışmanın birinci bölümünden bir alıntı yapmadan önce kitabın yazarı Zorlu Yıkıcı’yı bu önemli eser için kutlamak isterim...
“Okaliptüsleri Kıbrıs ile tanıştıran Fransız ormancı P.G. Madon’dur (Hutchins 1909). Madon o dönemde Fransa Orman Servisi’nde görevli meşhur bir ormancıydı. Zamanın Osmanlı yönetimi tarafından 1876 yılında ormanlar hakkında rapor hazırlaması için İstanbul’a çağrılır. Orada görevini tamamladıktan sonra, Kıbrıs’taki ormanlar hakkında da rapor hazırlaması için Kıbrıs’a gönderilir...Madon 1880’de Kıbrıs Orman Dairesi’nin kurucusu ve ilk Müdürü olarak görülür...”