1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. EĞER –“AMMA”
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

EĞER –“AMMA”

A+A-

Kıbrıs sorununda önemli ve ciddi gelişmeler var. Bununla ilgili çeşitli girişimleri, değerlendirmeleri gözlemliyoruz. Ancak bu süreçte daha net bir görünüm oluşmadı. Fakat buna karşın insanlarımızda pozitif bir beklenti şimdiden oluştu.

Bu pozitif beklenti ete kemiğe bürünmezse, arkasından bu şartlarda, önemli bir düşünsel ve moral boşluk doğacağı açıktır. Bu boşluk ve moral kırıklığının oluşturacağı durgunluktan da içeri girmeye çalışacak olan da çözümsüzlüğü devam ettirmek arzusunda olanlar olacağı açıktır.

Bu yüzden olanı biteni iyice yorumlamak, değerlendirmek ve demokratik güçlerin her hale hazır olacağı ortamları sağlamak gerekmektedir..

Bakın,  şimdiden tıpkı Annan Planı döneminde olduğu gibi belli güç odaklarının konuşmalarında EĞER ve AMMA yer etmeye başladı. “Eğer “görüşmeler başlamazsa, başlar “amma” sonuç alınmazsa, başka yollara yelken açmak için malzeme depolamaya dönük fikirler şimdilik bunların arkasından satır aralarında ifade edilmeye başlandı.

GÜNEYDEKİ DURUM

Bir kere çok açık biri durum vardır. Güney Kıbrıs’ta iş başına gelen Sayın Anastasiadis, tıpkı AKEL gibi, o da, DİKO’nun esiri durumundadır. Maalesef Güneyde Başkanlık sisteminin gereği olarak sırf seçim kazanmak için ihtiyaç duyulan koalisyon olgusunun deyim yerinde ise “asso piki” DİKO dur. Bu assoyu kim yanında tutarsa, seçimi o kazanır.

Bu yüzden de DİKO güneyde her hükümet oluşumunda az oy almasına rağmen süreçlerin belirleyicisi olmaktadır. Dün AKEL’ e kendi çizgisini dayatması gibi bugün de Sayın Anastasiadis’e ve DİSİ’ ye kendi çizgisini dayatmaktadır.

Bu yüzden Sayın Anastasiadis , Sayın Hristofyas’ın Talat ve Eroğlu ile yaptığı görüşmelerde Federal Kıbrıs için  başta, Yönetim ve Güç paylaşımı olmak üzere, üzerinde yakınlaşılan konuları ki az buz değildir, 30 başlıktır. Görüşmelerin başlaması için zemin olarak bu onlar tarafından kabul edememektedir. Çünkü DİKO’nun, milliyetçi çizgisi üzerinden  bu seçim kazanma için kurulan ittifakın bir hususu bu olmuştur.
Bunların ret edilmesi ve Sayın Hristofyas ve AKEL’in zora sokulması için DİKO’nun şartı bu olmuştu. Yani DİSİ, seçimi kazanmak için, bu temelde DİKO’nun  esiri olmuştur.

Bundan bir müddet evvel deneyimli bürokrat ve siyasetçi Alekkos Markidis basınımıza da yansıyan demecinde şunu ifade etmişti. Eğer iki büyük parti, AKEL ve DİSİ Kıbrıs sorununun çözümü konusunda ortak bir tavra girmezse, sorunun çözümü zorlaşır demişti. Bu bizim içinde geçerlidir.

Evet CTP-UBP arasındaki tarihi çelişki gibidir AKEL ve DİSİ arasındaki çelişki. Bu çelişkiden ötürü gerek iç, gerekse dış pek çok odak, kendi niyetleri ile bağlantılı çok uygun, ama bu ülkenin ve halkın  yararına olmayan olguları halka ve ülkeye karşın kullandılar. Bu doğru. Ancak Kuzeyde bir başka gelişme vardır. Her ne kadar CTP ve UBP arasındaki çelişki, iç siyasetin pek çok alanında devam etse de günümüzde bir başka gelişme bizde oluşmuştur.

UBP günümüzde dünden farklı olarak, artık Kıbrıs sorunun çözümü konusunda siyasi olarak Federal Kıbrıs çözümüne karşı olmaktan uzaklaşmıştır. Bu sonuç itibarı ile dünden farklı bir durumdur ve CTP ile UBP’ nin Federal Kıbrıs konusunda yaşadığı eskinin gerginliği şu anda siyasi yaşamımızda artık yoktur. Yarın ne olur bilemem, ama bu şimdinin gerçeğidir.

Ama Güneyde DİKO, EDEK ve Kilise faktörü Federal Çözüm konusunda hala olumsuzdur. İşte bu yüzden Federal Çözümün en büyük olumsuz odağı olan DİKO, her hükümet oluşumunun “asso piki” olduğu için, AKEL gitmekte, DİSİ gelmekte veya DİSİ gitmekte ama DİKO hep etken olarak iş başında olmaktadır.  Bu da her dönemde Federal  çözüm siyasetini zehirleme odağı  olarak işlev görmektedir. Üstelikte AKEL ve DİSİ’ nin Federal Kıbrıs konusunda asgari ortaklığı olmasına karşın bu oluşmaktadır.

İşte bu nedenlerle günümüzde Sayın Anastasiadis zamana oynamaya çalışmaktadır. Bu konuda artık net olarak ortaya çıktı zaten daha önce de ifade etmişti. 2015 ‘e oynamaktadır. Neden? 
Birincisi Güney şunu çok iyi bilmektedir.Türkiye’de 2014’te ilk baharda yerel seçimler var. Türkiye’de günümüzde oluşan siyasi ortam nedeni ile bu yerel seçimler, yalnızca olağan bir yerel seçim siyaseti anlamında bir etki yapmayacaktır. Çok siyasi bir konum kazanmıştır.

Çünkü bunun arkasından, 2014’ün Ağustos ayında da Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Bu seçimde Türkiye Cumhuriyeti Kuruldu kurulalı Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki mekanizmanın dışında bir seçim yöntemine dayalı olacaktır bu seçim .

Yani artık Cumhurbaşkanını TBMM seçmeyecek. Halk oyu ile Cumhurbaşkanlığı seçilecek.
Dolaysı ile 2014, bu anlamda da Türkiye iç siyasetini çok etkileyecek olan bir yıldır. Kıbrıs sorunu işte bunun baskısı altında olacaktır. Çünkü maalesef, hem Güneyde, hem de Türkiye’de, seçim dönemleri muhafazakarlığın sorgulandığı dönemler olmamakta; aksine muhafazakar söylemlerin rağbete bindiği dönemler olmaktadır. Bu da, Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde ihtiyaç duyulan dar milliyetçiliği geriye almak gereken ortama terstir.

KIBRIS SORUNUNUN ÇÖZÜM BEKLENTİSİ

“Türk tarafı”, günümüzde bir tavır takınmıştır. Bu tavrın mantıki ve doğru yanı vardır. Bu da görüşmelerin hemen başlaması ve Aralık sonuna kadar sonuç alınması, Martta da Referanduma sunulacak şekilde sonuçlandırılması..

Bu yukarıda yazdığım nedenlerle Anastasiadis’in zaman oynama niyeti ile bu çok büyük bir çelişki oluşturmaktadır. İşte bu yüzden çok dikkatli olmamız gerekir.

Çünkü,”Türk” tarafının çözümü hemen şimdi öngören bu söylemleri, haklı olarak insanlarımızda bir olumlu beklenti oluşturmaktadır. Ancak şu anda Ekimin ortasına doğru gidiyoruz ve iki tarafın özel temsilcisi, hala liderlerin ne zaman olacağı, belli olmayan, ama Ekim de olması öngörülen buluşması için açıklanacak olan ortak metinin ne olacağı üzerinde görüşmektedirler. Evet, uzlaşmazlık konuları açıklanmamıştır.

Yani “ Türk” tarafının ifade ettiği takvime göre çok dar bir zaman dilimi söz konusudur. Buna göre ; Görüşmeler başlayacak ve yönetim güç paylaşımı üzerinde bugüne kadar yapılan görüşmelerde, hem yakınlaşılan konular üzerinde iki taraf mutabakatını yeniden yenileyecek. Ayrıca toprak, mülkiyet, garantiler, AB ile ilişkiler ve diğer unsurlar üzerinde de görüşmeler hemen hemen bitecek.  Nereye kadar? Aralık sonuna kadar ki Martta halkın Referandumuna bu  sunulusun. Mümkün mü? Evet çok hızlı ve iyi niyetle yapılacak olan bir süreçte bu olanaklıdır. Ama gerçekçi mi? Tartışılabilinir.

İşte bu yüzden özellikle bu sıkıntılar açısından baktığımda ve zorlukları gördüğümde, Cumhurbaşkanı Sayın Dr Derviş Eroğlu’nun açıklamalarının satır aralarını daha fazla okumaya başlıyorum.

Sayın Eroğlu bir antlaşma olursa memnun oluruz, ama olmazsa da gerek ülkenin içinde, gerekse de Anavatan ile istişare ederek yeni değerlendirme yapacağız dediğinde, bu güne kadar hiç alışık olmadığımız bu acele, derhal çözüm söylemlerine ister istemez ihtiyatla yaklaşırım.

O zaman akla şu gelir. Acaba niyeti, kontrollü bir şekilde kamuoyumuzu, bakın artık bir şey olmuyor, dolayısı ile bu zemini terk etme zamanı geldi, başka bir düzleme artık geçelim, ayrı devlet veya başka bir noktaya, Federal Kıbrıs’ın artık çıkmaz olduğuna dayanarak geçelim mi? Bunun şimdiden buna dayanarak zeminini mi oluşturmaya çalışmaktadır? Bunu ister istemez sorarım ve düşünürüm.

İşte bu nedenle ne ümidi eksilmek, ne de olağanüstü bir iyi niyetle meseleye yaklaşmamak gerektiği kanısındayım. Bu bakımdan Güneydeki bu yanlış çizgileri de eleştirerek, kuzeydeki niyetleri de iyice okuyarak, çözüm ve Federal Kıbrıs isteğini daha da etkin kılmak gerekiyor.

Bu yazı toplam 2074 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar