EGEMENLİK, VATAN VE SEÇMEK MESELESİ
İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’dan kalkacak uçaklar, 14-15-16 Kasım tarihlerinde KKTC’nin 34’üncü kuruluş yıldönümünü kutlamak için ‘Kıbrıs Vatan’dır’ sloganıyla örgütlenmiş bir grup insanı adaya getirecek. Haftalar öncesinden Türkiye’nin Ulusal Kanal’ında dönen reklama bakarsanız ‘vatanı’ kurtarmaya geliyorlar.
Merit Otel’de kalıp, ‘ultra her şey dahil’ konaklayarak 14’ünde Girne’de basın toplantısı, 15’inde kuruluş kutlamaları, 16’sında KKTC Sempozyumu ve ardından Kararlılık Bildirgesi... Sempozyumun açılış konuşmacısı Orgeneral İlker Başbuğ, Şükrü Sina Gürel de konuşmacılar arasında...
Fethe geldikleri anlaşılan reklamda şöyle deniyor:
“Atlantik güçlerinin ülkemizi bölmek amacıyla ürettiği Ermeni Soykırımı yalanını nasıl tarihin çöp tenekesine attıysak, şimdi de Kıbrıs üzerinde oynanan oyunları bozguna uğratacağız. Kıbrıs’tan Türk’ün gür sesini dünyaya duyuracağız. KKTC ve Türk’ün hakkını kimseye yedirtmeyiz. Lozan’da 2005 yılında başlayan büyük yürüyüş nasıl büyük bir zaferle taçlandıysa, bu şanlı başlangıç da KKTC’nin önündeki bütün engelleri yakıp yıkacak, kutlu rüzgârları estirecektir. Kıbrıs Vatan’dır. Egemenliğimizden vazgeçmeyiz. Haydi Kıbrıs’a! Bayrağını al, Kıbrıs’a gel!”
-Adama sorarlar, sen bugüne kadar Kıbrıs’ı mahveden Atlantik Güçlerinin adamı değil miydin ve bugün de değil misin?
-Adama sorarlar, sen Kıbrıs’taki ‘haklı davanı’ 43 yıldır Azerbaycan’a, Pakistan’a bile kabul ettiremedin, neden?
-Adama sorarlar, Kıbrıs senin vatanındıysa bugüne kadar her fırsatta Kıbrıstürkünü neden aşağıladın? Onun başbakanına ‘maaşın neydi’ diye basının önünde niye sordun ya da onun halkına neden ‘besleme’ dedin?
-Adama sorarlar, sen 43 yıldır neredeydin? Kıbrıs’ta değil miydin ki, neyi çözdün? Ve bugün kendinden utanmadan, “Haydi Kıbrıs’a! Bayrağını al, Kıbrıs’a gel!” diyorsun!
-Adama sorarlar, sen Kıbrıs’ın egemenliğinden vazgeçmiyorsun da, kendi ülkenin egemenliğinden 1950’den beri vazgeçmedin mi?
Neyse sorulacak soru çok da...
Seçim öncesi Türkiye’nin ulusalcıları buraya ‘çıkarma’ yapmaya hazırlandığına göre bir yerlerde bir şeyler kaynatılıyor, ‘organize işler’ dönüyor demektir.
Halkın tek sahibi olduğunu düşünen UBP ve DP’nin federasyon tezinin çöktüğüne dair çıkışları, yeni model arayışları ve bunlara karşı çıkanları ‘Rumcu’ diye yaftalamaları da bu planın bir parçası gibi duruyor.
Son 18 ayda 12 binin üzerinde vatandaşlık vererek seçmen yazan UBP ve DP, Birleşik Kıbrıs’a olan inancın sarsıldığını ve artık 2004’teki gibi ‘evet’ diyen bir ‘Kıbrıs Türk Halkının’ olmadığını söylüyor. Aynı cephelerin yaptırdığı güdümlü anketler de ülkede milliyetçiliğin arttığını, ‘güvenlik sorunu’ nedeniyle Türkiye’nin garantörlüğünün olmadığı bir çözümün asla kabul edilmeyeceğini pompalıyor. Statükonun devamını ve konforunu buradaki TC’li seçmenle sağlayacağını düşünen garp cephesi, ‘Türkün Türk’ten başka dostu yok, KKTC tanınacak” kandırmacasıyla çıkış yolu arayacak, öyle görünüyor.
Türkiye’de, Irak’ta, Suriye’de toprak bütünlüğü diyen Türkiye kökenliler iş Kıbrıs’a gelince ‘bölünsün’ diyor. Her taraflarından çelişki akan bu siyasetle bizi daha da izole etmek için uğraşacaklar, tarih tekerrür ediyor.
Kıbrıslıtürkler de 7 Ocak’ta hem doğduğu büyüdüğü toprakları, hem de çocuklarının geleceğini düşünerek oyunu kullanacak.
Tüm bunları alt alta koyduğumda çok yakında Kıbrıs Sorunu’nda beklenmedik gelişmeler yaşanacağını söylemek mümkün. O masa birkaç aya yeniden kurulacak ve güneydeki yeni başkanla bu sefer bu iş sonuçlandırılacak. Seçim sonuçlarının belirleyicisi de Kıbrıs Sorunu’ndaki duruşlar olacak.
Yarın bugünden kötü olmasın, tek dileğim bu!
Yoksa ‘kurtarılmış’ bu bölge çok yakında Kıbrıslıtürklerden arınmış bir bölge olacak. Türkiyeli yetkililerin, ‘Kıbrıs’ta tek bir Türk kalmasa da Kıbrıs bizim davamızdır’ dedikleri bir ortamda Kıbrıslıların hayalleri gerçek olamayacak.